İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü uyuşturucu soruşturması kapsamında iş insanı Sadettin Saran’ın gözaltına alınması, adli delillerin niteliği, test sonuçlarındaki çelişkiler ve soruşturma gizliliğinin ihlali iddiaları üzerinden hukuk devleti tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Sadettin Saran’ın uyuşturucu madde temin etme, uyuşturucu kullanımını kolaylaştırma ve uyuşturucu kullanma suçlamaları kapsamında İstanbul İl Jandarma Komutanlığı ekiplerince gözaltına alındığını duyurdu. Savcılığın yazılı açıklamasında, soruşturma sürecinde elde edilen “ek deliller” doğrultusunda gözaltı işleminin gerçekleştirildiği belirtildi.
İfade, Arama Ve Adli Kontrol Süreci
Soruşturma, 19 Aralık’ta Saran’ın şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılması ve evinde yapılan aramayla başladı. Yurt dışında bulunan Saran, ifade vermek üzere özel uçakla Türkiye’ye döndü. 20 Aralık’ta Adli Tıp Kurumu’nda saç ve kan örnekleri alınan Saran, savcılık ifadesinin ardından yurt dışı yasağını içeren adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Bu aşamada soruşturmanın, gözaltı ve serbest bırakma kararları arasında hızlı ve dalgalı bir seyir izlemesi dikkat çekti. Hukuk çevreleri, delil değerlendirmesinin zamana yayılmadan özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirlerin uygulanmasının ölçülülük ilkesini zedeleyebileceğine işaret ediyor.
Test Sonuçlarındaki Çelişki
Adli Tıp Kurumu’nun raporuna göre, Saran’ın saç örneğinde uyuşturucu testinin pozitif çıktığı, ancak kan, idrar ve tırnak örneklerinde herhangi bir bulguya rastlanmadığı belirtildi. Bu durum, biyolojik örnekler arasındaki farklılıkların nasıl yorumlanacağına ilişkin bilimsel ve hukuki tartışmaları beraberinde getirdi.
Uzmanlar, saç testlerinin geçmişe dönük izler taşıyabildiğini, ancak tek başına kesin delil olarak değerlendirilmesinin tartışmalı olduğunu vurguluyor. Özellikle diğer biyolojik örneklerin negatif çıkması, delil bütünlüğü açısından soru işaretleri yaratıyor.
Saran’dan Sert Tepki Ve Yeniden Test Talebi
Sadettin Saran, test sonucuna ilişkin yaptığı açıklamada, söz konusu maddeyi hayatı boyunca kullanmadığını belirterek iddiaları “itibar zedelemeye yönelik bir karalama kampanyası” olarak nitelendirdi. Yeniden test yapılmasını talep edeceğini açıklayan Saran, hem Adli Tıp Kurumu’nda hem de uluslararası yeterliliğe sahip bağımsız kuruluşlarda yeni analizler yapılacağını duyurdu.
Saran, ayrıca soruşturma dosyasında gizlilik kararı bulunmasına rağmen test sonucuna ilişkin bilgilerin eş zamanlı biçimde bazı mecralarda yayımlanmasına dikkat çekerek, bunun ayrıca değerlendirilmesi gereken ciddi bir sorun olduğunu ifade etti.
Gizlilik İhlali Ve Hukuk Devleti Tartışması
Soruşturma sürecine ilişkin bilgilerin erken ve koordineli şekilde medyaya yansıması, yargı süreçlerinde gizlilik ilkesinin ne ölçüde korunduğu sorusunu gündeme getirdi. Hukukçular, soruşturma aşamasında deliller kesinleşmeden yapılan sızıntıların hem masumiyet karinesini zedelediğini hem de yargıya olan güveni aşındırdığını belirtiyor.
Dosyada gözaltı, adli kontrol ve delil değerlendirmeleri arasındaki dengesizlik, yalnızca bireysel bir soruşturma değil, ceza yargılamasında usul güvencelerinin nasıl uygulandığına dair daha geniş bir tartışmanın parçası olarak görülüyor.
Kaynaklar:
– İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı açıklaması
– Sadettin Saran’ın kamuoyuna yaptığı yazılı açıklama
– Adli Tıp Kurumu test sonuçlarına ilişkin resmi bilgiler











