Soma’da madenci olmak: Tütünden, madene; oradan mezara

Bundan tam üç yıl önce Manisa’nın Soma ilçesinde, Soma Holding’in çalıştırdığı Eynez maden ocağında yaÅŸanan kazada 301 işçi hayatını kaybetti. Türkiye’nin en büyük maden faciasının ardından açılan davada ÅŸirketin patronlarının da aralarında olduÄŸu 45 sanık yargılanıyor.

Kazadan sağ kurtulan veya arkadaşlarını kaybeden madenciler için ise hem bu davanın takipçisi olma hem ekmeklerini kazanma derdi hâlâ sürüyor.

Soma’nın Karaçam köyünde yıllarca tütünden geçimini saÄŸlayan bir aileden gelen, bölgede tütünün kazançlı olmaktan çıkmasının ardından madencilik yapmaya baÅŸlayan Ali Söğüt, BBC Türkçe’ye Soma’da madenci olmayı anlattı.

Soma’da madenci olmak 13 Mayıs öncesi zordu, sonrasında da zor. Soma Karaçam köyündenim. Madende ilk çalışmaya baÅŸladığımda 25 yaşındayım. 10 yıl madenlerde çalıştım. Åžimdi iÅŸ bulamıyorum.

Ben yıllarca madenciliği tercih etmedim. Ücretler düşüktü. O zamanki şartlarda altı ay çalışarak tütünden bütün ailenin geçimini çıkarırdık. Tekel özelleştirilmeden önce. Yani bir aile çalışıp, bütün kış geçinebiliyorduk. Bazen kömür paketleme de yapıyordum ama madenin içine girmiyordum. 1 kilo tütün bizim zamanımızda iyi para ediyordu. Madende o parayı 10 yıl çalışsanız alamazdınız.

Tütün iÅŸi bıraktırıldı. Özel sektöre geçince, kendi piyasalarını kurdu tüccarlar. Mazotu var, emeÄŸi var… Åžimdi tek bir tüccarla sözleÅŸme yapıyorsun. O hangi fiyatı verirse, odur. Tütünü beÄŸenmezse fiyat kırar, bir ÅŸey diyemezsin. Böyle böyle herkes tütünü bıraktı teker teker.

Buraya dışarıdan gelen madencilerin de söylediÄŸine göre Soma’da ÅŸartlar Zonguldak’a göre, Kütahya’ya göre iyiydi. MaaÅŸlar ödeniyordu, sigorta yatırılıyordu. Ama tabii sürekli tehlike var.

’13 Mayıs’ta sanki dünya bitti benim için’

13 Mayıs’tan önceydi, Soma Holding’e ait Atabacası madeninde çalışıyordum. Ekip olarak üretime hazırlık yapıyorduk. Baca sürmek diyoruz biz buna.

Bu hazırlık aşamasında ilerlediğimiz sürece kullandığımız malzemeyi geriden sökerek temin ediyorduk. Bu bizim için bir riskti. Sürekli ilerliyorsun, malzeme eksik kalıyor; gerideki malzemenin kelepçesini, desteklerini söküyorsun. Bu eksiklikleri söylüyorduk ama işi de yapmak zorunda kalıyorduk. Yapamazsan işini bırakacaksın.

301 madencinin öldüğü Eynez’de eÅŸimin kardeÅŸi çalışıyordu. Tolga… O gece saat onda çıkabildi madenden. Her gün geldiÄŸinde sıcaklıktan ÅŸikayet ediyordu. Ocağın ÅŸartlarının kötü olduÄŸunu söylüyordu. Ben iÅŸten geldiÄŸimde çıkıp arkadaÅŸlarımla buluÅŸuyordum ama o eve gittiÄŸi gibi yatıyordu, sürekli uyuyordu. Olacaklar biliniyordu aslında.

13 Mayıs’ta sanki dünya bitti benim için. Ä°nsanlar önümden geçiyordu ocağın aÄŸzında. Dünya bitti dedim artık. Tolga’yı bir süre göremedik. O gün ÅŸaÅŸtım kaldım. Yapacak bir ÅŸeyim yok. Bir nevi sadece nefes alıp veriyordum. Donup kaldım. İçerde kimin var kimin yok, kim öldü kim kaldı bilmiyorsun.

Aslında Soma’da ölüm sayısı fazla olduÄŸu için dikkat çekti. DiÄŸer ölümler alışkanlık oldu. Daha önce Darkale’de madenciler, üstelik yanarak ölmüşlerdi. Türkiye Kömür Ä°ÅŸletmeleri’nin kontrolünde olmasına raÄŸmen hiçbir hakları, maaÅŸları, tazminatları ödenmedi. Her yıl 3-5 madenci ölüyor sonuçta. 301 sadece rakam olarak fazla.

Arkadaşlarımı, tanıdıklarımı kaybettim o gün. Ya İmbat madeninde beraber çalışmışızdır ya komşumdur ya köylümdür. En az 20 arkadaşımı kaybettim.

‘Sendika, işçinin arkasında durmalı

Atabacası’ndan sonra burada yeni açılan Demir Export ÅŸirketinin madenine girdim. Eynez’den saÄŸ kurtulan arkadaÅŸların çoÄŸu oraya geçti. Madenciler zaten Maden-Ä°ÅŸ üyesiydi. Ä°ÅŸ kolu deÄŸiÅŸtirmedikleri için üyelikleri de devam etti. Bu sendika görevlerini yerine getirmiyor.

Biri 8 yıl boyunca çalışmış. İşe girerken sağlık kontrollerinde geçiriliyor ama bu madende çalışmaktan dolayı sağlığını kaybetmiş arkadaşlarımız var. Akciğer hastalığına yakalanmış. Şirket çıkışını verdi. Sendika da bunun altına imzasını attı.

Sendika, iÅŸverene “bu adamın ciÄŸerleri bitmiÅŸ, bu adam bu saatten sonra baÅŸka hiçbir yerde çalışamaz, buna baÅŸka bir iÅŸ göster” diyebilirdi. Demeli. İşçinin arkasında durmalı. Bu saatten sonra o işçi ne yapabilir? Nerede çalışabilir?

Ben bunları söyleyince sendikanın yöneticileri, buradaki arkadaÅŸlar aracılığıyla haber gönderdiler. “Sen bu iÅŸe karışma” dediler.

Ben burada bir mücadele yürütüyorum. Ölen arkadaşlarımın davasını, duruşmalarını takip ediyorum. Eylemlere gidiyorum. Sendikayı eleştiriyorum. Bu yüzden de işten atıldığımı düşünüyorum.

‘Bu davada ceza alırlarsa diÄŸer patronlar da iÅŸ güvenliÄŸine önem verir’

Sabit bir işim yok. Gündelik işler bulunca gidiyorum. Tarla işleri, inşaat, kömür paketleme; hangisi denk gelirse, tabii o da iş olursa.

Bu davayı takip etmek zorundayım. Bu sadece 301 ailenin davası değil, bütün madencileri ilgilendiren bir dava. Türkiye tarihinde görülmemiş bir şey. Benim orada olduğumu işveren görmüş görmemiş, önemli değil. Bu yüzden madenlerde iş bulamadığımı söylüyorlar. Ama ben kendimi idare ettiririm, kızıma bakarım.

Can Gürkan, patronun oğlu 3 yıldır tutuklu yargılanıyor. Bu dava benim istediğim şekilde sonuçlanırsa, bu maden patronlarına verilen ceza örnek olur; diğer şirketler de ders alır. Bütün önlemleri alır, iş güvenliğini önemser.

Daha önceki maden davalarını da biliyoruz. Sadece müdürler 3-5 yıl alıyordu, yatıp çıkıyordu. Bu davada patronlar ceza almalı. Arkadaşlarım öldü.