‘Amor Fati’ Latince bir söylem. Dilimize ‘kaderini sev’ ya da ‘kaderine evet de’ şeklinde çevrilmiş. Tarihin bilinen en büyük Nihilist filozoflarından Friedrich Nietzsche tarafından sıkça kullanılan ve aynı zamanda Stoacılık felsefesi içerisinde de kendisine yer edinebilmiş bir kader yaklaşımı olarak karşımıza çıkmış.
Nietszche, ‘İnsanlığın iyiliği için bulduğum formüldür Amor Fati’ cümlesiyle açıklar felsefesini. Hikayesi aşağıdaki satırlarda.
Sicilya’da soğuk bir yılbaşı arifesinde Nietzsche beklenmedik bir yeni yıl dileğinde bulunur:
“Her şeyin zorunlu doğasındaki güzelliği anlamak için daha fazla öğrenmek istiyorum. Böylelikle ben de evreni güzelleştirenlerden olabilirim.”
”Amor Fati! Kaderini sev! Bundan sonra sevgim bu olsun!”
”Artık çirkinlikle savaşmak istemiyorum.”
”Artık suçlamak istemiyorum. Suçlayanları bile suçlamak istemiyorum.”
Kaderini sevmek, bizim kültürümüzde tevekkül gibi anlaşılmaya çok müsait bir kavram ancak burada bahsedilen biraz daha farklı bir felsefe bence. Yaşama, evrene ve şimdi şu ana duyulan saygı.
Aslında bir anlamda günümüz popüler yaklaşımlarından mindfullness (bilinçli farkındalık) yaklaşımında yer alan ‘’an’da kalma’’ kavramı ile de ilişkilendirilebilir. Geçmişe ya da geleceğe takılmadan -bugünü- anı sevmek, mutluluğun bir illüzyon olduğunu unutmamak, yaşamın bir denge olduğunu özümsemek.
Kader şu andır. Bugün aldığın kararlar, attığın ve/veya atmadığın adımlarla geleceğini değiştirdiğin bugündür kaderin. ‘Amor Fati’ bugündür!
Roma İmparatoru Marcus Aurelius’tan bir alıntı ile toparlayalım yazıyı. “Dalgaların sürekli çarptığı kaya gibi ol: Sağlam, hareketsiz durur kaya ve yatıştırır etrafında suyun öfkesini. ‘Ne talihsizim ki bu benim başıma geldi.’ Hayır, talihsiz değilsin, ‘Bu benim başıma geldiği için talihliyim, zira bana hiçbir zarar veremedi ve şu andaki, ya da gelecekteki yaşamım için de korkmuyorum.’ demeli. Çünkü herkesin başına talihsizlik gelebilir ama herkes talihsizliği zarar görmeden atlatamaz. Öyleyse neden talihsizlik değil, talih olmasın? (…) Başına gelen şeyler adil, cömert, gösterişsiz, aklı başında, telaşsız, dürüst, mütevazı, özgür olmanı, insanın kendine has doğasını var eden diğer bütün özelliklere sahip olmanı engelleyebilir mi? Kalan günlerinde, sana acı veren her şeyde bundan faydalan: ‘Bu bir talihsizlik değil, aksine buna yiğitçe katlanmak talihtir.’” — (Marcus Aurelius)
Yaşantımda karşıma çıkan; iyi-kötü, güzel-çirkin, şanlı-şanssız birçok durumu kabul ederek, güzelliklerin kıymetini bilerek tadını çıkartan, olumsuzluklardaki deneyimi ve kazancı görebilen, kaderine evet diyen, mutlu olmaya ve yaşamı deneyimlemeye çalışan bir ademoğluyum.
Her şeye umut dolu gözlerle bakmak bir noktadan sonra kişiyi büyük umutsuzluklar içerisine sürükleyebilir. İnsanız biz. Bir doğamız var ve doğanın bir parçasıyız. Deneyim için buradayız. Talihsizlik yok. Deneyim ve öğrenmek var.
Amor fati. Kaderini sev. Friedrich bile savaş açmak istemiyorum artık çirkinliğe diyor, güzelleştirenlerden olacağım. İşte en anlamlı savaş bu. Çirkinlikleri güzelleştirmek. Güzellik katmak yaşama. Öğrendikçe, deneyimledikçe kaderi de güzelleştirmek. Yaşama bakabilmek o gözle.
Akıllılar yaşamadan da öğrenir, en fazla etrafını gözler öğrenir. Akılsızlar ise yaşayarak bile öğrenemezler. Etraf yaşasa da öğrenemeyenler ile dolu.
Öğrenen ve zorluklardan daha güçlü çıkan bireyler olmak dileğiyle, ‘Amor Fati’…
- İnsan Hayatının Anlamı ve Değeri Nedir? - 21 Kasım 2024
- Düşünceyi Düşünmek - 2 Kasım 2024
- Benim, Çünkü Biziz; Biziz, Çünkü Benim - 25 Ekim 2024