“Başkanlık Sistemi” ve “Özel Sektör”

Maliye Bakanı Naci Ağbal, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nda (BTSO) bugün düzenlenen toplantıda, Başkanlık Sistemi’nin hangi sınıf çıkarlarıyla bağlantılı olduğunu lafı fazla dolandırmadan izah etmiş: “

…Bugünkü parlamenter sistem içerisinde örneğin özel sektörü ilgilendiren bir konuyu hayata geçirmek için izlediğimiz süreç ve yollar o kadar uzun ki. Halbuki sadece kararname ile çözülebilecek birçok konu var. Cumhurbaşkanlığı sisteminde artık bu uzun ve yorucu süreç olmayacak.“

Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, önceki gün (26 Ocak) İslamcı sermayenin ve temsilcilerinin bu konudaki eğilimini açığa vuruyordu: “Bu referandum, çıkan her sonuca saygı duyulması gereken bir seçim değildir….. Bunu sıradanlaştırmaya çalışanlar, “Hayır çıkarsa kıyamet mi kopar, şimdi nasılsa öyle devam eder” diyorlar. Evet… “Hayır” çıkarsa Türkiye’nin kıyameti kopar ve hiçbir şey şimdiki gibi devam etmez. Nokta… Kısacası millet, ilk defa “milli devlet” fırsatının yakalamıştır, iyi değerlendirecektir.”

Peki biz sosyalistler o günlere (referandum sonrasına) hazır mıyız? Lenin, 1905 Devrimi’nin doğruladığı fikirlerden birini şöyle ifade ediyordu: “…Dikkate değer ve ciddi bir şeyin sınıf muharebesi olmadan başarılabileceğine dair çocuksu umutlar bitti. Bir sınıfın veya ötekinin tarafını tut, bir sınıfın veya diğerinin sınıf bilinci ve sınıf politikasının gelişmesine yardım et….Liberal entellektüellerin ve küçük-burjuva Narodniklerin sınıf-dışı (sınıf-üstü) saçmalığı tarih yolu üzerinden süpürülüp atıldı.

İyi bir şey bu. Uzun zaman önce olmalıydı…“ (Bkz.: The Russian Bourgeoisie and Russian Reformism, 1913) Bu sözler bizim için önemini koruyor hâlâ.

Seyfi CENGİZ

28 Ocak 2017, Cumartesi