Yine toplum olarak TV karışında acı dolu günlerden geçiyoruz. Bartın/ Amasra maden faciası. 41 ölü. Bilmem kaç yaralı. Geride kalan aileler, çocuklar belki de henüz dünyaya gelmemiş bebekler. İleri gelenlerimiz olay yerinde. Soruşturma başlatılmış. Suçlular açığa çıkarılacakmış. Suçlu kim?
Ekrandan bile fark ediyorum o yaşlı kadının bir gecede derinleşmiş yüz çizgilerini. O kederli babanın kelimeleri bile unutarak kesik anlaşılmaz cümlelerle oğlunu arayışını. Bu ne acıdır! 41 kişinin ölüm acısı ve hepimizin içine düştüğü o hüznün derinliği. Öyle ki her ekran görüntüsünde geriye çıkılamayacak kadar derinliği artıyor hüzün çukurunun. Aynen o maden ocağı derinlikleri gibi. TV’yi kapatmalıyım diye geçiriyorum aklımdan. Evet TV’yi kapatmalıyım. Ama yine de yapamıyorum işte. Benim gibi bütün toplum hatta dünyadaki bütün seyredenler bu derinlikte çırpınıyorlar. Yer yer duygu ve düşünce patlamaları oluyor haliyle. Aynen grizu patlaması gibi. Yolunda gitmeyen olaylar. Ağlamalar, bağırışlar, öfke bulutları. Yine hepimiz yaralandık.
Bu bir kader midir? Bu soruyu 1900’lü yıllarda sorsaydık belki bu sorunun cevabının evet olması bu sonuca boyun eğmememize neden olabilirdi. O yıllarda dünyanın her bir tarafında binlerce kişi maden kazalarında ölürken belki evet diyebilirdik. Ama artık 21. Yüzyıldayız. Avrupa’da yaşanan son facia ise 1946’da Almanya’da 405 kişinin öldüğü maden kazası oldu. Almanya’da ve diğer Avrupa ülkeleri dahil neredeyse 80 yıldır ölüm olayı yaşanan maden kazası meydana gelmedi. (Bu durumda kader diyebilir miyiz?) Kader ülkelere göre hele de aynı paralel üzerinde bu kadar yakın ülkelere göre değişebilir mi?
Burada bu “kader” lafının öfkesiyle bir şey daha söylemek istiyorum: Dünya ve Türkiye’deki ölümlü trafik kazalarına baktım bunları yazarken. Yine güvenilir bir kaynak verisi ile yine nüfusu itibarı ile Almanya’yı karşılaştıralım. Almanya’da 2020 de ölümlü trafik kazalarında sayı 2719 Türkiye’de 4866.: (Türkiye ve Avrupa’da trafik kazalarında yaşanan ölüm istatistikleri/ euronews) Burada da Avrupa birincisiyiz. Bütün kazalarda Avrupa birincisi. Dünya sıralamasında da en fazla beşinci. Hepimiz içimizden nasıl yani diyoruz haliyle. Ve içimiz sıkışıyor. Grizu patlaması gibi. Yolunda gitmeyen işler.
Bu üzüntü ve öfkeyle bir şey daha söyleyeyim: Hepimiz aynı gemideyiz. Maden ocağına inenler, bilgisayar başında çalışanlar, kanun yapıcılar, iktidar sahipleri, politikacılar, daha doğmammış çocuklarımız dahil. Herkes. Hepimiz. Aynı geminin içinde yol alıyoruz. İktidarı ve muhalefeti ile artık oy hesaplarını bırakıp samimiyetle gözümüzü ve kulağımızı açarak büyük fotoğrafa bakmalıyız. Yolunda gitmeyen işleri konuşmalıyız.
Felaketin ortasındaki adam, oğlunuzdan haber aldınız mı diyen spikere, bitmiş tükenmiş neredeyse konuşamayacak halde, yarım yamalak söyle söylüyordu: “her yere baktım bilmiyorum. Ölü mü, diri mi? İstanbul’da mı, Ankara’da mı? Hiçbir şey bilmiyorum.”
Bu adama şimdi kim cevap verecek? Kim bu adamı o acının, o kahreden acının derinliğinden çıkaracak? Esas soru bu.
- Bir Film: Cevher (The Substance) - 17 Aralık 2024
- Yeni Doğan Çetesi ve Rant Kavgaları - 24 Kasım 2024
- Failler Güçlü Olunca… - 11 Eylül 2024