Günahkar ve suçlu

Felsefenin ve edebiyatın baÅŸladığı yerde dünyaya gelmiÅŸti Sokrates. Homeros, insanını o topraklarda yaratmış Olympe baÅŸkaldırmıştı. Edebiyatın ve felsefenin coÄŸrafyasında, çağının tanıkları da olmalıydı, gençleri baÅŸtan çıkaran, Tanrılar’a inanmayan.

Ksanthippe adlı huysuz bir kadının kocası üç oğul sahibi, Ksanthippe gibi zeki bir kadının kocası olması metresler edinmesine engel olmadı, o da insandı sonuçta. Çirkin görünümüne aldırmaz, giyim kuşamına hiç özen göstermez hatta Atina sokaklarında yalın ayak izler bırakmıştır.

Nedendir bilinmez ama yaz kış ayakkabı giymediği söylenir. En büyük zevki, sokaktan geçen insanları durdurup onlarla tartışmak, onlara bir şeyler anlatmaktı.

Öğrencilerine sokakta ders anlatır en çokta erdem ve erdemli olmak üzerine konuşurdu. Yetmiş yıllık yaşamında herkese örnek olmuş, ahlaka önem vermiş hiç kimseye bir kötülük yaptığı görülmemiştir. Ksanthippe’yi aldatmasını kötülük olarak değerlendirmiyoruz elbette…

Ve Ksanthippe’den korktuğu kadar korkmadı ölümden. Zenginler, tüccarlar ve politikacılar ve her gün mantar gibi üreyen casuslar onu hiç sevmedi. Hatta yetenek yoksunu bazı şairler de onun karşısında oldu ona ölümü açan yolu kolaylaştırdılar.

Çünkü bu yalın ayak bilgi seven adam, bu tüccarların, politikacıların, yeteneksiz ÅŸairlerin inandığı Tanrı’ya inanmıyordu. Öğrencilerine de hep kötü yolları gösteriyor, baÅŸka Tanrılar’a inanmaları için nutuklar çekiyordu. E, sen misin bunu yapan, gençleri baÅŸtan çıkaran…

Suçlama; “Sokrates, bir günahkar ve suçludur. Yeraltında ve gökyüzünde neler olup bittiÄŸini inceler. Kötüyü iyi diye gösterir. En önemlisi de baÅŸkalarını da kendisi gibi inanmaya teÅŸvik eder.” Suçlamanın özeti budur. Bu gün olduÄŸu gibi M.Ö. 400’lü yıllarda da durum aynıydı. Göstermelik duruÅŸmalar, yalancı ÅŸahitler sonucunda cezası kesildi. Ölüm! O ölümü beklerken, Ksanthippe yanına gelerek; “Ama kocacığım sen suçsuzsun. BoÅŸ yere öldürecekler seni” dedi. Sokrates, huysuz karısının solgun yüzüne bakarak; “Suçlu yere öldürülseydim daha mı iyiydi?” dedi. O gün bu gündür suçsuz insanlar öldürülmeye devam ediyor.

Belki baldıran zehri içirmiyorlar, giyotine de göndermiyorlar ama öldürmeye devam ediyorlar. Sandalyeden itiyorlar, gaz bombalarıyla nefessiz bırakıyor, şarapnel parçaları paralıyor yürekleri, zindanların soğuk duvarları arasında ölüme terk ediyorlar…

Öğrencisi Kriton’un cezaevinden kaçırma teklifine bakın nasıl yanıt vermiÅŸtir: “YetmiÅŸ yıldır karşı çıkmadığım Atina yasaları ÅŸimdi beni ölüme mahkûm ettiyse kendimle çeliÅŸkiye düşerim. SavunmuÅŸ olduÄŸum ahlak ilkelerine de ters düşerim.” ÖleceÄŸini bildiÄŸi halde o muhteÅŸem savunmasını yapmaktan geri kalmadı. Savunmasını yaparken de sözlerinin doÄŸruluÄŸuna dikkat etmelerini istedi.

“Savunmanın görevi doÄŸruyu söylemek, hakimin görevi ise adaletli karar vermektir.” Bu sözleri gerçekten çok dikkat çekicidir Sokrates’in. Hatta günümüz savunmalarını ve hakimlerin verdiÄŸi kararların ne kadar adil olduÄŸunu düşündürüyor bize. Bu gün olduÄŸu gibi o gün de suçlamaları arkadan yapan, yalancı tanıkların geçerli olduÄŸu, saçma sapan delillerin ortaya konduÄŸu bir yargılama sistemi geçerlidir.

Sokrates, onu ölüme götüren ÅŸeyin aslında kötü şöhreti ve herkes gibi düşünmediÄŸi, herkesin inandığı ÅŸeylere inanmadığı için olduÄŸunu bilir ve savunmasında ısrarla bunun üzerinde durur. Halk arasında bilge geçinen iÅŸ adamlarını, siyasetçileri ÅŸairleri bulur ve onlarla konuÅŸur. Ve bu konuÅŸmalar sonunda ÅŸu sonuca varır: “Ben bu adamlardan daha bilgeyim. Ben hiç deÄŸilse bilmediÄŸimi biliyorum, Onlar hiçbir ÅŸey bilmediklerinin farkında bile deÄŸiller.” Bir anlamda, bilge geçinen bu adamların söyledikleri ÅŸeyleri herkesin söyleyebileceÄŸini, yazdıkları ÅŸiirleri herkesin yazabileceÄŸini gösterir Atinalılara. Ve ÅŸiir yazanların bilgiyle deÄŸil ilhamla ÅŸiir yazdıklarını anlatır. “Åžiir yazdıkları için kendini bilge sanan bu ÅŸairlerden ve siyasetçilerden daha bilge olduÄŸumu anladım.” Arayışı hiç bitmez bilge adamın. En son olarak da sanatkârlara gider.

Çünkü sanatkârların kendisinden daha bilgili olduÄŸuna inanmaktadır. “Ama yanılmışım bu sanatkârlar da ÅŸairlerin düştüğü yanılgıya düşmüşler. Sanatkâr oldukları için her ÅŸeyi biliyoruz yanılgısına kapılmışlardı. Sonunda Apollon’un sözüne geldim. Onlar gibi hem bilge hem de cahil olmaktansa eskisi gibi kalmanın daha doÄŸru olduÄŸunu anladım.” Ve onu suçlayan Meletos’a seslenir: “Beni gençleri baÅŸtan çıkaran bir günahkâr olarak suçlayan Meletos’u asıl ben suçluyorum. Suçludur çünkü insanları sudan bahanelerle mahkemeye çıkarıp hiç anlamadığı, bilgi sahibi olmadığı konular hakkında bilgiliymiÅŸ gibi davranarak ciddi konuları alaya almıştır.”

Buna karşılık Meletos da “Senin hiçbir Tanrı’ya inanmadığını söylüyorum” der. Sokrates de “Hayret doÄŸrusu. Bunu da nereden çıkarıyorsun? Sence herkes gibi ayın ve güneÅŸin Tanrı olduÄŸuna inanmıyor muyum?” diye sorar. Yanıt olarak Meletos; “Emin olun ki sayın hakimler inanmıyor. GüneÅŸin bir taÅŸ, ayınsa toprak olduÄŸunu söylüyor” der.

Ve Sokrates, ölüme giderken ölümün aslında bu çirkeflikten kurtuluş olduğunu yaşam dedikleri şeyin trajedilerine komikliklerine katlanmaktansa seve seve ölüme gitmek gerektiğini de anlatır. Ve ölüm karşısında iyi şeyler düşünmek gerektiğini iyi insanı ne bu dünyada ne de öbür dünya da hiçbir kötülüğün yenemeyeceğine inandığını söyler. Arkasında hiç bir yazılı eser bırakmayan bu bilgi seven adamın iyi ki Platon adında bir öğrencisi vardı. Mahkemede yaptığı savunmaları günümüze ulaştırmayı başardı. Ve onun ne kadar cesur, ne kadar erdemli biri olduğunu gösterdi bize. Ve bizim ülkemizde de Sokrates’lerimiz var elbette.

İsmail Beşikçi hoca gibi bir çınar. Söylediği her şeyin yalan olduğuna inandırmaya çalıştılar bizi yıllardır. Ama Beşikçi hocamız da doğrularının sadece kendi doğruları olmadığını yaşamın realiteleri olduğunu anlattı ve anlatmaya devam edecek. Güneşin bir taş, ayınsa toprak olduğunu söylüyor ve söyleyecek. Bilge insanlarımıza baldıran zehri içirmek için ne çok çabaladılar, sahte bilgeler, yalancı tanıklar… Çabalamaya da devam ediyorlar hala… Ve işte sırf bu yüzden; suçlu olarak yargılanıp ölmektense suçsuz yere ölüme gitmektir asıl olan.