Antonio Gramsci’nin 81. ölüm yıldönümü: Gramsci kimdir?

1926’da Mussolini’ye yapılan bir saldırı nedeniyle Antonio Gramsci, parlamenter dokunulmazlığına rağmen tutuklandığında faşist rejiminin savcısı Michele Isgro, “Bu beynin çalışmasını yirmi yıl süreyle durdurmalıyız” demişti. 81. ölüm yıldönümünde Gramsci’yi yakından tanıyalım.

Gramsci İtalyan düşünür, siyasetçi ve Marksist kuramcıdır. 1891’de Sardunya Adası’nda dünyaya gelen Gramsci; İtalya Komünist Partisi kurucu üyesi ve liderlerindendir. 1926’da Mussolini’ye yapılan bir saldırı nedeniyle tutuklanmış, faşist rejiminin savcısı Michele Isgro, “Bu beynin çalışmasını yirmi yıl süreyle durdurmalıyız” demişti. Ölümünün 81. yıl dönümünde Muhammed Fatih Karakaya tarafından hazırlanan Gramsci’nin hayat hikayesi şu şekilde;

Antonio Gramsci, 22 Ocak 1891’de Sardunya Adası’nda yer alan Cagliari’de, Francesco Gramsci ve Giuseppina Marcias çiftinin oğlu olarak dünyaya geldi. Ağabeyi Gennaro’nun sosyalist fikirlerinden etkilenen Antonio, annesinden de hikaye anlatım ve ince mizah anlayışını aldı.

Antonio, ilkokulu bitirdiğinde henüz 11 yaşındayken mali durumu bozulan ailesine yardım edebilmek için Vergi Bürosunda çalışmaya başladı. Çok geçmeden okula yeniden döndü ve yaşıtları arasında birçok konuda konuşturduğu zekasıyla öne çıktı.

Rusya’yı ziyaretinde tanıştığı kemancı ve Komünist Parti üyesi Julka Schucht’tan Delio ve Giuliano isimli iki çocuğu oldu. Torino Üniversitesi’ni kazanarak burada Edebiyat Fakültesi’ne kaydoldu.

Antonio Labriola gözetiminde Marks’ın praksis felsefesini çalıştığı Torino Üniversitesi’nde önce Sosyalist Parti’de sonra da Komünist Parti’de mücadele arkadaşı olacak birçok isimle tanıştı. Yetersiz beslenme, kötü hayat şartları ve sinir bozuklukları nedeniyle sağlığı kötüleşti.

1915’te bir akademisyen olarak önü açık olmasına rağmen partide daha aktif bir şekilde yer alabilmek için gazeteciliği seçti. Avanti Gazetesinde köşe yazıları kaleme almaya başladı. Romain Rolland gibi romancılar ve Marks üzerine yazdıkları büyük yankı uyandırdı.

Savaşın patlak vermesiyle ortaya çıkan ulusal duyguları şovenizmden devrimci tarafa çekmek için daha aktif konum alma ihtiyacı hissetti. Bu anlamda siyasi ve ekonomik faaliyetlerin kültürel çalışmalarla bütünleşmesine ihtiyaç olduğu tespitiyle Torino’da bir kültür derneği kurdu.

Bolşevik Devrimi sonrası, İtalyan solunda 5 yıl hayli etkili olacak “Yeni Düzen” adlı haftalık dergiyi hayata geçirdi. Dergide siyasi meseleler kadar kültürel ve edebi meselelere de yer verdi. 1923’teki Viyana seyahatinde Georg Lukács ile tanışma ve tartışma fırsatı buldu.

Komünist Parti’nin merkez komitesi üyesi oldu. Faşist hareketin hakim konuma gelmesiyle sıkı kovuşturmalara uğradı ve 1926’da hapsedildi. Hapishanede geçirdiği yıllar, çok sayıda defteri felsefi, siyasi ve toplumsal meseleye dair düşünceleriyle dolduracağı zamanı ona tanımış oldu.

1928’de 20 yıl hapse mahkum oldu. Hapishanede tuttuğu defterler daha sonra siyaset ve kültür sosyolojisine ilham verecek organik aydın, hegemonya ve tarihsel blok gibi birçok kuramsal ve kavramsal açılımın kaydedildiği yerlerdi. Ancak defterler uzun süre açığa çıkmayacaktı.

“Hapishane Defterlerinin” hem önemli bir bölümü yayınlanmış hem de seçmeleri yapılmıştır. Bu seçmelerden en önemlisi Gramsci’nin Macchiavelli okumalarının bir araya getirildiği “Modern Prens”tir.

1935’te sağlığı iyice kötüleşince Formia’da bir kliniğe sevk edildi. Ölümüne dek bu klinikte yaşadı. Bu dönemde en önemli destekçisi, daha sonra Keynes’in Cambridge’e davet edeceği iktisatçı Piero Sraffa idi.

1950’lere gelindiğinde Gramsci ve hapishane defterlerine kaydettiği fikirleri ilgi görmeye başladı. Kullandığı kavramların ve terimlerin birçoğu siyasetten sosyoloji ve felsefeye temel birçok alanın jargonuna dahil oldu.

“Bütün insanlar entelektüeldir ama toplumda herkes entelektüel işlevi görmez”. Gerçek bir entelektüel olan Gramsci, 27 Nisan 1937’de Roma’da hayata gözlerini yumdu. Kısa ve çalkantılı hayatında sosyal teoriye önemli katkılar vermiş bu büyük düşünürü saygıyla anıyoruz.