Türkiye’de son zamanlarda yaşanan çocuk işçi ve motokurye ölümleri, ülkenin adaletsiz, sömürücü ve vurdumduymaz bir düzene sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu ölümler, sadece bireysel trajediler değil, aynı zamanda toplumsal bir sorunun da göstergesi.
Bu sorun, çocukların ve emekçilerin haklarının hiçe sayılması, onların ucuz ve güvencesiz bir şekilde çalıştırılması, kazalarda hayatlarını kaybettiklerinde ise sorumluların cezasız kalmasıdır.
Bu konuda gazeteci Bahadır Özgür, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şöyle dedi: “Türkiye’nin düzeni: Somalili zengin kuryeyi öldürür, parasını öder. Patron sömürdüğü çocuk ölür, parasını öder! 14 yaşındaki çocuk iş cinayetinde öldü. Patron, çocuğun babasının hesabına 100 bin TL tazminat parası havale etti. Okuyacak, boş zamanında oyun oynayacak kendisine emanet bir çocuğu, köle pazarına mecbur bırakan devlet utansın.”
Özgür’ün paylaştığı bu sözler, son aylarda yaşanan iki trajik olaya atıfta bulunuyor.
Çocuk işçiler: Eğitim haklarından mahrum bırakılan ucuz iş gücü
Türkiye’de çocuk işçilik sorunu, hem yasal hem de yasadışı olarak devam ediyor. Yasal olarak 15-17 yaş arası çocuklar çalışabilirken, yasadışı olarak 5-14 yaş arası çocuklar da çalıştırılıyor.
TÜİK verilerine göre, 2020 yılında Türkiye’de 15-17 yaş grubunda 720 bin çocuk işçi bulunuyor. Bu sayının yasadışı çalıştırılan çocuklarla birlikte çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.
Çocuk işçilerin büyük bir kısmı tarım sektöründe çalışırken, sanayi ve hizmet sektörlerinde de çocuk işçiler görülüyor. Çocuk işçilerin eğitim haklarından mahrum bırakılarak ucuz iş gücü olarak kullanılması, hem onların hem de ülkenin geleceğini karartıyor.
Çocuk işçiler ayrıca iş güvenliği önlemleri alınmadan tehlikeli ortamlarda çalıştırılıyor. İş cinayetleri raporuna göre, 2020 yılında en az 36 çocuk iş cinayetine kurban gitti. Bu sayının da resmi olmayan kaynaklarla çok daha yüksek olduğu belirtiliyor.
Çocuk işçilerin hayatlarını kaybettiklerinde ise patronlar tazminat ödeyerek sorumluluktan kurtuluyor. Arda Tonbul’un patronunun babasına 100 bin TL tazminat parası havale etmesi gibi skandal örnekler, bu durumun kanıtı olarak karşımıza çıkıyor.
14 yaşındaki Arda Tonbul’un, staj adı altında çalıştırıldığı faberikada sac bükme makinesine başı sıkışarak korkunç bir şekilde hayatını kaybetmesi. İkincisi ise, motokurye Yunus Emre Göçer’in, Somali cumhurbaşkanının oğlu Abdinasir Mohamed Abdullah’ın karıştığı trafik kazasında can vermesi.
Bu iki olay, Türkiye’de çocuk işçilerin ve motokuryelerin maruz kaldığı ağır çalışma koşulları, güvencesizlik, hak ihlalleri ve adaletsizlikleri gözler önüne seriyor.
Çok sayıda çocuk işçi, eğitim haklarından mahrum bırakılarak ucuz iş gücü olarak kullanılıyor, iş güvenliği önlemleri alınmadan tehlikeli ortamlarda çalıştırılıyor, kazalarda hayatlarını kaybettiklerinde ise patronlar tazminat ödeyerek sorumluluktan kurtuluyor.
Motokuryeler ise, yoğun trafikte ve zorlu hava koşullarında saatlerce çalışmak zorunda kalıyor, yeterli sosyal güvenceye sahip olmadan asgari ücretin altında bir gelir elde ediyor, kaza riskiyle her an yüz yüze yaşıyor. Üstelik bu sektörde çalışanların büyük bir kısmı da yabancı uyruklu göçmenlerden oluşuyor.
Bu durumda hem çocuk işçilerin hem de motokuryelerin haklarını savunacak bir mekanizma yok. Devlet ise bu sorunları görmezden geliyor veya yetersiz önlemler alıyor. Bu da Türkiye’nin düzeninin ne kadar adaletsiz ve sömürücü olduğunu ortaya koyuyor.
Bu nedenle bu ölümler karşısında sessiz kalmamak gerekiyor. Çocukların ve emekçilerin hakları için mücadele etmek gerekiyor. Bu mücadele sadece onların değil, tüm toplumun yararına olacaktır. Çünkü bu düzen sadece onları değil, hepimizi ezerek yaşıyor.
Motokuryeler: Güvencesizlik ve adaletsizlik altında ezilen emekçiler
Türkiye’de motokuryeler de son yıllarda artan bir şekilde sömürü ve adaletsizliğe maruz kalıyor. Pandemi döneminde evden sipariş vermenin yaygınlaşmasıyla birlikte motokuryelerin sayısı da arttı.
Ancak motokuryelerin çalışma koşulları, hem yasal hem de yasal olmayan olarak çok kötü. Motokuryeler, günlük 12-14 saat çalışmak zorunda kalıyor, asgari ücretin altında bir gelir elde ediyor, sigortasız ve güvencesiz çalışıyor, trafikte ve işverenler tarafından baskı ve şiddete uğruyor.
Motokuryeler ayrıca trafik kazalarında hayatlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya. İş cinayetleri raporuna göre, 2020 yılında en az 47 motokurye trafik kazasında öldü. Bu sayının da resmi olmayan kaynaklarla çok daha yüksek olduğu belirtiliyor.
Motokuryelerin hayatlarını kaybettiklerinde ise adalet arayışları sonuçsuz kalıyor. Yunus Emre Göçer’in ölümüne neden olan Somalili zenginin, 100 bin TL kefaletle serbest bırakılması gibi adaletsiz örnekler, bu durumun kanıtı olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye’de çocuk işçi ve motokurye ölümleri: Sömürü ve adaletsizliğin acı faturası
Türkiye’de son zamanlarda yaşanan çocuk işçi ve motokurye ölümleri, ülkenin adaletsiz, sömürücü ve vurdumduymaz bir düzene sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu ölümler, hem bireysel hem de toplumsal bir yara olarak vicdanları sızlatıyor.