Bir film :  Cevher ( The Substance )

Bugünlerde çok konuşulan bir film: Cevher.(The Substance). Demi Moore başrol oyuncusu ve bütün inandırıcılığı ile çok başarılı. Yönetmen Coralie Fargeat

Ortak Görüş: Sonuna kadar izlemekte zorlanılması.  Ama yine de her şeye rağmen sonuna kadar gidilmesi. Şiddet içeriyor. Ellerinizi gözlerinin üzerine kapatarak parmaklarınızın arasından zorla bakarken aynı zamanda midenizde bulanıyor. İyi ki Mubi’de  seyrettim. Büyük perde de dayanamayabilirdim diye düşünüyorum. Bütün bu dediklerimle aslında bir film türünü tarif ediyorum. Body Horror. Beden şiddeti. İnsan vücuduna şiddet uygulayarak paramparça edilmesi, kan revan içinde sahneler vs.vs. Bir korku türü. 

Film neyi anlatıyor? Eril zihniyetle beslenen günümüz modern dünyasında metalaşan kadın bedeninin gençlik ve güzellik uğruna nasıl da şiddet gördüğü. Gençlik ve güzellik. İşte bütün mesele. Yaşlanmayacaksın.  Hep genç ve güzel kalacaksın dayatması. Yoksa git öl. Başka bir çıkışın yok, diye bağıran yenidünya öğretisi. Bu emirle dönen endrürstri ve kocaman bir sektör. Birçok kurban.  Bu filmde kurban Demi Moore. Orta yaşına gelmiş ve bu nedenle parıltısı da sönmeye başlamış bir yıldız. Artık istenmiyor. Yeni genç yüzler gelmeli, yeni genç bedenler istiyoruz diyen o her şeyi yiyip tüketen ataerkil zihniyet. (Bu günümüz modern dünya zihniyeti çok dehşetengiz iğrenç yemek sahneleri ile metaforik olarak da canlandırılmış) 

Bir iksir ( madde veya cevher enjeksiyonu) ile kadının bedeninden genç ve güzel başka bir bedenin çıkması. Fantastik bir klonlama gibi.( Bir bedende iki farklı bedenin oluşması)  Elizabeth (Demi Moore) ve Sue (Margaret Qualley Birbiri ile öldüresiye kavga eden aslında bir benliğin içindeki ikilik.  Gençlik ve yaşlılık. Tabii ki buradan birçok felsefi kavramlara veya mitolojik tanımlamalara gidebilirsiniz.(Freud, Jung, persona, dissosiatif kişilik vs.)  Konu derinlemesine kazılabilir yani. Gerçi film sadece günümüz dünyasının eril zihniyetinin kadınların fiziksel görüntülerine ilişkin nasıl baskı kurduğu üzerine işlenmiş. Tabii ki bu baskının duygusal uzantılarını da hissetmemek mümkün değil.  Kanlı ve irinli beden şiddetini izlerken, Elizabeth ve Sue’nun bedensel ve ruhsal parçalanmalarını ve o kaosun içinde tamamıyla yok oluşlarını seyrediyorsunuz. Bir yıldızın, kocaman parlak bir yıldızın toplumsal öğretinin baskısı ile kendini tamamıyla imha edişini.

Şiddet içerdiği için seyredilmesi konusunda çekimser düşünsem de bu filmi seyrettiğime yine de memnunum. Evet, zaten bütün bu anlatılanları biliyoruz. Doğaya karşı gelmenin genelde pek işe yaramadığını ve hatta filmdeki gibi felaketlerle sonuçlandığını. Fiziksel gençliğin zaten çok kolay gelir geçer bir şey olduğunu…  Hayatın anlamının filmde de söylendiği gibi bir denge olduğunu… Bütün bunları biliyoruz. Ancak bütün mesele dünya bu kadar koşar adımlarla yapaylığa ve sahte güzelliklere doğru doludizgin giderken insan psikolojisinin ve dolayısıyla insanlığın bu şizofrenik durumdan nasıl ve ne kadar korunabileceği? 

Cevher ismi de filme çok yakışmış bence. Cevher aslında içimizdedir. Dışarıda aramayın. Cevher sizsiniz mesajı veriliyor. Yoksa gelişen teknoloji ve gittikçe yükselen bu gençlik ve ölümsüzlük istenci insanlığın sonu olabilir.

Feride Cihan Göktan
Latest posts by Feride Cihan Göktan (see all)