İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, Çorlu ve Silivri cezaevlerinde tutuklu bulunan 40 kişiyi ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, tutuklamaların büyük bölümünün somut delile dayanmadığını, anayasa ve uluslararası hukukla bağdaşmayan keyfi bir rejimin işletildiğini söyledi.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu ve Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu, Çorlu ve Silivri cezaevlerinde aralarında avukatlar, belediye başkanları, akademisyenler ve kamu yöneticilerinin de bulunduğu yaklaşık 40 tutukluyu ziyaret etti. Ziyaret sonrası konuşan Kaboğlu, gözlemlerinin “hukuk devleti adına son derece vahim” olduğunu belirterek, tutuklamanın istisna olmaktan çıkıp fiili bir cezalandırma aracına dönüştürüldüğünü ifade etti.
Tutuklama Koşulları Anayasaya Aykırı
Kaboğlu, ziyaret edilen tutukluların büyük bölümünde Anayasa’nın 19’uncu maddesinde tanımlanan tutuklama koşullarının bulunmadığını vurguladı. “Suç şüphesinin varlığı varsayılsa dahi adli kontrol tedbirleri uygulanabilirken, doğrudan tutuklama yoluna gidiliyor” diyen Kaboğlu, Ekrem İmamoğlu’ndan belediye özel kalem müdürlerine kadar birçok ismin özgürlüğünden hukuka aykırı biçimde yoksun bırakıldığını söyledi. Tutuklamanın zorunlu ve son çare olması gerekirken, sistematik bir yönteme dönüştüğünü kaydetti.
Delil Yerine Duyum, İddianame Yerine Bekleyiş
Baro Başkanı, tutuklulukların önemli bir kısmının somut delillerle değil, itirafçı beyanları ve “etkin pişmanlık” kapsamında verilen ifadelerle sürdürüldüğünü belirtti. Delillerin sonradan yaratılmaya çalışıldığını, iddianamelerin aylarca hazırlanmadığını söyleyen Kaboğlu, bazı dosyalarda beş ayı aşkın süredir iddianame bulunmadığına dikkat çekti. Bu durumun hem masumiyet karinesini hem de adil yargılanma hakkını açıkça ihlal ettiğini vurguladı.
Cezaevlerinde Aşırı Doluluk ve İnsan Onuru Sorunu
Silivri Cezaevi’ndeki tabloyu “sürdürülemez” olarak niteleyen Kaboğlu, yaklaşık 12-13 bin kişilik kapasiteye karşın cezaevinde 37 bine yakın mahpus bulunduğunu aktardı. Koğuşlarda üç kişinin bir kişilik alanda kaldığını, sağlık ve hijyen koşullarının ciddi biçimde bozulduğunu belirten Kaboğlu, personel yetersizliği nedeniyle tutukluların temel ihtiyaçlara erişiminin dahi aksadığını söyledi. Kadın koğuşlarında annelerin adli kontrol uygulanmadan tutuklu bırakılmasının, yalnızca kadınların değil çocukların da cezalandırılması anlamına geldiğini ifade etti.
Hukuk Devleti İçin Açık Çağrı
Kaboğlu, tutuklu bulunan kişilerin özgürlüklerinden alıkonulmuş olsalar dahi eşit haysiyete sahip olduklarını vurgulayarak, yaşananların yalnızca bireyleri değil aileleri, seçmenleri ve toplumu da etkilediğini söyledi. İstanbul Barosu olarak çağrılarının yalnızca yargı makamlarına değil, Adalet Bakanlığı başta olmak üzere yürütme ve yasama organlarına yönelik olduğunu belirten Kaboğlu, tutukluluk itirazlarının derhal değerlendirilmesini ve tutuklama koşulları bulunmayan kişilerin acilen serbest bırakılmasını istedi.










