Gezi davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan şehir plancısı Tayfun Kahraman, 1000 günlük tutukluluk sürecine ilişkin bir açıklama yayımladı. Silivri Cezaevi’nden seslenen Kahraman, yaşadığı haksızlıkları ve adaletsizlikleri dile getirerek, “Çok basit sorular soruyoruz: Benim suçum ne? Bu suçun kanıtı ne? Bu cezanın gerekçesi ne?” dedi.
Gezi Davası ve Ağır Hükümler
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 25 Nisan 2022’de Gezi davasında kararını açıklamıştı. Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet, Tayfun Kahraman, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi’ye ise 18’er yıl hapis cezası verilmişti. Bu hükümle birlikte Tayfun Kahraman ve diğer sanıklar, tam 1000 gündür cezaevinde tutuluyor.
“Adalet, Hemen Şimdi”
Tayfun Kahraman, sosyal medya hesabından yayımlanan mesajında, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı bir toplantıya dair eski bir video paylaşarak, 13 Haziran 2013 tarihindeki basın açıklamasını hatırlattı. Kahraman, genç bir şehir plancısı olarak o dönem hükümetin davetine icabet ettiğini, demokratik ve barışçıl bir şekilde itirazlarını dile getirdiğini vurguladı.
Mesajında şu ifadeleri kullandı:
“Videoda, 13 Haziran 2013 tarihinde Ankara’da, dönemin Başbakanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın davetiyle katıldığım toplantı sonrası yaptığım açıklama yer alıyor. Genç bir şehir plancısı olarak, görev bilinciyle bu toplantıya katıldım. Ancak bu açıklamanın üzerinden geçen 9 yıl sonra bir anda suçlu ilan edildik. Bugün, haksız tutukluluğumuzun 1000. gününü geride bıraktık. 1000 gün dile kolay… İnsan 1’den 1000’e kadar saymaya kalksa yorulur, ama biz yorulmadık. Çünkü mücadelemiz devam ediyor.”
“Ailem ve Sevdiklerim Vazgeçmedi”
Kahraman, tutukluluğunun ailesi ve sevdikleri üzerindeki etkilerine de değindi. Özellikle küçük kızı Vera’ya duyduğu özlemi dile getiren şehir plancısı, 1000 gündür adeta durdurulmuş bir hayat yaşadığını belirtti:
“Eşim Meriç, kızım Vera, annem ve babam… Hiçbiri vazgeçmedi. Ben de vazgeçmedim. Ancak bu süreçte anılar hep dışarıda kaldı. Burada, geçmişin fotoğraflarına bakarak avunuyoruz. 1000 gündür bu anılara yenilerini ekleyebilir miyiz diye düşünüyorum. Bu süreç, benim ve sevdiklerimin hayatını altüst etti.”
“Suçum Ne?”
Kahraman, yargılama sürecindeki çelişkilere ve haksızlıklara dikkat çekerek, şiddetsiz bir şekilde itirazlarını dile getirmiş bir vatandaş olarak neden suçlu ilan edildiğini anlamadığını ifade etti:
“Defalarca mahkemede sorduk: Tanıkları dinleyin, yayınlanan görüntüler masumiyetimizi gösteriyor dedik. Ancak mahkeme bu kanıtları reddetti. Siyasi bir inat uğruna 18 yıl ceza aldık. Şimdi, hiç parçası olmadığım ve karşı çıktığım şiddet eylemlerinin faili sayılıyorum. 1000 gündür bu soruları soruyoruz ve hâlâ cevap alamıyoruz.”
“Umudu Kaybetmeyeceğiz”
Tayfun Kahraman, mesajını umut dolu bir çağrıyla tamamladı. Adalet mücadelesinden vazgeçmeyeceğini belirten Kahraman, şu ifadelerle seslendi:
“Adalet, hepimiz için çok önemli bir kavram. Değil 1000 gün, bir ömür geçse de bugün olduğu gibi gür bir şekilde haykıracağız: Adalet, hemen şimdi! Siz dostlarım, sevdiklerim, meslektaşlarım; umuda tutunmaktan asla vazgeçmeyelim. Haksız tutsaklığımızın 1000. gününde özgür ve güzel günlerimizin yakın olduğu umudu ile hepinizi Silivri’den hasretle selamlıyorum.”
Kahraman’ın açıklamaları, Gezi davasındaki hukuki sürece dair tartışmaları bir kez daha alevlendirdi. Türkiye’nin hukuk ve demokrasi karnesinin sorgulandığı bu süreçte, Tayfun Kahraman ve diğer tutukluların durumu, toplumsal adalet mücadelesinin önemli sembollerinden biri haline geldi.