Bulantı…

Bir gün intihar edersem, bunu artık kederden daha çok, yurdum insanına duyduğum dayanılmaz tiksinti yüzünden yapacağım.

Canı her alkış istediÄŸinde Kürtler’e yalakalık yapan çakma yazar bozuntuları.

Hâlâ zaman zaman bulunan toplu mezarlardan dokuz yaşında çocuk kemiklerinin çıktığı korkunç doksanlar sürecinden geçtim, sırf ablukalar esnasında katledilen yüzlerce Kürt çocuÄŸundan birinin bile adını Berkin Elvan’ın yanına yakıştırmayıp, hatta hatırlamayıp, her sıkıştıklarında sadece Gezi ÅŸehitleri üzerinden duyar kasan uyduruk muhalifler.

İşine geldiğinde ağzını doldura doldura kardeşiz dediği bir halkın on yıllar boyunca burnunun dibinde hak ihlaline uğrayışına ve katledilişine gözlerini kapatıp ahmak sefalarını sürerken, o kan kendi ayaklarına sıçrayınca birden bire insan hakları havarisi kesilen benciller.

Sosyal medya hesaplarında her gün Kürt sevicilik yaparken, Taybet Ana’nın sokakta yatan cesedini köpeklerin yediÄŸi saatlerde, hayranı oldukları entelektüel abilerinin doÄŸum gününde dansöz oynatan böyyük komünistler.

Sanki 17 yıl önce dikensiz gül bahçesinde yaşıyormuÅŸuz gibi bugünün bütün sorunlarını AKP’ye ve Kaçak Saray’a tahvil edip, Kürt illerinde kan gövdeyi götürürken uyduruk lâiklik forumları, bin yıllık 6. Filo geyikleri ve inkârcı resmî tarih güzellemeleriyle ucuz politikalar üretme peÅŸinde koÅŸan gocuman gocuman Haziran, ÖDP, TKP ve türevi sol geyikler.

Altına gerine gerine imza attıkları savaÅŸ tezkereleri, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması gibi rezilce suçlardan gram utanmadan, “Herkes için adalet!” teranesiyle yollara düşerek her kesimi peÅŸlerine katıp umut sömürüsü yaptıktan sonra son 3 kilometrede depara kalkarak one man showa giriÅŸen; ardından da utanmazlıklarına tüy dikip, “Biz bu yürüyüşü Muhsin YazıcıoÄŸlu için de yaptık,” diyen arsızlar.

Korkunç savaÅŸ politikalarıyla insanları yersiz yurtsuz bırakıp ekmeÄŸine aşına ortak eden asıl sorumlulardan hesap soracağına savaÅŸtan kaçıp gelen, her ÅŸeyini kaybetmiÅŸ gariban Suriyeliler’e nefret kusan, bir gün baÅŸka bir ülkede Suriyeli olasıca kalpsizler.

Kadın eylemlerinde yumruk havada eÅŸitlik, kadın özgürlüğü naraları atıp akÅŸam evde sevgilisini, karısını döven; kızını,”Bok yeme otur,” diye büyüten; kendileri ‘her gece barda gönlüm hovarda’ yaÅŸarken 20, 30, 40 yaşında dul kalmış mahsun analarına, 25 yaşında boÅŸadıkları gencecik eski karılarına baÅŸka bir erkeÄŸin sıcaklığını çok görüp onlara fedakârlık, sadakat martavalları altında yoksunluklar içinde geçen yapayalnız bir hayatı reva gören adı solcu ruhu faÅŸist errkekler.

Ahlâkı asla gerçekten aranması gereken yerde aramayıp, bacak arasında arayan; kendilerinin yemediği herze kalmazken başkalarının cinsel organına bekçilik taslayan ahlâksız sağcı-solcu milyonlar.

Hem kadın hakları havarisi geçinip hem de herhangi bir nedenle çatıştıkları bir hemcinslerini bir kalemde harcamaktan, hatta ağzı salyalı errkeklere iğrenç seksist söylemlerle linç ettirmekten bile geri durmayan, birbirinin kurdu paçoz kadınlar.

Kendileri, kendi kızları okuyup öğretmen, doktor, mühendis, avukat olurken ÅŸiÅŸim ÅŸiÅŸim ÅŸiÅŸinip; başını açmak zorunda kalacağı için okuyamayan, hiçbir kamu dairesinde çalışamayan kadınların trajedisini gram umursamayan, hatta bu ağır faÅŸizmin adını utanmazca ‘devrim’ koyup gurur duyan saygıdeÄŸer Cumhuriyet Hanımefendileri.

On yıllar boyunca baş örtüsü yasağıyla kamusal alanın dışına atılıp erkeğin inayetine muhtaç ve onun güdümünde yaşamak zorunda bırakılan kadının derdini hiç bi taraflarına takmazken; kendilerinin mini etek, şort giyememe, mekânlarda içki içememe ihtimali karşısında bile hop oturup hop kalkan iki yüzlü egoistler.

“Atatürk olmasaydı hepimiz Yorgo olurduk,” diyecek kadar ırkçı faÅŸist bir politikacıyı kurtarıcı gibi görüp, onun cumhurbaÅŸkanı olması için bir taraflarını yırtan papucumun sosyal demokratları.

Özellikle bilgiden ve eğitimden uzak tutulan damızlık seçmenler diyarı az gelişmiş ülkelerde demokrasi geyiğinin diktatöryaya giden en kestirme yol olduğunu bir türlü kavrayamayıp, hâlâ seçim denilen şarlatanlıktan medet uman aptallar.

Sanki ezen ulusa mensup herkes zalim, ezilen ulusa mensup herkes mazlummuÅŸ gibi, tersinden toptancı ırkçı söylemlerle halkları birbirine karşı ötekileÅŸtirip en az ezen ulusun ezenleri kadar nefret ve ÅŸiddet üreten; sanki insanlar içine doÄŸdukları ırkı kendileri seçiyormuÅŸ gibi, istisnasız herkese karşı, ‘ezilen olması’ üzerinden üstünlük taslayan sözde mazlum zalimler.

Mezbahalarda çok daha büyük vahÅŸete uÄŸrayan hayvanların etini afiyetle hüpletirken, kendileri sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi bütün hayvan zulmünün faturasını kurban kesenlere kesen; Cudi’de, Dersim’de muktedirin eliyle cayır cayır yakılan ormanları, hayvanları gram umursamayıp sadece sokak kedilerinin ve köpeklerinin, sadece parkların bahçelerin derdine düşen balon hayvan-doÄŸa seviciler.

Özgecan’a salya sümük ağıt yakıp, trans Hande Kader’in yakılarak katledilmesini hiçe sayan, hatta oh çeken omurgasızlar.

Tecavüzcülere ceza olarak onların kendilerinin, karılarının, çocuklarının da tecavüze uğramasını dileyen ahlâksızlar.

Tecavüz kurbanı çocukların acısına, rehabilitasyonuna sırtını dönüp, o travmatik çocuk büyüyüp kendisi de tecavüzcü olduğunda linç etmeye kalkan yaratıklar.

TC gibi bir polis devletinde o yağlı urganın sadece muhaliflerin boynuna geçeceğini bilmiyormuş gibi, güya vahşet suçları için idam çığlıkları atan beyinsizler.

ÇoÄŸunu Ermeniler’den Rumlar’dan yaÄŸmalanmış malların üzerinde sefa süren zengin burjuvaların ve subay çocuklarının oluÅŸturduÄŸu, içine doÄŸdukları eÅŸitliksiz fırsatlar sayesinde gördükleri parlak eÄŸitimin kaymağını yiyerek bütün köşeleri kapmış, baÅŸka sosyolojik katmanlardan gelen hiç kimseye aÄŸzıyla kuÅŸ tutsa yer açmayan haris, kifayetsiz muhteris, sınırlı sorumlu, birbirinin mabat yalayıcısı, elitist beyaz Türk aydınlar.

En az karşısında oldukları yobaz kesim kadar tutucu ve biatçı, tıpkı onlar gibi kendi demode kitapları Kapital’e ve peygamberleri Marks’a, hem de asla doÄŸru düzgün okumadan sorgusuz sualsiz tapan; en az onlar kadar kendini geliÅŸtirmeyen, güncellemeyen, bin yıldır baÄŸlandıkları yerde otlayan solcu bozuntuları.

Kendileri gibi düşünmeyen, kendilerine benzemeyen, kendilerine biat etmeyen herkesi linç etmekten gurur duyan her kesimden vicdansızlar.

Üç kuruşluk popülerite için gerçek düşünce emekçilerinin ruhunu çalmaktan ar etmeyen haysiyetsiz emek hırsızları.

Pablo Neruda’nın, “Åžiir, yazı ihtiyacı olanındır,” sözünde ihtiyaçtan kastının ‘ruhun ihtiyacı’ olduÄŸunu anlamamazlığa gelip, bu muhteÅŸem sözü aÅŸağılık emek hırsızlıklarını rasyonalize etmek için kullanan sözde emek savunucusu oportünist alçaklar.

Sanatı rastgele ‘sanıp atmak’ zanneden, derinliksiz, bilgisiz, fikirsiz, özgünlüksüz, sorumsuz, kendilerinden baÅŸka kimseyi okumayan, dinlemeyen, beÄŸenmeyen, kimseye el-yer vermeyen, kıç yalayıcı, çoÄŸu intihalci hokkabaz sanatçılar.

Okumadan yazar olmakla övünen hırsız şarlatanlar.

Özsaygıyı ego ve kibir zanneden; özsaygılı insanları hem çalıp, hem onlara arsızca bok atan; hem hayata, hem insana, hem kendine saygısız kösele suratlı mallar.

İnsanların kederlerinden, acılarından, isyanlarından zevk alan; engelleriyle alay eden; onlara haince acı verip, belden aşağı vurup, atıp, satıp, üste bir de hastanelik etmekle gurur duyacak, intihar et diye tempo tutacak kadar canavarlaşan sözde aydın-solcu-muhalif sadist ucubeler.

Kendilerine ait bütün pislikleri, çaldıkları insanların ak yüzüne sıvayan pislikler.

Toprağın insana değil, insanın toprağa ait olduğu gerçeğini hiçe sayan ırkçı aymazlar.

Victor Hugo’nun deyimiyle, “Tanrı’nın insanın içindeki vicdan olduÄŸunu” bilmeyen zalim yobazlar.

Sadece kendi ölüsüne ağlayan madrabazlar.

Evrimsiz devrim geyikleriyle gönül eğleyen dangalaklar..

Hâlâ “Halka Ä°NMEK” diyen ÅŸuursuzlar.

Yargısız infazcılar.

Beyinsizler!

Yüreksizler!

Tiynetsizler!

Adam yokluğunda adam olan, cin olmadan adam çarpan yeteneksizler!

Çifte standartlılar!

Çifte standartlılar!

Çifte standartlılar!

Yazımı, paylaÅŸmadan önce 73 yaşındaki anneme okudum; dedi ki: “Artık saÄŸcısı solcusu yok, insan erozyonu var; kendine dikkat et yavrum.”

Kendine dikkat et! Nasıl da kolay söylenen; ama insanın insana bu kadar zalim olduğu bir diyarda gerçekleştirmesi ne kadar zor bir olgu!

Keşke kendime dikkat etmemle çözülseydi sorun annem! Alçaklar hiçbir kalkanı olmayan, açık bir yara gibi yaşayan kızının ruhunu paramparça etti!

Zalimin mazluma yapabileceği en büyük kötülük, ondan bir zalim yaratmaktır. Zalim bu ülkede bunu başardı. Artık bir avuç istisna hariç herkes zalim.

Bir gün intihar edersem, bunu artık kederden daha çok, aynı havayı solumak zorunda kaldığım yurdum insanına duyduğum dayanılmaz tiksinti yüzünden yapacağım.

Rabia MÄ°NE
Latest posts by Rabia MÄ°NE (see all)