Tanrı ve Şeytan İkileminde İnsan

“Anlamak, anlamaktan aciz olduÄŸumuzu anlamaktan ibarettir. Apaydın gece, kapkara gün içinde.” Mahmud-î Åžebusterî

Tahayyülümüzdeki tanrı bize benziyor, insanbiçimli yani. Tanrının varlığını reddedenin tahayyülündeki tanrı da insan biçimli. Bu bakımdan inananla inanmayan arasında hiçbir fark yok. (Laf aramızda ateistlerin de ateistlikleri tahayyüllerince olduÄŸu için her ÅŸeye raÄŸmen tanrıya mahkumdurlar). Tahayyülümüzdeki tanrı pek tabi olarak bizim tahayyülümüze, soyutlama ve muhakeme kapasitemize sığacak kadar bir tanrı olacaktır; düşünce, kavrama ve anlama sınırlarımıza, zannımıza sığan bir tanrı, bizim tanrımız… Her kim tanrıya dair müspet veya menfi her ne söylemiÅŸse kendi fikrini söylemiÅŸtir der Åžebusterî.

Bizim dışımızda, ama bize hükmettiÄŸini düşündüğümüz insanbiçimli tanrı eninde sonunda bir put tanrıdır bu yüzden. Bunda da bir tuhaflık, bir terslik yok. (Nitekim, Ä°slamiyet’in semavi bir din olarak ortaya çıktığı ilk dönemlerde, putperest Arap toplumunda Müslüman olmayı kabul eden insanlar da bu geçiÅŸ problemini yaÅŸamışlardır, yeni Allah’ı, eski ilâhlarını bildikleri gibi bilmeye, onlara tapındıkları gibi tapınmaya devam etmiÅŸlerdir. Ä°bni Arabi’nin MiÅŸkatü’l-Envar’ında 13. Hadis olarak zikredilen, Peygamberden, Allah’ın “ben kulumun beni zannınca yanındayım.” dediÄŸi ÅŸeklindeki Hadis-î Kutsî’nin nakledilmiÅŸ olması, bu durumun farkında olunduÄŸunun iÅŸaretidir).

Nihayetinde onbin yıllık yakın tarihimizin dokuzbin yıllık kısmını put tanrılarla yaÅŸadık. Tapıcılığımızın bütün formları, bütün sembolleri, bütün uygulamaları, yakarışlarımızın, dileklerimizin, dilenmelerimizin, sevmelerimizin dili, dilimiz yani, put tanrı kökenlidir. Put tanrıların tartışmasız yüceliÄŸi neydi; Mucize! Mezopotamya’da, Levant’da, Persiya’da, Mısır’da, Anadolu’da, yıkımların, felaketlerin, kuraklıkların, yenilgilerin önüne geçmesi, bize merhamet etmesi için kime giderdik; put tanrılara. Ne beklerdik, ne için yalvarır yakarırdık; mucize göstermesi için. (Semavi tanrıya inandığını söylemekle birlikte, kainatın bir mucize olduÄŸunun idrakinden mahrum olarak, saÄŸda solda, ÅŸeyhte evliyada, çerde çöpte mucize aramanın kökeninde bu binlerce yıllık pratiÄŸin yansıması var). Put tanrılar bu paha biçilmez mucizeleri bedava gösterecek deÄŸil ya, kurban verirdik. Elde avuçta ne varsa… Bazen de canımızı verirdik. Bazen kendi rızamızla ama çoÄŸunlukla krallarımızın, ÅŸeflerimizin, liderlerimizin emriyle… Bugün olduÄŸu gibi. Netice olarak, put tanrılar, tek tek bireyler olarak ve toplum olarak gücümüzü aÅŸan her türlü üstünlükle, kudret ve yücelikle vasıflandırdığımız koruyucu ve kurtarıcılarımızdı.

Peki ya şeytan? İlk tanrı putunu diktiğimiz gün, karşısına şeytanı da koymuştuk ama ona bir put yapmadan. Şeytan kötülüklerin ve isyanların ceminden ibaret, kudreti kısıtlı, yüceliği olmayan bir şey; zeki, çevik, oynak, fırıldak, açgözlü, nefs düşkünü, sinsi, doyumsuz, kibir ve kudret peşinde koşturan, hayat dolu ama ölümlü biri. Bizim gibi, biz yani. Put tanrı form olarak insanbiçimli iken, şeytan ruh, davranış ve ilişki olarak insanbiçimli. Şeytana muhtemelen bu yüzden put yapmamışızdır; bize çok benzediği, bizden biri olduğu için. Kavga ettiğimiz, taşladığımız, lanetlediğimiz, nefret ettiğimiz ama yine de zekasına, becerikliliğine içten içe hayranlık duyduğumuz, herhangi bir yüceliği olmayan biri. Zaten şeytan da hiçbir dine, hiçbir tapınmaya ihtiyaç duymaz, makamlar, mevkiler istemez, ister putperest ister değil, hangi dinden olurlarsa olsunlar, hakikatin sırrına erememiş insanlar var oldukça o da var olacak çünkü.

Ä°ÅŸte tam da bu yüzden, yani tahayyülümüzü aÅŸamayan tanrı anlayışımız yüzünden lider, devlet, millet ve benzeri her türlü otorite biçimi, rahatlıkla tanrı yerini alıp tapınmalarımızın merkezine oturabilmektedir. Bu noktada, teist yahut ateist oluÅŸun hiçbir önemi yok. Åžeytan ise, bu tanrılaÅŸtırma ve kutsamalarımıza itirazın ete kemiÄŸe bürünmüş hali olarak, açgözlülüğümüzü, kötücüllüğümüzü yansıtabileceÄŸimiz, ikiyüzlülüğümüzü üstüne yıkabileceÄŸimiz mutlak ihtiyacımızdır. Tanrısız yaÅŸarız belki, ama ÅŸeytansız asla. Tanrıyı inkar ederiz ama ÅŸeytanı inkar edemeyiz, o bizden biri çünkü. Cennet arzumuzun, arzularımızın içinde taht kurmuÅŸ, karşısında tüm kainatın bir anda bir hiçe dönüştüğü zaman ve mekanı hükümsüz kılan küçük dertlerimizin dert ortağı, dünyanın kaderinin küçük vıcık vıcık sevgilerimize baÄŸlı olduÄŸuna bizi inandıran yoldaşımız…

Ha bu arada, kriz psikolojik bir ÅŸey, deÄŸil mi?

M. Şirin ÖZTÜRK
Latest posts by M. Şirin ÖZTÜRK (see all)