13 Şubat, Türkiye sosyalist hareketi tarihinde önemli bir gün. 58 yıl önce 13 Şubat 1961’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) kuruldu. Türkiye tarihinin ilk işçi partisi olan TİP’in kuruluşunu ve sosyalizm mücadelesindeki yerini unutmak olmaz. TİP, 1960’lı yıllar boyunca sosyalist hareketin ana akımı ve partisiydi. Hepimiz TİP’in içindeydik. Hepimiz TİP’liydik. TİP’e tüm 68’liler olarak “partimiz” derdik. 68 kuşağının farklı okulları ve kentleri vardı, ama tek bir partisi vardı. TİP, bugün HDP’ye yapılanlara bezer baskı gördü. Faşistlerin ve gericilerin sürekli boy hedefi oldu. Bu kesimin TİP’e ve TİP’liler karşı karşı attıkları, “Tip tip tipsizler, allahsız komünistler” sloganları vardı. 10 yıllık tarihi boyunca TİP’in Parti binalarına, mitinglerine ve üyelerine saldırılar yapıldı. Mecliste milletvekilleri dövüldü.
13 Şubat 196’de tamamı işçi ve sendikacı olan 11 kişi tarafından kuruldu. Partinin kurucu önderleri şu kişilerden oluşuyordu: 1. Kemal Türkler (Maden-İş Genel Bşk). 2. Şaban Yıldız (Teksif Yönetim Kurulu Üyesi). 3. Rıza Kuas (Lastik-İş Genel Bşk). 4. Kemal Nebioğlu (Toğ-İş Birliği Sekreteri). 5. Avni Erakalın (Sendikalar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi). 6. Salih Özkarabay (Basın Teknisyenleri Sendikası Yön. Kurulu Üyesi). 7. İbrahim Denizcier (Türk-İş Yönetim Kurulu Üyesi). 8. Adnan Arıkan (Basın Tek. Sendikası Yön. Kurulu Üyesi). 9. Hüseyin Uslubaş (Yaprak Tütün El İşçileri Sendikası Bşk). 10. Ahmet Muşlu (T.Birleşik Gıda İşçileri Sendikası Genel Başk.). 11. Saffet Göksüzoğlu (Kimya-İş Sendikası Genel Bşk.).
TİP’in kuruluş amacı, örgütlenme biçimi, siyaset yapma tarzı ve iktidar olma hedefi, o güne kadar kurulan tüm sol ve sosyalist partilerden farklıydı. TİP, Komünist Enternasyonal’e, Türkiye Komünist Partisi geleneğine ve Marksist-Leninist parti modeline uymayan, yasal ve toplumsal meşruiyet sınırları içinde siyaset yapmayı kendisine temel alan bir partiydi. Partide bir yıl boyunca hiçbir aydın yer almadı. Sadece Kurucu Heyet tarafından yönetildi TİP, yaklaşık bir yıl sonra kapılarını aydınlara açtı. 9 Şubat 1962’de Mehmet Ali Aybar Genel Başkanlığa, Cemal Hakkı Selek de Genel Sekreterliğe getirildi. Bu süreçte Behice Boran, Fethi Naci, Erdoğan Başar, Selahattin Hilav, Adnan Cemgil ve Yunus Koçak gibi aydınlar katıldı ve her biri partinin ideolojik, siyasal ve örgütsel gelişmesine önemli katkıda bulundu.
TİP’in 1.Büyük Kongresi 9-10 Şubat 1964’de İzmir’de yapıldı. Program ve tüzükte önemli değişiklerin yapıldı. Kongrede Aybar’ın görüşleri partinin politik hattını belirledi. Parti programında “Türkiye geri kalmış ülkeler arasında, gerek kişi başına yatırım ve gelir seviyesi, gerekse gelişme potansiyeli bakımından en geri durumda değildir. Köklü reformlar yapılır ve bugünkü sosyal şartlar değiştirilirse Türkiye daha ziyade kendi imkanlarıyla kalkınıp ilerleyebilir” denildi. Bu tespitlerin ışığında içinde bulunulan evrede tatbik edilecek sistem, “Kapitalist olmayan yol” olarak tanımlandı. Kapitalist olmayan yoldan iktidarı almanın yöntemi de programda şöyle açıklanıyordu: “Kapitalist olmayan kalkınma yolu, emekçilerin yönetim ve kontrolüne katıldıkları planlı bir ekonomik sistemdir. Bu sistemin kurulması için işçilerin iktidara gelmesi gerekir. TİP, bu gelişmeyi gerçekleştirecek, işçi sınıfı ve bütün emekçi halk yığınlarını eğitip aydınlatacak ve ilerlemenin bilinçli itici kuvveti haline getirecektir. Anayasanın sağladığı hak ve hürriyetlere dayanarak işçi sınıfını ülke yönetiminde söz ve karar sahibi yapacak, yani mümkün olduğu çok miktarda işçi temsilcisini meclise sokacak ve demokratik bir seçim yoluyla iktidara gelecektir”.
Kongrede önemli bir tartışma tüzüğün 53.maddesi üzerinde oldu. O güne kadar kurulan hiçbir partide olmayan tüzüğün bu maddesine göre parti üyeleri “işçi” ve “aydın” kesim olarak ikiye ayrılmış ve parti yönetim kurullarında işçi kökenli üyelere her durumda “yüzde elli oranında temsil hakkı” tanınmıştı.
10 Ekim 1965 seçimlerine 54 ilde katılan TİP, Türkiye genelinde yüzde 3 oy alarak büyük bir başarı gösterdi. Bu seçimlerde uygulanan “Milli Bakiye” sistemiyle TİP meclise 15 milletvekili gönderdi. Bir yıl sonra 5 Ekim 1966’da yapılan Senato seçimlerinde 1 Senatör (Fatma Hikmet İşmen) çıkararak TBMM’de üye sayısını 16’ya çıkardı. İktidardaki Adalet Partisi’nin çok yönlü baskısına ve milletvekillerinin mecliste itilip kakılmasına rağmen etkili bir muhalefet yürüttü. TİP meclis grubu, o güne kadar Türkiye’de görülmeyen bir parlamento muhalefeti yürüttü. Parlamento kürsüsünden ilk kez, işçilerin, köylülerin, emekçilerin hak ve özgürlüklerini dillendirerek geleneksel siyasetin kalıplarını yıkmaya başladı.
Türkiye’nin birçok yerinde açılan TİP örgütleri, düzene/sisteme karşı olanları saflarında toplamaya başladı. Özellikle de işçi ve emekçilerin yoğun olduğu büyük kentlerde işçiler ve sendikacılar tarafından ilgi topladı. 1965’lerden itibaren de üniversite gençliği arasında ilgi odağı olmaya başladı. 1966 yılı itibariyle parti 59 ilde örgütlenmişti. Toplumun her kesiminden insanların parti üyesi olmaya başlaması ve eski komünistlerin de yasal sınırlamalar nedeniyle üye olamamalarına karşın, bir şekilde parti faaliyetlerine katkıda bulunmaları, parti içindeki ideolojik ve siyasal farklılıkları artırdı. Giderek derinleşen ayrışma ve saflaşmalar 1966 kongresinde parti içi bir hesaplaşmaya dönüştü.
İkinci Kongre’den önce, 30.9.1966 tarihinde yapılan Olağanüstü Kongre’de tüzük değişikliği yapılarak işçilerin ve sosyalist aydınların yoğun olduğu büyük illerin delegasyonu kısıtlanmıştı. Buna göre her ilden ilk 500 üyeye 4, sonraki 200 üyeye bir delege düşerken, İstanbul’da 454 üyeyi yalnızca 1 delege temsil edecek hale getirilmiş, ayrıca 41 kişilik Genel Yönetim Kurulu üyesi, 7 Merkez Haysiyet Divanı üyesi ve 15 parlamenterin doğal delege olarak 2.Büyük Kongreye katılması sağlanmıştı. İstanbul’da bulunan 19 ilçeden 11’nin bazı yöneticileri bir araya gelerek İl Kongresinde ve 2. Büyük Kongrede izleyecekleri tavrı tespit etmek için bir toplantı yapmıştı. Genel Merkez bu toplantıya katılanları “Genel Merkez organlarını ele geçirmek, birlik ve beraberliği bozucu hizip faaliyetlerinde bulunmak” suçuyla Haysiyet Divanı’na sevk etti. 5.11.1966 tarihinde Haysiyet Divanı bu toplantıya katılanları suçsuz buldu. Ancak bu gerginlik ve Genel Merkezin tutumu kongreye kadar devam etti. 9 Kasım 1966’da yapılan bu kongrede söz alan 66 delegenin büyük çoğunluğu partide Demokratik Merkeziyetçiliğin işlememesinden yakındı.
20-24 Kasım 1966’da yapılan 2.Büyük Kongre’de Genel Merkez henüz organize bile olamamış muhalefeti tasfiye etmek için her şeyi yaptı. Oysa parti merkezini eleştirenler kürsüden MDD’yi ve bu bağlamda farklı görüşlerini bile dillendirememişlerdi. Muhalefetin eleştirilerini yanıtlayan Behice Boran kürsüden şöyle demişti: “Dış çevreler bizi eritmek için, baskı metotlarının yanı sıra partiyi içinden yıkmak istiyorlar. Bunu da partiye ajanlar sokarak, ya da iyi niyetli insanları kötü istikamette kışkırtarak yapıyorlar. Bu durumda birlik olmaz, bunları temizlemek gerekir”. Aynı Boran, 1970’lerde, 2.TİP’in genel başkanıyken Malatya kongresi için şunları söylemişti: “Söz konusu hizip daha belirginleşmiş olarak Malatya’da Büyük Kongre’de boy gösterdi. Bu hizip ileride, MDD’ciler olarak tanınacak bölücü hareketin ve hizipleşmenin başlangıcıydı. O zamanlar henüz belli bir devrim stratejisi teziyle ortaya çıkmış değillerdi. MDD görüşleri Yön Dergisi’ndeki yazılarda ve bu derginin Kongre dolayısıyla ve Kongre öncesi Partiyi ilişkin olarak açtığı ‘tartışma’ kampanyasında belirmişti. Ama bu konuda Kongre’ye gündeme alınmak önerisiyle getirilmedi. Söz alan delegelerden yalnız birisi bu konuda yazılı bir metni anlaşılmaz bir şekilde okurken, okumasını kesip kongre delegelerinden birine sataştı olay çıktı ve konuşması yarıda kaldı. Hizbe dahil delegelerin bütün yaptığı her vesile ile Genel Merkez’e, oradan gelen önerilere, hatta Büyük Kongre Başkanlık Divanı’na karşı çıkmak ve seçimler için çok yoğun kulis çalışmaları yürütmek oldu. Malatya Kongresi’nde strateji konusu gündeme getirilmiş ve enine boyuna açık seçik tartışılmış olsaydı, her halde daha sonraki gelişmeler açısından parti için çok daha yararlı olurdu”.
Kongrede yapılan seçimlerde muhalefetten birkaç kişi listeyi delerek Genel Yönetim Kurulu’na girdi. Kongre sonrası ise, 13 kişi kesin ihraç talibiyle Merkez Haysiyet Divanına sevk edilerek partiden atıldı. Böylelikle TİP bölündü. Bu kongrede Aybar tarafından “Türkiye’ye özgü soyalizm” tezi partinin resmi görüşü haline getirildi. Partiden atılanlar bir şekilde parti içinde ve dışında çalışmalarını sürdüler. MDD çizgisinde giderek güçlenin bir muhalefet örgütleye başladılar. Bu muhalefet Türk Solu dergisinde toplanırken, parti içinde ve özellikle gençler arasında MDD’cilik yaygınlaşmaya başladı. Giderek SD ve MDD çizgisi iki ayrı ideolojik ve siyasal tez olarak parti ve parti dışında Türkiye çapında saflaşmaya başladı.
- Siyasal Önderlikler ve Sosyalizm Anlayışı – Şaban İba - 14 Haziran 2024
- Eğitimde müfredat sorunu! - 26 Mayıs 2024
- Solun Durumunu Yeniden Düşünmek! - 20 Mayıs 2023