Sürgünde yaşayan gazeteciler için Türkiye, özellikle de İstanbul, hem bir sığınak hem de birçok zorlukla yüzleşilen bir geçiş noktası haline geldi. Afganistan, Suriye ve İran gibi ülkelerden gelen gazeteciler, burada yeni bir yaşam kurmaya çalışırken, mesleklerini devam ettirme mücadelesi veriyor. Ancak bu, genellikle güvencesiz koşullar ve siyasi baskılarla dolu bir mücadele.
Almanya’nın önde gelen gazetelerinden taz muhabiri Jürgen Gottschlich’in hazırladığı haberde, İstanbul’un bu gazeteciler için neden ve nasıl bir merkez haline geldiği detaylı bir şekilde ele alınıyor. Haberde, gazetecilerin Türkiye’de karşılaştıkları sosyal, politik ve ekonomik zorluklara dair çarpıcı örnekler yer alıyor.
İstanbul: Gazeteciler İçin Bir İlk Durak
Haberde aktarıldığı üzere, İstanbul, özellikle Orta Doğu ve Güney Asya’dan gelen gazeteciler için bir geçiş noktası olarak öne çıkıyor. Örneğin, Afgan gazeteci Noor Ahmad Yurttash, Türkiye’de iki yıldır yaşıyor ve yalnızca “yeraltında” gazetecilik yapabiliyor. Türkiye’de 70 kadar Afgan gazetecinin bir ağ oluşturduğu ve bu ağ üzerinden sosyal medya, WhatsApp ve Telegram aracılığıyla Afganistan’a haber taşındığı belirtiliyor. Noor, diğer gruplardan farklı olarak etnik kökeni nedeniyle Türkiye’de kalma hakkına sahip. Ancak habere göre, Afgan mülteciler genellikle deportasyon tehdidi altında yaşıyor ve Türkiye’nin Taliban ile konsolosluk ilişkileri, bu durumu daha da zorlaştırıyor.
Suriye ve İran’dan Gelenler: Farklı Deneyimler
Suriyeli gazeteci Kerem Nachar, 2014 yılında Türkiye’ye geldiğinde, dönemin Türk hükümeti Suriye muhalefetini destekliyordu. Nachar, İstanbul’dan yürüttükleri bağımsız haber platformu Al Jumhurya’nın hikâyesini anlatıyor. Ancak 2018’deki darbe girişimi sonrası medya üzerindeki baskılar nedeniyle ofislerini Berlin’e taşımak zorunda kaldılar. Nachar, Türk vatandaşı olması sayesinde daha az tehdit altında olduğunu belirtse de, Türkiye’nin Suriye rejimiyle yakınlaşması durumunda neler olabileceğinden endişe duyuyor.
İranlı gazeteci ve IT uzmanı Narges Keshavarzina ise farklı bir riskle karşı karşıya. Habere göre, İranlı muhaliflerin Türkiye’deki toplulukları rejim yanlıları tarafından ciddi şekilde “sızdırılmış” durumda. Keshavarzina, muhalif gazetecilerin güvenliği için çalışsa da, bu sızmalar nedeniyle sadece küçük bir grup içinde güvende hissedebildiklerini dile getiriyor.
“İnternet Erişimi Bile Özgürlük”
Haberde dikkat çeken bir diğer nokta ise, İranlı gazetecilerin Türkiye’deki internet özgürlüğünü büyük bir avantaj olarak görmeleri. Keshavarzina, İran’da hiçbir zaman sahip olmadığı bir çevrimiçi özgürlükten Türkiye’de yararlanabildiğini ifade ediyor. Ancak tüm bu avantajlara rağmen, gazeteciler için Türkiye, kalıcı bir çözüm değil. Birçoğu Avrupa, ABD veya Kanada’ya göç etme hayali kuruyor.
Gottschlich’in haberi, Türkiye’nin sürgündeki gazeteciler için bir sığınak olmanın ötesinde, baskılar ve tehditlerle dolu bir alan olduğunu gösteriyor. İstanbul’un bu gazeteciler için neden bir çekim merkezi olduğunu anlamak için, Türkiye’nin jeopolitik konumu ve bölgesel krizlerde oynadığı rolü daha derinlemesine ele almak gerekiyor. Öte yandan, gazetecilerin burada yaşadığı zorluklar, uluslararası toplumun sürgünde gazetecilik yapanları daha fazla desteklemesi gerektiğini ortaya koyuyor.
- NHY / taz.de
- Kapıların Ardındaki Hayat: Sibel Saçık’ın Eserine Dair - 21 Kasım 2024
- AYM’den Yurt Dışına Çıkış Yasağına Dair Önemli Karar - 21 Kasım 2024
- Çin Savunma Bakanı, ABD’li Mevkidaşıyla Görüşmeyi Reddetti - 21 Kasım 2024