Muğla Mermerciler Derneği Başkanı Mustafa Ercan basına şöyle bir açıklama yapıyor: “Türkiye’deki mermer üretiminin yüzde 20’si Muğla’da gerçekleşiyor. 60 ülkeye mermer ihraç ediyoruz. Muğla genelinde 120 mermer ocağı var. 140 tanede mermer işleme fabrikası bulunuyor.” Diyerek, ekonomiye sağladıkları katkıyla övünüyor. Ancak bu sektörün ekonomideki payı yüzde 1.3 tür. 2002’den bu yana sadece % 0.2 pay artırabilmişler.
Yine aynı Muğla ilimiz % 41 orman alanı ve % 27 çalılık, fundalık ve bozuk orman alanıyla ülkemizin en yeşil illerinin başında geliyor. Bu yeşilim ilimizde 2013 resmi verilerine göre 450’nin üzerinde taş ve mermer ocaklarının bulunduğunu, bugüne değin yeni eklenenlerin verisi elimizde bulunmadığında son sayının kaç olduğunu bilmiyoruz.
Bu yeşil ilimizin bir belalısı da Termik santraller ve bunlara hammadde sağlayan kömür ocaklarıdır. Hâlihazırda üç termik santral faal olarak çalışıyor. Biri için de ön Lisans alınmış. Bu Santrallere hammadde sağlayan Yatağan ve Milas ilçelerinde 15 Kömür ocağı mevcut. Bunların 8 tanesi faal, 7 tanesi ise atıl durumdadır. Gerek termik santralin, gerekse kömür ocakların havaya bıraktığı partikül madde ve külleri çevrede aşırı kirlilik yaratmaktadır.
Şimdi asıl sorunumuza gelelim. Bunların yarattığı çevre sorunu kimseyi ilgilendirmiyor herhalde. Taş ve Mermer ocaklarının yer altı sularının yatağını değiştirdiğini mi dersiniz, yer altı sularının kirletildiğini mi dersiniz, tozlarıyla yeşil alanları nasıl kuruttuğunu mu dersiniz, havayı partikül maddeleriyle nasıl kirlettiklerini mi dersiniz, faaliyete başladıkları alanlardaki yeşil dokuyu yok etmelerini mi dersiniz. Termik santrallerin havaya saldığı gaz ve tozların sera etkisinin zararları mı dersiniz. Bunların hepsi yeşil doku ve çevreye verdikleri zararlardır. Ancak Mermerciler ve Termikçiler bu konularını üzerini örtmeye çalışıyorlar.
Gerek taş ve mermer ocakları, gerekse mermer işleme fabrikaları çevre aşırı miktarda toz, yani içinde ağır metallerin bulunduğu Partikül maddeler ile çevrede aşırı hava kirliliği yaratmaktadır. Ülkemizin en yeşil illerinden biri olan Muğla’da bu tür işletmeler çevrenin ve yeşil dokunun en büyük düşmanlarıdır. Bu işletmelerin ekonomik katkıları kayıplarını karşılayamaz. Unutmayalım ki Orman,su ve tarım zincirinde kamu yararı vardır. Bu kamu yararı öncelikli olarak değerlendirilmelidir.
Gazeteduvarda Önder Algedik’in “Mermer ve Taş ocakları Kapatılsın” yazısında: “Nisan 2016 itibarıyla ülkemizde 12 bin 429 taş ve mermer ocağı faaliyette. Bunlar 8 bin 825 kilometrekare alanda iş yapıyorlar. Yani bir Mardin kadar alan yok edilmiş.” Diye belirtiyor. İşte alın size bu işletmelerin sağladığı ekonomik yararın yanında kamu yararını ne kadar yok ettiği açığa çıkıyor.
Muğla’daki durum da ülke genelinden pek farklı değil. Hatta daha sorunlu bir ilimiz haline gelmiştir. Taş ve Mermer ocaklarının yoğunlaştığı iller en yeşil ve ormanı en çok olan illerimizdir. Bu ise orman varlığımızı yok etme sürecine hızla itmiş oluyor. Bunun önlenmesi gerekiyor. Kamuoyu bu konuda daha duyarlı davranıp, bu tür tahribatların başlamadan önce önüne geçme çabası içine girmelidir. Yoksa yarınlara çokta iyi bir Ülke bırakmamış olacağız. Sermayenin vatanı olmaz. Ama biz var olan varlıkları koruyarak varlığımızı devam ettirebiliriz.
- Zeytinyağlı Yerim, Ama Zeytinliklerden Vazgeçemem! - 10 Nisan 2022
- Yasadışı Yaşamımdan Geçen Sekiz Yıl - 2 Nisan 2022
- Maden Şirketleri ;Rehabilite Değil, Cehennem Çukurlarını Arkalarında Bırakıyorlar!!! - 18 Mart 2022