Zihnimde Cam Kırıkları: Üniversite ve Cinayet

İŞ ve SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU SORULARI

  • Çankaya Hukuk’un asistanlarından Ceren Damar-Şenel’in, 4. Sınıf öğrencisi Hasan İsmail Hikmet tarafından bıçaklanarak ve kurşunlanarak katledilmesi üzerine çalışma arkadaşlarının yayınladığı bildiri böyle başlıyor: “zihnimizde cam kırıkları”. Yayınlanan bildiri şöyle:

Zaman durdu! Koridorlar çıkmaz sokak! Zihnimizde cam kırıkları! Çaresizlik! Telafisizlik! Çalışma arkadaşımız katledildi! 2 Ocak 2019’da Ceren’imizi bizden çaldılar!

Ceren’e dair kuracağımız bütün cümleler baştan devrik, peşinen eksik. Aldığı nefesin her bir zerresini başka yaşamlarla p şan ve hakkını veren Ceren’inimizin “ardı” yok, ifade etmek güç. Ama biz, hiçbir şeyi telafi etmeyecek bu nafile çabaya gayretleneceğiz:

Ceren; hayatın her alanını emekle, çabayla, özveriyle inşa edebileceğini, geliştirebileceğini, güzelleştirebileceğini biliyordu. Hiçbir zaman emek vermekten, emeğini bizlerle, öğrencileriyle paylaşmaktan çekinmedi. Mücadeleden sakınmadı. Mezun olduğu okuldan kendini, iyiliğini esirgemedi. Hayatlarımıza dokunuşunu hissettirmeyecek kadar alçak gönüllü olan Ceren’in tesiri derin, yokluğu ise ikamesiz.

Temmuz sıcağında caretta carettalar için Adana’ya gidecek kadar hayvansever, okulda hiçbir çiçeği sahipsiz bırakmayacak kadar duyarlı, içten gülümsemesiyle hepimize kalbinde yer açacak kadar coşkulu Ceren’imiz…

Haksızlıklarla dolu bir dünyada “adalet” diyecekti Ceren, bunu anlatacaktı öğrencilerine. Bu değerin gücüne onların da inanmasını sağlayacaktı. İşte bu sebeple mahrum kalınan sadece varlığı değil; bilime katacakları, geleceğe taşıyacakları… Bir bilim insanının üretkenliğine, öğrenme hevesine, dünyayı değiştirme cesaretine sahipti Ceren. Güçlü bir kadın alarak, bu değerlerden oluşan bir hayattı kurmak istediği, uğruna bıkıp usanmadan sorumluluk duygusuyla çalıştığı. Artık; keşfedeceği coğrafyalar, erişeceği kütüphaneler, yazacağı cümleler ondan yoksun kalacak.

Ceren’in kıymetine mazhar olduğumuz için şanslı, “kötülük” gelip çattığında onu “kötülüğün” elinde çekip alamadığımız için mahcubuz… Ama söz veriyoruz; haksız, her uygulamaya sessiz kalındığında “kötülüğe” karşı iki çift laf edilmediğinde Ceren’i hatırlayacak ve hatırlatacağız. Hatırlatacağız ki, Ceren’in örmeye çalıştığı anlam ve değer dünyası yitirilmesin.

Bazen “bütünden” bir “parça” kopar, o “bütün” dağılır. Ceren’in kaybı ”bütün”ümüzde tarifsiz bir boşluk yaratsa da dağılmayacak, birbirimize yaslanacak ve dayanışacağız.

Bu ifade nedense, aklıma Rafet Sertoğlu’nun Kafamda Deli Sorular kitabını getirdi. Kitabı okumadım, kitapçıda gözatmıştım, Biraz önce internetten araştırdım kitap neyin nesi, nereden takıldı aklıma diye; hatırlıyorum da o zaman da aklımda saçma sapan bir kitap diye kalmıştı. Boşa değilmiş. Kitabın arka kapağından bir cümle: “ İnsanların gelecekleri tercihlerine göre şekillenir. Ancak bazen planladıklarımız istediğimiz gibi sonuçlanmaz. Ama mutlu olmayı hedefliyorsak bunun için yapabileceklerimizin sınırı yoktur. Yeter ki isteyelim ve vazgeçmeyelim.” Cümle tam da, artık kişisel gelişim kitaplarının her birinde görmeye alıştığımız türden, İçinde yaşamak zorunda kaldığımız dünyanın kalıplarını özetleyen bir cümle. Acaba katil zanlısı Hasan İsmail Hikmet de böyle mi düşünüyordu: “…mutlu olmayı hedefliyorsak bunun için yapabileceklerimizin sınırı yoktur.”

  • Olayın olduğu günden bu yana, Ceren Hocayı tanıyanlardan, bilenlerden; olaya şahit olanlardan değil ama şahit olanların anlattıklarını dinleyenlerden ve sabahtan bu yana, konuyla ilgili bulabildiğim makalelerden, seyrettiğim videolardan hareketle aldığım notları sizinle paylaşayım: Saat 11:30’da başlayacak İş ve Sosyal Güvenlik Hukuk sınavı için Çankaya Üniversitesi’ne gelen Hasan İsmail Hikmet, sınavda kopya çekiyor ve sınav gözetmeni Ceren Hoca tutanak tutuyor. Sınav 12.30’da sona eriyor. Hasan İsmail Hikmet kampüsten ayrılıyor, araba kiralıyor, intihar mektubu yazıyor, saat 17 sularında kampüse giriyor, hocayla tartışıyor, 2 kere ateş ediyor, sayısını kendisnin bile hatırlamadığı kadar bıçaklıyor, tam intihar edecekken, diğer hoca ve öğrenciler araya giriyor, Hikmet kaçıyor, annesini arıyor, babasıyla buluşuyor. Tüm bu saçmalıkları İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku, psikoloji, sosyoloji, falan filan açısından tartışınız?
  • Sınav gözetmeni tek başına tutanak tutabilir mi, hadi bunu da geçtim, dersin sorumlusunun ( Öğr. Üyesi Çağlar Çopuroğlu) bilgisi dışında, bu işlemi yapar mı? Tartışınız.
  • Cinayet nedir, Ceren Damar-Şenel, Şemben Yurtman ve Mehmet Fatih Traş örnekleri üzerinden tartışınız?
  • Kıbrıs’taki bir özel üniversiteden, Çankaya Üniversitesine yatay geçiş yapan bir emekli polis memuru çocuğu olması sebebiyle katil zanlısı Hasan İsmail Hikmet ile ilgili olarak sosyal medyada “zengin piçi, aptal” muamelesi yapıldığı okunmakta. Bu çerçevede, görevini hakkıyla yerine getirmeye çalıştığı için öldürülen maktul Ceren Damar-Şenel’in de aynı üniversitenin 2010 mezunu olduğu ve mezun olduğu üniversitede araştırma görevlisi olduğu hatırlandığında, yaşanan bu olay bir “özel” üniversite olayı olarak mı değerlendirilmelidir, yoksa bir üniversite gerçeği olarak mı? Tartışınız
  • Geçtiğimiz yıllarda Ankara İLEF’te ve son dönemlerde Hacettepe’de yaşanmakta olan Ülkücü terörü henüz bir ölüme sebebiyet vermediği için haber yapma gereği bile duymayan havuz/kubur medyası, ölüm tehditlerinin, hocaların kapılarına bırakılan tehdit mektuplarının, öğrenci topluluklarına yönelik baskı ve yıldırmanın neresinde durmaktadırlar? Tartışınız
  • Hacettepe Üniversitesindeki mezuniyet töreninde 10 Ekim Katliamı için açılan pankartı şiddet kullanarak indirirken aynı alanda ülkücülerin açtığı pankarta gıkını çıkartmayan özel güvenlik, üniversitelerde şiddeti engelleyebilir mi? Tartışınız?

Güya, Almanya’daki bir okulun müdürü, her yıl, okulda görev yapan öğretmelere şöyle bir mektup gönderiyormuş; olay doğru mu değil mi bilmiyorum ama mektup gayet anlamlı; “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur. Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.” Bu açıklama Ceren Hocanın eşinin, Çankaya Üniversitesinde onun için düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmaya ne kadar benziyor o da şöyle demiş; “…Benim genç arkadaşlarımdan tek bir istirhamım var. Bunu belki söylemek benim haddime düşmez ama, iyi bir hukukçu, iyi bir mühendis, iyi bir doktor değil iyi bir insan olmaya çalışın arkadaşlar. İnsanları sevin ve hiçbir zaman kötülüğe kötülükle cevap vermeyin. Bu olayla da inşallah bu ülkede eğitim sisteminde ki bazı yanlışlıklar ve pek çok konuda bir duyarlılık farkındalık oluşacak.”

Sebebi ne olursa olsun, “şiddete hayır”

 

Mete Kaan KAYNAR