Türki İslam Sentezi, AKP ve MHP Ortaklığı

Türk-İslam sentezinin kökenleri Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine kadar uzanmaktadır. Osmanlı Devleti’nde yaşanan milliyetçilik akımları ve Batılılaşma çabaları karşısında İslami kimliği savunan bazı aydınlar, Türklük ile İslamiyet arasında bir bağ kurmaya çalışmışlardır. Bu aydınlar arasında Namık Kemal, Ziya Paşa, Mehmet Fuat Köprülü, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, İbrahim Kafesoğlu, Osman Turan ve Nurettin Topçu gibi isimler sayılabilir. Bu aydınlar, Türk milletinin tarihini, kültürünü, dini ve siyasi değerlerini araştırmış ve Türk-İslam ülküsünü ortaya koymuşlardır.

Türk-İslam sentezi, Türklük ile İslamiyet arasında bir uyum olduğunu savunan bir ideolojidir. Bu ideolojiye göre, Türk milleti Allah’ın seçtiği bir millettir ve İslam dininin koruyucusu ve yayıcısıdır. Türk milleti, diğer İslam milletlerine göre Allah yolunda savaşma açısından ayrıcalıklı bir konumdadır. Türk-İslam sentezi, ümmetçilik anlayışını reddetmeyen ancak Türk-İslam birliğini öncelikli gören bir milliyetçilik anlayışını temsil etmektedir. Bu anlayışa göre, Türk milleti hem kendi kimliğini korumalı hem de diğer İslam milletleriyle işbirliği yapmalıdır.

Türk-İslam sentezi, 1970’lerden itibaren Türkiye’de siyasi etki alanını genişleten bir ideoloji olmuştur. Bu ideoloji, özellikle Ülkücü hareket tarafından benimsenmiş ve Aydınlar Ocağı çevresinde geliştirilmiştir. Türk-İslam sentezi, hem devletin hem de ABD’nin desteğini almış ve siyasal İslam’ın yükselişine katkı sağlamıştır. 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri sonrasında geliştirilen Türk-İslam sentezi politikaları, siyasal İslam’ın gelişmesine yardımcı olmuştur. Ayrıca ABD’nin bölgedeki çıkarları doğrultusunda yürüttüğü “Amerikancı İslam” projesi de siyasal İslam’ın palazlanmasına yardımcı olmuştur. Siyasal İslamcı hareket, bu dış destekleri de kullanarak toplumsal etki alanını genişletmiş ve siyasette önemli bir güç haline gelmiştir.

Siyasal İslamcı hareket, devletin ideolojik görüşleriyle uyumlu olduğu sürece iktidar ortağı olabilmiştir. Ancak devletin laiklik ilkesiyle çeliştiği noktalarda ise iktidardan uzaklaştırılmıştır. Örneğin 28 Şubat sürecinde Refah Partisi’nin kapatılması ve AKP’nin cumhurbaşkanlığı seçiminde karşılaştığı engeller bunlara örnek gösterilebilir. Siyasal İslamcı hareket, bu tür engelleri aşmak için takiye yapmış ve ılımlı bir görüntü sergilemiştir. AKP’nin uzun süreli iktidarı boyunca ise devletin ideolojik yapısını değiştirmeye çalışmış ve Türk-İslam sentezini daha da derinleştirmiştir.

Türk-İslam sentezinin siyasi arenada etkili olması, 1980 darbesinden sonra gerçekleşmiştir. Darbe yönetimi, sol hareketleri bastırmak ve toplumu bütünleştirmek için Türk-İslam sentezini resmi ideoloji olarak benimsemiştir. Bu süreçte, Türk-İslam sentezini savunan siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve medya organları desteklenmiştir. Özellikle Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Refah Partisi (RP), Türk-İslam sentezinin farklı yönlerini temsil eden iki önemli aktör olmuştur. MHP, Türk milliyetçiliğini öne çıkarırken, RP İslami değerleri vurgulamıştır.

2000’lı yıllarda, Türk-İslam sentezi yeni bir döneme girmiştir. Bu dönemde, Türk-İslam sentezinin daha ılımlı ve reformist bir versiyonu ortaya çıkmıştır. Bu versiyon, hem Avrupa Birliği’ne (AB) uyum hem de İslam dünyasıyla işbirliği arayışını yansıtmaktadır. Bu versiyonun en önemli temsilcisi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) olmuştur. AKP, 2002 yılında iktidara geldiğinde, hem MHP hem de RP’nin seçmen tabanından oy almayı başarmıştır. AKP, Türkiye’yi hem ekonomik hem de siyasi olarak modernleştirmeyi ve demokratikleştirmeyi vaat etmiştir.

Ancak AKP’nin iktidarı uzadıkça ve güç kaybetmeye başladıkça MHP ile yakınlaşma çabası içinde olmuştur. Türk-İslam sentezinin daha otoriter ve muhafazakar bir versiyonu belirginleşmeye aşlamıştır. Bu versiyon, MHP’nin çizgisine uyumlu AB’ye karşı mesafeli, Ortadoğu’da daha aktif, Kürtleri hedef alan bir politika izlemeyi başlamıştır. Bu yeni hedefleri MHP desteklemede hiç gecikmedi.  2015 yılından itibaren AKP ile bir ittifak kurarak  politikalarını desteklemeye başladı. Bu ittifakın sonucunda, Türkiye’de başkanlık sistemine geçti, anayasa değiştirildi ve olağanüstü hal ilan edilerek seçimlere gidildi. Bu süreçle Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ciddi şekilde zedelenmeye başlandı. Böylece,  Türk İslam sentezi, Cumhur İttifakı olarak sahne almakla kalmadı faşist bir rejim inşa ederek iktidarda kalmanın bir aracı oldu.

NHY/ Deniz Çınar