İstanbul Valiliği’nin art arda ilan ettiği eylem yasaklarına ve polis müdahalelerine rağmen, Türkiye’deki bağımsız sendikaların bir kısmı, 1 Mayıs İşçi Bayramı için Taksim Meydanı’na çağrısını yineledi. 12 sendika tarafından yapılan ortak açıklamada, Taksim’in “kanla ve mücadeleyle kazanılmış bir alan” olduğu vurgulanarak, yasakların tanınmadığı ilan edildi: “Taksim’i 1 Mayıs alanı olmaktan çıkarmaya kimsenin gücü yetmez.”
Devletin Yasakçı Tutumuna ve Sendikal Bürokrasinin Sessizliğine Karşı Ses
Çağrı-İş, Dev Tekstil, DGD-SEN, DİSK/Enerji-Sen, Limter-İş, İnşaat-İş, İŞÇİ-SEN, KATAŞ-SEN, OTİS, PTT-SEN, TOMİS ve Yapı Yol-İş’in imzasını taşıyan açıklama, yalnızca bir 1 Mayıs çağrısı değil, aynı zamanda işçi sınıfı üzerindeki sistematik baskılara, sömürü politikalarına ve sendikal bürokrasinin teslimiyetine karşı da bir isyan manifestosu niteliğinde.
Açıklamada, “işçi sınıfının tarihin en büyük saldırı dalgası ile karşı karşıya olduğu” ifade edilirken, sarı sendikaların bu saldırılar karşısında sessiz kalmakla kalmayıp, çoğu zaman bu politikaların birer ortağı hâline geldikleri vurgulandı. Sendikalaşma oranlarının dibe vurduğu, baraj ve yetki engelleriyle fiilen yasaklanmış sendikal hakların ortasında mücadele eden bağımsız işçi örgütlerinin varlığı ise “biz varız” sözleriyle öne çıkarıldı.
Gençlikten İşçilere: Barikatlar Aşıldı, Sıra Sokakta
Açıklamada dikkat çekici bir vurgu da gençlik hareketlerine yapıldı. Üniversite ve lise öğrencilerinin, gerici eğitim politikalarına, polis şiddetine ve geleceksizliğe karşı sokaklarda başlattığı direnişe atıfta bulunularak, işçi sınıfının bu çağrıya kayıtsız kalmaması gerektiği belirtildi. “Öğrenciler boykotta, işçiler sokakta” sloganı, çağrının ortak ritmini oluşturuyor.
Taksim Israrı: Hafızaya ve Hukuka Dair Bir Mücadele
Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs için taşıdığı sembolik ve tarihsel öneme dikkat çekilen açıklamada, “kanla ve mücadeleyle kazanılan” bir alanın yasaklarla unutturulamayacağı belirtildi. Hatırlatmak gerekir ki Anayasa Mahkemesi, 2014 tarihli kararında Taksim’in 1 Mayıs için “sembolik anlamı olan bir toplanma alanı” olduğuna hükmetmiş ve yasakların “orantılı” olmadığına dikkat çekmişti. Ancak buna rağmen her yıl Valilik ve İçişleri Bakanlığı tarafından keyfi biçimde getirilen yasaklar, hukukun sistematik olarak askıya alındığını gösteriyor.
Alternatif Kutlama Kararı: Kadıköy İrademize Sahip Çıkmak mı, Geri Adım mı?
Öte yandan, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’den oluşan 1 Mayıs Tertip Komitesi, bu yılki kutlamaların Kadıköy’de yapılacağını duyurdu. “Taksim irademize sahip çıkarak Kadıköy Meydanı’nda 1 Mayıs’ı kutlamaya karar verdik” açıklaması, bir yandan müzakere edilmiş bir orta yol gibi sunulsa da, kimi çevrelerce Taksim ısrarının terk edilmesi anlamına geldiği için eleştiriliyor.
Bağımsız sendikaların ve taban örgütlerinin çağrısı ise bu noktada dikkat çekici bir ayrışmaya işaret ediyor. Taksim’i yeniden mücadele alanı olarak kodlayan bu irade, yalnızca 1 Mayıs için değil, aynı zamanda 2023 ve 2024 boyunca giderek büyüyen sosyal adaletsizlik dalgasına karşı işçi sınıfının yeniden özneleşme arayışının da bir parçası olarak okunmalı.
Talepler: Simgesel Değil, Somut Bir Mücadele Programı
Çağrıda yer alan talepler sadece alanın sembolik iadesiyle sınırlı değil. Haftalık çalışma süresinin 35 saate indirilmesi, zorunlu mesainin kaldırılması, grev hakkının anayasal güvence altına alınması, işkolu barajlarının kaldırılması, maden sahalarındaki talanın sona erdirilmesi, üniversitelerde kayyum uygulamasının bitirilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ve çocuk işçiliğe son verilmesi gibi talepler, Türkiye işçi sınıfının içinde bulunduğu çok yönlü krizi gözler önüne seriyor.
Bu talepler, mevcut düzenin bir dizi krizini – ekonomik, demokratik, çevresel ve toplumsal – görünür kılarken, aynı zamanda sendikal mücadelenin sistemsel dönüşüm ihtiyacını da vurguluyor.
Taksim’in Yolu, Hakların Yoludur
Yıllardır yasaklanarak, ablukaya alınarak ve polis şiddetiyle bastırılarak unutturulmak istenen Taksim ısrarı, bu yıl daha da net bir şekilde sınıfsal bir direniş hattına dönüşmüş görünüyor. 12 sendikanın çağrısı, hem hukuksuzluklara karşı fiili bir hak arayışı hem de sendikal bürokrasinin ötesinde yeni bir emek hareketinin habercisi olabilir.
1 Mayıs, yalnızca bir anma değil; özgürlük, adalet ve eşitlik isteyen herkes için sınıfsal ve siyasal bir hat çizme günüdür. Bu hattın başlangıç noktası ise hâlâ Taksim’dir.