Dünya malı

Ne zaman kadına dair bir şey yazsam önce bazı kadınlardan ses geliyor “kimse karışamaz kadının ne yapacağına, ne giyeceğine” diye…

Ben kadın değilim çünkü… Ben bu ülkenin tüm kurallarını, yaşamsal kısıtlamalarını bilen bir kadın hiç değilim. Oysa ben bugüne dek elde ettiğim her özgürlük ve başarı için bir sürü kural, anane, gelenek, aile, erkek, okul ve düşünceyle mücadele ettim… Edebildim çünkü doğduğum, yaşadığım ortam buna uygundu…

Ama açık söyleyeyim erkeğin kadına uyguladığı baskıdan daha kuvvetlidir kadının kadına uyguladığı baskı… Erkek ve sistem yüzyıllardır kadını metalaştırmak için elinden geleni yapar… Bunu bazen haklarını kısıtlayarak yapar, bazen de sizin hak sandığınız o sözde “özgürlükler ile” yapar… Ama bu konuda en büyük destekçisi yine kadındır.

Elbet bu konuda birçok sıkıntı var ama bu yazıda alanı daraltalım biz… Mesela kadının soyunması özgürlük müdür? Benim bedenim ne istersem yaparım bir cevap olabilir… Oysa kapitalist düzen için kadın bedeni ticari metadır… Ve bugün yetmemeye başladığı için artık erkek bedeni de ticari metadır. Ah o kaslar… İri memeler, koca popolar kadar gündem de artık… Her filmde, her dizide… Habire açıp açıp gösteriyorlar hepimize… Erkek, kadın bedenin teşhiri olmazsa olmazı dünyanın…

Saartjie (Sarah) Baartman; bu ismi hiç duydunuz mu?

Kadına dair bir sürü yazı yazdım bu güne kadar…

Etrafıma bakıyorum dünyada bin bir çeşit sorun var. Ama bir yandan da yine aynı ortamda inanılmaz bir başka dünya yaşanıyor. Çocukların öldüğü, açlıkla, savaşla mücadele edilen bu dünyada bütün derdi kıyafeti, vücudu olan çok insan var… Bunu yazdığımda ise en çok kadınlardan tepki alıyorum. “özgürlüklerine” dokunuyorum, erkeğe hizmet ediyorum… Öyle mi?

Oysa ben beden kişisel alandır ve sergilemek “özel tercih” ise de bazen derinlemesine hasta bir durum olabilir ya da kullanılıyor olabilir diyorum…

Ben tutucu bir insan değilim, kadın olarak da köşeleri olan bir kadın değilim ama mevcut sistem içerisinde kadına biçilen değer kadar “kadının kendine biçtiği değerden” de şikâyetçiyim…

Size bir hikâye aktarmak istiyorum kıssadan hisse…

Saartjie (Sarah) Baartman;

Saartjie Baartman, 1789 yılında Güney Afrika’da Khoikhoi kabilesinde dünyaya gelmiştir. Ailesini kaybettikten sonra Cape Town’daki bir çiftlikte hizmetçi olarak çalışır. Genç bir kızken sömürgeci Hollanda’lıların ilgisini çeker ve Alexander Dunlop adındaki bir askeri doktor tarafından çok para kazanacağı vaadiyle kandırılarak ya da zorlanarak çok da net değil, 19 yaşındayken Avrupa’ya götürülür. (Okumak asla sizi iyi bir insan yapamaz)

Götürülme sebebi farklı bedensel görüntüsüdür. Saartjie Baartman hiçbir Avrupalıya benzememektedir. Ait olduğu kabilenin genetik özelliklerini taşıyan kadının 1.60 boyu, oldukça çıkıntılı büyük kalçası ve sarkmış devasa bir cinsel organı vardır.

Önceleri İngiltere’de sonraları Fransa’da vücudu bir hayvan gibi sergilenir, satılır ve cinsel obje olarak kullanılır. İngiltere’de zenginlerin yaptığı toplantılarda vücudu sergilenir, insanların bedenini ellemesine izin verilir. Bir kez bunu engellemek için çaba gösterilmiş olsa da muhtemelen kendini satan bu insanlardan korkan kadın mahkeme önünde ona bu işin zorla yaptırılmadığını ifade eder.

Daha sonra Fransa’da sirkte vahşi hayvanlarla gösteri yapan bir adama satılır. Burada da sergilenir, kullanılır ve sonunda kaçınılmaz olarak fahişelik yapmaya başlar ve sadece 25 yaşları civarındayken alkolden ölür ya da bir biçimde intihar eder… Ancak bedenine yapılan istismar bununla da bitmez. Öldükten sonra da rahat vermezler. Bir başhekim vücudunun kalıbını çıkarır. Cinsel organını ve beynini bedeninden ayırıp ilaçlar. Saartjie’nin bedeni 1876 yılına kadar Paris’te Musee de l’homme’da sergilenir.

Mandela 90’lı yıllarda bedeninin Güney Afrika’ya teslim edilmesi için girişimde bulunur ama sonuç alınmaz. Daha sonra Diana Ferrus’un yazdığı şiirin Fransa’da duyulmasıyla bedeni, vatanına iade edilir. (1998)

Çağdaş dünyanın ortasında biz yırtınırken kaç kişi o beden ziyaret edip, seyretmiştir kim bilir…

Bu bir kötülük hikâyesidir… Burada kesinlikle bir “kurban kadın” vardır…

Ama bugün sıkıntı bir şeylere mecbur bırakılan bu kadınlar değil, kendine bunu yapan kadınlar… Nicki Minaj, Kim Kardesian, Jennifer Lopez, Beyonce bu ekolün en iyi satıcılarıdır… Ve onlara özenen binlerce kadın, genç kız vardır…

Benim tam olarak sıkıntı duyduğum konu budur… Kadının kendini bile isteye, gönüllü ve hatta böylesi doğru ve güzel zannederek cinsel obje haline getirmesi…

Hepimiz güzel olmayı seviyoruz, güzel görünmekten hoşlanıyoruz bu kadın ya da erkek içgüdüsel bir durum… Elbette söz buna değil… Bu bir estetik kaygıdır. Felsefenin alanındadır…

Sarah’ın bir metaya dönüşmesine neden olan kalçaları bugün modadır… Popüler kültürün ikonları ameliyatlar olup kendilerine bu kadının defalarca satılmasına, tacize uğramasına neden olan büyüklükte kalçalar yaptırırlar… Onların da satıcıları vardır elbette… Medya, organizatörleri, menajerleri Sarah’ı satan kişilerin yerini almış durumdadır… Büyük paralar döner ortada… Kalçan kadar zenginsindir adeta… Şöyle sırtını dönmüş, daracık bir kıyafetle poz veremiyorsan ünlü değilsindir… Amerika, Avrupa, Türkiye’de bu hiç fark etmez… Kopya zihinler ve bedenler vardır… İşte sorun buradadır… Beni rahatsız eden sorguladığım budur.

Kadınlar bunu ne zaman yazsam bana kızıp “bu bizim özgürlüğümüz istediğimiz gibi giyiniriz” diye tepki gösteriyorlar… Ve hatta diyorlar ki; zaten erkeğin bizi engellemeye çalıştığı ortamda onların ekmeğine tereyağı sürüyorsun… Hatta tecavüzleri, tacizleri açık giyinen kadına mubahtır noktasına taşıyorsun… Gülerek şöyle diyorum…

Oysa ben “bu sizin özgürlüğünüz değil tutsaklığınız diyorum size…

Bazen boş zamanlarımda facebook ya da benzer fotoğraf yüklenen siteleri geziyorum… Gördüğüm ünlü model, oyunculara ait fotoğraflar ya da bu kulvarın dışında olup gerçekten de fahişelik yapan kadınlara ait fotoğraflar tamamen konum dışı…

Ben aslında çoluğu çocuğu olan ve hatta kocası olan bazı kadınların fotoğraflarında dumur olup kalıyorum… Arkadaş yahu diyorum sen sosyal ortam içinde yeri olan bir insansın, bir okulda velisin hatta eğitmensin, hatta habire vücudunu sergileyen bir profesörsün, gazetecisin neysen nesin…  Bir yemekte memelerin ve sen birlikte bir adamın eşisiniz… Parkta oynayan çocuğun annesisin, içindeki “cinsel objeye” bir dur diyemeyen sensin… Elbette şeklen özgürüz ama bazı şekillerin bizi çok basit ve ucuz gösterdiğini de kabul etmek lazım…

Çok şık sarı saçlı muhteşem görünen kadınlar tanıdığım gibi saçlarından duvara vurasım gelen ve adeta bir pavyonda sahne alıyormuş frapanlıkta görünen “aile kadınları” var… Benim sığ kafam bu ayrımın yapılamamasını algılamıyor. Kendini bilen kadın o şekilde görünmez… Yani iki karış topuklu diz üstü çizme ve mini etek maalesef mesleği belli bir kostümdür…  Filmdi o zaten kız da fahişeydi esas oğlan onu kurtardı… Film seni aşağılıyordu sevgili kadın arkadaşım… Bir kadın bazı görüntülerin ucuzluk olduğunu görmüyorsa bir tuhaflık vardır illaki… Kendini bilen kadın resmi bir toplantıya uygun olmayan bir kostümle gelip vücudunu sergilemez… Konuşmacı diye çağırdığın kültürlü bir kadın pavyon kıyafeti giymez… Gece kulübüne gider gibi giyinilip yemeğe çıkılmaz… Çıplaklar plajı vardır mesela tercihtir… Bu karşılıklı kabuldür ve kimse birbirinin vücudunu cinsel obje olarak görmeyeceği için orada çıplaklık doğallıktır… Özgürlük ya da güzellik değil bu kendi vücudunu cinsel obje haline getirmektir ve bunun nedeni üzerine “psikoloji” benden daha net açıklama yapabilir sanıyorum…

Ayrıca yanlış anlaşılmasın mesela asla saç rengi değildir zihniyettir… Özenilen “kadının” gerçekten tuhaflığıdır… Marylin Monroe muhteşem bir sarışındır… Ama o bile cinsel obje olarak görülmekten duyduğu azaptan ölmüştür… Kim Kardesian ve ailesindeki acınası kadınların, üvey babası da dâhil… Malum artık o da kadın… Hepsi de esmerdir… Yani mesele sarı saç sanılmasın lütfen ama siyah saçlı bir ırkın inatla sarı saçlı kadın olması da ayrı bir konudur.

Ben diyorum ki…

İskenderiyeli Hypatia bilim kadını olmasından mütevellit türlü işkencelere maruz bırakılmış ve katledilmişti. Baartman’da fiziksel görüntüsü nedeniyle türlü işkencelere maruz kalmış ve satılmış, intihara sürüklendiği sefil bir hayat yaşamıştı… Buna bir sürü örnek var yaşam içinde, tarihte… Şairler, yazarlar, heykeltraşlar var… Birçok kadın bizim bugün sahip olduğumuz olanaklara sahip olmamız için yaşamlarını verdiler. Bize bu “özgürlüğü” onların tutsaklıkları sağladı…

Ve biz çağdaş kadınlar bugün bunu bile isteye kendimize yapıyoruz…

Kendimizi pazarda bir mal gibi sergiliyoruz… Zarif ve şık değiliz “kadının cinsel obje” olarak görülmesine hizmet ediyoruz… Kadının cinsel obje olmasına en çok kadın destek oluyor bir anlamda… Mükemmel vücutlar ve aptal beyinler pazarlanıyor…

Erkeği suçlamak çok kolay ama bazen aynadaki aksimize bakmakta da fayda var…

Benim meme görmekten, kalça görmekten içim şişti… Son dönem TV dizilerinde üst kısmı çıplak, adaleli adam görmekten de şiştim… Satılan hayalin çok alıcısı var dostlar…

Çok güzel genç kadınlar görüyorum sokaklarda harika görünüyorlar ama kimse fark etmiyor… Çünkü az olsalar da, su gibi durular… Güzellik böyle bir şeydir. Oysa şimdi dayatılan sıfır beden güzellik tam olarak bir suçtur… Ha Sarah Baartman’ın bedenine yapılan saldırı ha sizin bedeninizin zorlandığı standartlar… Benim açımdan hiçbir farkı yoktur… Ne kadar zayıflarsa zayıflasın kendinden memnun değildir bugün kadın çünkü adeta beyni kiradadır ve kendini bir ideale koşullandırmaktadır… Daha zayıf, daha zayıf…

Demem o ki;

Elinin çocuğuyla seks yıldızı gibi dolaşmak abestir…  Gencecik bir bedeni sergilemek marifet değildir. Sosyal medyada profesyonel olarak bu iş yapılmıyorsa bazı fotoğraflar gereksizdir…  Her şeyin bu derece bedenle ilgili olması tamamen hedefe doğru yönlendirilmiş olmaktır.

Ve bu hedefe koşan kadın kendi kafasına sıkmaktadır…

Ben bu yazdıklarını illa da deyim içinde kullanırım ağa diyen olacaksa, bi’zahmet

 “AKIL VAR İZAN VAR”ı kullansın… Çok uygun düşüyor gibi görüntülere…

Demem o ki güzel olmak ne de güzel bir şeydir… Cinsel obje haline dönüşmek ise başka bir şeydir…

Ben etrafıma baktığımda bu tuzağa düşmüş çok kadın görüyorum…

Objeleşmiş… Tüm amacı bedeni olan…

Seçim sizin… Bu sizce özgürlük ve kadın hakkı ise buyurun…

Emine AKI
Latest posts by Emine AKI (see all)