Tarımsal Sulamadaki İlkellikle Susuz Kalma Tehlikesi Kapıda!

Devletin “Çevre Durumu Raporlarında” ülkemizin belli havzalarındaki su rezervleri tükenmek üzeredir.  Bunlar tespit edilmesine rağmen, etkin bir önlem de alınmamaktadır. Bir tarafta tarımda dede-baba usulü sulamayla aşırı su tüketilerek toprak çoraklaştırılmakta, diğer yanda tarımda kullanılmaması gereken sular kullanılarak, hem toprak, hem ürünler hem de yer altı suları hızlı bir şekilde kirletilmektedir.

Somut bir örnek: Aydın İli 2018 yılı Çevre Durumu Raporu’nda, Büyük Menderes ırmağı ve ovasının durumu şöyle tanımlanıyor:

“Dokuz sele Deresi (Uşak), Banaz Çayı (Uşak), Çürük su Çayı (Denizli), Büyük Menderes Ovası (Aydın), Bafa Gölü (Aydın) kirliliğin yoğun olduğu sıcak noktalardır. Endüstriyel kirliliğe sebep olan sektörlerden tekstil ve deri sanayi Denizli ve Uşak’ta yoğunlaşmıştır. Bu illerden geçen Büyük menderes Nehri İlimiz sınırlarına, İnorganik kirleticiler bakımından 3. sınıf, organik kirleticiler bakımından ise 4. sınıf (çok kirli su-tarımsal sulamada kullanılamaz ) su kalitesinde girmektedir. Denizli İlinde birçok endüstri tesisinin arıtması mevcut olmasına rağmen bu atık su arıtma tesislerinin asgari sulama suyu deşarj kriterlerini sağlayacak şekilde yenilenmelerine ihtiyaç bulunmaktadır. Havzada yer alan illerde faaliyet gösteren diğer küçük sanayi tesislerinin arıtma tesisleri ya bulunmamakta ya da bulunanlar verimli olarak çalıştırılmamaktadır. İlimiz için su kirliliğine sebep olan en önemli sektör zeytinyağı işleme tesisleridir. Tesislerin çok sayıda ve dağınık vaziyette olmaları çözümü zorlaştırmaktadır. Organize sanayi bölgelerindeki arıtma tesislerinin yetersizliği de söz konusudur. Havza boyunca mevcut yerleşim yerlerinin çoğunda atık su arıtma tesisi mevcut olmaması sorunu mevcuttur. Jeotermal sularda yüksek oranda bulunan bor elementi, Büyük menderes Nehri’nde kirlilik yaratan önemli kaynaklardan birisini oluşturmaktadır.” (csb.gov.tr.)de.

Büyük Menderes Irmağının İnorganik kirleticiler bakımında 3. Derece kirli ve Organik kirleticiler bakımından 4. Derece kirli su olmasına (tarımda kullanılamaz Denmesine) rağmen hala sulama kanallarında bu suyun tarım için pazarlanması ise akıl alacak gibi değildir.

Bu durum sadece kirlenmeyle ilgilidir. Yine havzada kullanılan su verileri de aynı kaynakta şöyle sıralanmıştır: Aydın ili yer altı su rezervi 190milyon 980bin metre küptür. Ovada yıllık çekim ise 178milyon metre küptür. Bu resmi veride ve kayıtlı olarak çekilen su olarak görülüyor. Kayıt dışı çekimler de azımsanmayacak boyuttadır. Ayrıca Jeotermal Enerji santralleri için yeraltında çekilen sular var. Bunun miktarı ise, 364milyon metre küptür. Bu sular yeryüzüne çıktığında % 25’i buharlaşıyor. Yani çeşitli gazlar şeklinse havaya karışıp, hava kirliliği yaratıyor. Geri kalanların ise bir kısmı derelere akıtılarak, hepsi reenjekte edilmemektedir. Bu yolla da yer altı su seviyesinde de büyük bir kayıp olmaktadır. Son yılların kurak ve az yağışlı geçmesi ile bu durum daha da kötüleşmektedir. Yine bu nedenle yer altı su sevisi son yıllarda 3 metre daha aşağı inmiştir.

Kısaca devletin bu resmi verilerini bile dikkate alsak, havzada yakın zamanda su sıkıntısının aşırı şekilde his edileceği aşikârdır. Yanı sıra Aşırı su tüketimi gerektiren yeni sanayi tesislerinin devreye girmesi ile bu açık daha fazla artacaktır. Devlette tercihini sanayiciden yana kullanacağında havza yaşayan bir milyonun üzerindeki nüfus susuzlukla karşı karşıya kalacaktır.

Benzer bir veride Konya Havzası için söylenebilir.  Çsb’nin Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri değerlendirme Raporu’ndaki veriler ise şöyle verilmiştir. Konya havzasının yıllık kullanılabilir su rezervi 4.5 milyar metre küp iken, yıllık tüketilen su miktarı 6.5 milyar metre küptür. Bu ise her yıl havzada 2 milyar metre küp su açığı ortaya çıkmaktadır. Yine Konya havzasının Yer altı su rezervi miktarı 2.4 milyar metre küp iken yeraltında 94 bin kuyudan çekilen su miktarı ise 4 milyar metre  küptür. Bu aşırı kullanımdan dolayı yer altı su seviyesi her yıl ortalama 1.5metre aşağı inmektedir. İşte bu yüzden her geçen yıl daha fazla obruk olayı meydana gelmektedir. Durum böyle devam eder ve önemli tedbirler alınmazsa sonuç pekte iyi olmayacaktır.

Kısaca tarımda su kullanımı ve sulama yöntemleri planlanmazsa gidişat iyi olmayacaktır. Bu böyle devam ederse hem susuzluk, hem de tarımda verim düşer.  Susuzluk ise salgın hastalıkların yaygınlaşması demektir. Korona pandemisi bile bizim bu günden itibaren doğru su kullanımı ve tasarrufu ile beraber iyi bir planlama yapılması ve su havzalarının korunması noktasında etkin önlemlerin alınmasını dayatmaktadır. Sulak alanların beslenmesini sağlayan kaynakların önüne rastgele HES’ lerle kesmeden onların korunması da sağlanmalıdır.