Ülkemizde; 12 Eylül faşist müdahalesiyle birlikte, emperyalistlerin ve tekelci burjuvazinin istekleri doğrultusunda, ülke yaşamına Üst Kurul adında birçok Kurul girdi.
Bu Kurullar o kadar çok yetkiyle donatılmışlar ki, kendi yetki alanlarında tek otorite, saltanat yetkili organlar şeklindedirler. O Kurulların alanları ile ilgili aldığı kararlar iç hukukta müdahale edebilecek hiçbir organ ve yetkili merci bulunmamaktadır. OHAL Valilerinin sahip oldukları yetkilere sahipler. Kararları iç hukukun üstündedir. Yasalar üstü bir yetkiye sahiptirler. Söyledikleri her şey kesindir ve itiraz yolu kapalıdır.
12 Eylül hukuksuzluğu, ilk olarak yaşama müdahaleye Üniversitelerde başladı. İlk olarak Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) nu kurdular. Üniversiteler YÖK’e teslim edildi. Sonrasında Üst Kurullar peş peşe geldi. Sıralamakla bitmediği gibi, Sermayenin ihtiyacına binaen bilemediğimiz kurullar sessizden oluşturuluyor. Ve alanında yetkili kılınıyor.
Sayıları net olarak bilinmemekle birlikte 43 Kuruldan bahsediliyor. Bu Kurullar 7 üyeden oluşur. Bu üyeler Bakanlık Müsteşarları kadar maaş almaktadırlar. Devlet içinde devlet gibi bir işleve sahip, sorumlu oldukları alanlarla ilgili Hükümetin ekonomik programı ile çelişmeyen kararlar vermekle yetkili, ama aynı zamanda kararlarından sorumlulukları yoktur. İç Hukuk ve Yasalar üstüdürler.
İşte tespit edebildiğimiz Üst Kurullar: T.C. Merkez Bankası, Yüksek Öğretim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Telekomünikasyon Üst Kurulu, Elektrik Üst Kurulu, Tütün Piyasası Üst Kurulu, Şeker Piyasası Üst Kurulu, Rekabet Kurulu, Sermaye Piyasası Kurulu, Enerji Piyasası Üst Kurulu, Hakim ve Savcılar Üst Kurulu, Doğalgaz ve Petrol Üst Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Doğal Afet Sigortalar Kurulu, Kamu İhale Kurulu, Borç İdaresi Kurulu, İnternet Üst Kurulu, Din İşleri Yüksek Kurulu, Anıtlar Yüksek Kurulu, Transit Petrol Boru Hatları Kurulu, Çocuk Hakları İzleme ve Değerlendirme Üst Kurulu, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu, Temiz Enerji Vakfı Üst Kurulu, Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Üst Kurulu, Kültür Bakanlığı Denetleme Üst Kurulu, Türkiye Çölleşme ile Mücadele Üst Kurulu, Tıbbi Kötü Uygulama İzleme ve Uzlaştırma Üst Kurulu, Karayolları Güvenliği Yüksek Kurulu, Talih Oyunları Yüksek Kurulu, Dil Tarih Yüksek Kurulu, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu, Atatürk Yüksek Kurulu, Muzır Yayınlar Kurulu, Deprem Üst Kurulu, Devlet Denetleme Kurulu, Hesap Uzmanları Kurulu, Yüksek Seçim Kurulu, Yüksek Planlama Kurulu, Talim ve Terbiye Kurulu, Haberleşme Yüksek Kurulu, Basın İlan Kurumu ve Para Politikası Kurulu ve benzeridir. Bunların bir çoğunun ismi bugün değişmiş olabilir. Ancak işlevi aynıdır.
Kurulu, kurumu diye diye sıralanıp gidiyor. Bizlerden alınan vergilerle yüksek maaşa bağlanan bu kurul üyeleri, yine bize karşı kararlar almaktan sakınca görmüyorlar. Bu kurullar bir yandan Özgür basını karartmaya çalışırken, bir yandan da ekonomik yaptırım (ilan verdirmeyerek.) uygulayarak yayınlarını devam ettirmelerini zora sokmaktadır.
Kısaca 24 Ocak Kararları ile 12 Eylülün karanlığında ülkemizde yerleştirilmeye başlanan bu üst kurullar, mevcut yasaların üstünde yetkiye sahip, verdikleri kararların hiçbirine itiraz kabul edecek mercide yok. Doğru yanlış yok, karar karardır, verilmişse sadece yürütme organı kararı uygular. Padişah fermanı gibi kararları uygulanır.
İşte bu yüzden, bu üst kurullar, toplum yaşamımıza, halkın yaşamına, işçi ve emekçilerin yaşamına müdahalede sınırsız yetkilere sahiptirler. RTÜK gibi bir üst Kurum basın ve yayında işçi ve emekçi yaşamına ilişkin yayınların engellenmesinde bulunmaz bir mercidir. Hükümetlerin sorumluluğunu yok sayıyor. Bu kurumlar hükümetlerle ilişkili olsalar da, asıl ilişkileri sermaye odaklarıyladır. Tekelcilerle, emperyalistlerle ilişkilidirler. Çünkü yalanı, soygunu, talanı, çalıp çırpmanın teşhirini engelleyebiliyorlar. Onun içinde, bugün için hükümet yönlendirmesi gibi görünse de, asıl görülmesi gereken, emek-sermaye ilişkisinden sermaye odakları çıkarlarına iş yapan kurullardır.
İşte bu yüzdende RTÜK’ün haber alma hakkına müdahalesi esas olarak bu zeminden ele alınmalıdır. Müdahaleler Akp kaynaklı görünseler de, sonuçta Akp hükümetini de yönlendiren sermaye odaklarıdır. Hem hükümetler, hem de bu üst kurullar iş ve icraatlarıyla sermayeye hizmet etmektedirler.
Ülkemizde geliştirilecek halk muhalefetinin asıl hedefi, 12 Eylül faşist rejiminin yasal dayanaklarıyla oluşturulan bu kurul ve kurumları da olmalıdır. Bu kurul ve kurumların, ne emekçilerin nede ülkenin çıkarına bir işlevi yoktur. Bunlara verilen yetkilerin sınırlandırılması yönünde bir çaba içine girilmelidir. Demokraside yana olanlar, Demokratik teamüllerin üstünde olan bu kurullara karşı tavır geliştirmelidirler.
RTÜK’ün Özgür basını susturma ve ekran karartmaları ne ilk nede son olacaktır. Bugüne değin birçok yayının, radyonun ve televizyonun yayınını engelleyen RTÜK benzeri icraatlarına devam edecektir. Artık benzer durumlara alışmalıyız. Yada buna karşı topyekun tavır almayı örgütlemeliyiz. Bu süreçte mücadelenin hedefini doğru yöne yöneltmeli, emperyalistler ve yerli işbirlikçilerinin bize yaşatmak istedikleri bu hayat tarzına itiraz ederek, bize uygun düşen hayat tarzını biz egemenlere dayatmalıyız. Halktv, TELE1, FOX ve benzeri muhalif seslerin daha gür çıkması için, bu odaklar harekete geçmeden, bizler ön tedbirlerimizi almasını becermeliyiz.
İşte bu yüzden, bugün asıl itirazımız; kararları her tür itirazlara kapalı üst kurulların yetkilerinin yargıya açık hale getirilmesi yönünde olmalıdır. Yoksa sokaktaki haykırışlarımız, boşlukta yankılanıp durur. Demokrasilerde, itiraza ve eleştiriye kapalı kurum olamaz. Ülkemizin demokratikleşmesi isteniyorsa, kararları iç ve dış hukuka kapalı kurumlar olmamalıdır. Olanlarda lağvedilmelidir. Bu kurumlar, demokratik işlerliğe sahip kurumlar değiller.
Sansürsüz bir Türkiye için, demokrasinin egemen olması zorunludur. Yasaların üstünde yetkiyle donatılmış kurumlar var oldukça Özgür Ekranlar karartılacak. Gün geçtikçe de daha çok ekran karartılacaktır. İşçi ve emekçilerin özgürce haber alma ve yayın izleme hakkının olduğunu üst kurullarda artık bilmelidirler. Özgür basın ve Medya Özgür kalmalıdır. Karartma ve baskılamalar son bulmalıdır.
- Zeytinyağlı Yerim, Ama Zeytinliklerden Vazgeçemem! - 10 Nisan 2022
- Yasadışı Yaşamımdan Geçen Sekiz Yıl - 2 Nisan 2022
- Maden Şirketleri ;Rehabilite Değil, Cehennem Çukurlarını Arkalarında Bırakıyorlar!!! - 18 Mart 2022