Almanya’da vatandaşlık yasası tartışmaları sürüyor. Federal Meclis, bugün yeni bir yasa tasarısını oylayacak. Tasarı, Almanya’da doğan ve büyüyen göçmen kökenli gençlerin çifte vatandaşlık hakkını kolaylaştırmayı amaçlıyor. Ancak tasarı, aşırı sağcı partilerin ve bazı muhafazakar kesimlerin şiddetli tepkisine neden oldu. Bu kesimler, tasarının Alman kimliğini zayıflatacağını ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın etkisini artıracağını iddia ediyor.
Tasarının temel amacı, Almanya’da doğan ve en az bir ebeveyni yabancı olan gençlere, 18 yaşına geldiklerinde Alman vatandaşlığına geçiş yapma hakkı tanımak. Böylece, bu gençlerin hem doğdukları ülkenin hem de ebeveynlerinin ülkesinin vatandaşı olmaları mümkün olacak. Bu durum, özellikle Türkiye kökenli göçmenler için önemli bir fırsat sunuyor. Zira, Türkiye ile Almanya arasında çifte vatandaşlık anlaşması bulunmuyor. Dolayısıyla, Türkiye kökenli göçmenler, Alman vatandaşlığına geçmek isterlerse, Türk vatandaşlığından vazgeçmek zorunda kalıyorlar. Bu da, hem aile bağlarını hem de kültürel miraslarını kaybetme riski taşıyor.
Tasarının savunucuları, bu durumun adaletsiz olduğunu ve göçmen kökenli gençleri ikilemde bıraktığını söylüyor. Onlara göre, çifte vatandaşlık hakkı, bu gençlerin hem Alman toplumuna entegrasyonunu hem de kökleriyle bağlarını güçlendirecek. Ayrıca, çifte vatandaşlık hakkının demokratik bir hak olduğunu ve Avrupa Birliği’nin temel değerlerine uygun olduğunu belirtiyorlar.
Buna karşın, tasarıya karşı çıkanlar, çifte vatandaşlık hakkının Almanya’nın ulusal çıkarlarına zarar vereceğini savunuyor. Özellikle aşırı sağcı AfD (Almanya için Alternatif) Partisi, tasarıyı “Erdoğan’ın beşinci koluna” destek olarak nitelendiriyor. AfD lideri Alexander Gauland, “Türk kökenli Alman vatandaşları Erdoğan’ın emirlerine uymak zorunda kalacaklar” dedi. Gauland, ayrıca Erdoğan’ın 2017 yılında Almanya’da yaşayan Türkleri “Alman siyasetine karışmayın” diye uyardığını hatırlattı.
Bu söylemin gerçeklik payı nedir? Öncelikle, Erdoğan’ın Almanya’daki Türkleri etkileyebileceği varsayımının dayanağı yoktur. Zira, Almanya’da yaşayan Türklerin büyük bir kısmı Erdoğan’ın politikalarına karşıdır. Örneğin, 2018 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy veren Türklerin oranı yüzde 65 iken, Almanya’da Türkiyelilerin seçimlere katılma oranı yüzde 37 idi. Ayrıca, Almanya’da doğan ve büyüyen Türk kökenli gençlerin Erdoğan’a daha mesafeli oldukları da bilinen bir gerçektir.
İkinci olarak, çifte vatandaşlık hakkının Alman kimliğini zayıflatacağı iddiası da temelsizdir. Zira, Almanya’da doğan ve büyüyen göçmen kökenli gençler, Alman kültürüne ve değerlerine aşinadır. Onlar, hem Alman hem de Türk kimliklerini bir arada taşıyabilirler. Bu da, onları daha zengin ve çeşitli kılar. Ayrıca, çifte vatandaşlık hakkı, bu gençlerin Almanya’ya olan bağlılıklarını artırabilir. Zira, bu gençler, Almanya’nın kendilerine tanıdığı bu hakkı takdir edebilir ve Almanya’nın demokratik sistemine daha fazla katılım gösterebilirler.
Sonuç olarak, Almanya’da vatandaşlık yasası tasarısı, göçmen kökenli gençlere önemli bir hak tanımaktadır. Bu hak, onların hem entegrasyonunu hem de kökleriyle bağlarını güçlendirecektir. Tasarıya karşı çıkanların iddiaları ise gerçeklikten uzak ve önyargılıdır. Bu nedenle, tasarının Federal Meclis’te kabul edilmesi gerekmektedir.
NHY/ Eda Kaya