Albert Einstein, modern bilimin en büyük dahilerinden biri olarak tanınırken, aynı zamanda yirminci yüzyılın en sert kapitalizm eleştirmenlerinden biri olarak da tarihe geçti. Genellikle görelilik teorisi, Nobel Fizik Ödülü ve E=mc² denklemiyle anılsa da, siyasi düşünceleri ve sosyalizme olan desteği, onu yalnızca bir bilim insanı değil, aynı zamanda derin bir entelektüel ve aktivist olarak da konumlandırıyor.
Einstein, kapitalizmi yalnızca ekonomik bir sistem olarak değil, insan özgürlüğüne ve refahına tehdit oluşturan bir yapı olarak değerlendirdi. 1949 yılında yayımladığı Why Socialism? (Neden Sosyalizm?) adlı makalesinde, kapitalizmin yapısal adaletsizliklerini eleştirirken, insanlığın geleceği için planlı bir sosyalist ekonomiyi savundu.
Einstein’ın Bilimsel ve Entelektüel Mirası
1879 yılında Almanya’nın Ulm kentinde laik bir Aşkenaz Yahudi ailesinde dünyaya gelen Albert Einstein, erken yaşlardan itibaren bilime ilgi duydu. Zürih’te prestijli Federal Politeknik Okulu’ndan fizik ve matematik öğretimi diploması ile mezun oldu. Ancak akademik bir iş bulmakta zorlandığı için İsviçre Patent Ofisi’nde çalışmaya başladı.
Einstein, 1905 yılında modern fiziği kökten değiştiren dört önemli makale yayımladı. Bu yıl, daha sonra “mucize yıl” olarak anılacaktı. Özel görelilik teorisini ortaya koydu, ışığın parçacık yapısını açıklayan fotoelektrik etkisini keşfetti ve ünlü E=mc² formülünü geliştirdi. 1915’te genel görelilik teorisini tamamladı ve 1919’da yapılan gözlemler bu teoriyi doğrulayarak Einstein’ı küresel bir ikon haline getirdi.
Ancak, Nazi Almanyası’nın yükselişiyle birlikte Einstein, Yahudi kimliği nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kaldı. 1933’te ABD’ye yerleşerek Princeton Üniversitesi’nde çalışmaya başladı. Hayatının son yıllarını birleşik alan teorisi üzerinde çalışarak geçirdi, ancak bilimsel çabalarının yanı sıra toplumsal meselelerle ilgisini hiçbir zaman kaybetmedi.
Kapitalizm ve Sosyalizm Üzerine Görüşleri
Einstein, kapitalizmi yalnızca ekonomik açıdan değil, etik ve sosyal açıdan da sert bir dille eleştiriyordu. 1949’da Monthly Review dergisinde yayımladığı Why Socialism? makalesinde, kapitalizmin insan doğası üzerindeki olumsuz etkilerini vurguladı. Kapitalizmin temel sorunlarını üç başlık altında topladı:
1. Ekonomik ve Politik Gücün Tekelleşmesi
Einstein’a göre kapitalizmin doğası gereği bir azınlık, serveti ve siyasi gücü elinde topluyor ve böylece halkın demokratik yollarla gerçek bir söz hakkına sahip olmasını engelliyordu. Bu sistem, “özel sermayenin oligarşisi”ni yaratıyor, medya ve siyaset üzerindeki kontrolü nedeniyle halkın iradesini şekillendiriyordu.
2. Kapitalizmin Kaotik ve Düzensiz Yapısı
Kapitalizmin yalnızca birkaç kişinin refahını artıran bir sistem olduğunu belirten Einstein, sistemin krizlere, ekonomik dalgalanmalara ve istikrarsızlığa yol açtığını savundu. Ona göre kapitalizmin temelindeki “ekonomik anarşi”, gelir eşitsizliğini artırıyor ve toplumsal çöküşü hızlandırıyordu.
3. Bireyin Yozlaştırılması ve Yaratıcılığın Engellenmesi
Kapitalizmin en büyük kötülüğünün bireyi “makinenin bir dişlisine” dönüştürmesi olduğunu söyleyen Einstein, insanların kapitalist sistemde yalnızca geçim kaygısı içinde monoton, yaratıcı olmayan ve sömürüye dayalı işler yapmak zorunda bırakıldığını belirtti. İnsan doğasının yaratıcılığı ve entelektüel gelişimi açısından kapitalizmi büyük bir engel olarak gördü.
Einstein, bu sorunların ancak planlı bir sosyalist ekonomiyle çözülebileceğini savundu. Ona göre sosyalizm, yalnızca ekonomik verimlilik değil, aynı zamanda ahlaki bir zorunluluktu. Bireysel özgürlüğün ancak adil bir ekonomik düzen içinde gerçek anlamda var olabileceğini dile getirdi.
Einstein’ın Siyasi Aktivizmi
Einstein’ın siyasi angajmanı yalnızca kapitalizm eleştirisiyle sınırlı kalmadı. Soğuk Savaş döneminde ABD’de komünist avı başlatan McCarthycilik karşısında akademik özgürlüğü savundu ve 1953’te New York Times’a yazdığı açık mektupta Amerikan komünistlerinin susturulmasına karşı çıktı.
Filistin meselesinde, Siyonizmin yayılmacı politikalarına karşı çıkarak Yahudiler ve Filistinlilerin eşit haklara sahip olduğu iki uluslu bir devlet fikrini savundu. Bu görüşü, bazı Siyonist grupların tepkisini çekse de, Einstein yaşamı boyunca adil bir çözüm için mücadele etti.
II. Dünya Savaşı sırasında, Nazi Almanyası’nın nükleer silah geliştirme ihtimaline karşı ABD hükümetini uyaran bir mektup yazdı ve bu süreç Manhattan Projesi’nin başlamasına yol açtı. Ancak savaşın ardından nükleer silahların kullanılmasına şiddetle karşı çıktı ve nükleer silahsızlanma hareketine destek verdi.
Einstein’ın Mirası: Bilim ve Sosyal Adaletin Buluştuğu Nokta
Albert Einstein, yalnızca bir bilim insanı olarak değil, aynı zamanda bir entelektüel ve aktivist olarak da 20. yüzyılın en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilir. Kapitalizme yönelik eleştirileri, yalnızca ekonomik bir sistemin değil, insanlık üzerindeki etkilerinin de sorgulanmasını gerektiriyordu.
Bilimsel keşifleri evrenin işleyişini anlamamıza yardımcı olurken, siyasi ve felsefi düşünceleri toplumsal adalet mücadelesine ışık tutmaya devam ediyor. Einstein, yalnızca bilim dünyasında değil, sosyal ve politik düşünce tarihinde de unutulmaz bir iz bıraktı.