Gerçekçi olup imkansızı istemek

Dünyada her gün her şey değişiyor/dönüşüyor. Olayların ortaya çıkışı ile yayılma hızı birbirine eşit değil. Olaylar çok hızlı gelişiyor ve modern iletişim araçlarıyla çok çabuk yayılıyor. İletişim teknolojisindeki baş döndürücü gelişmeler, giderek dünyayı daha da küçültüyor. Ancak, olayların hızı, toplumsal hayatın devrimci değişimiyle/dönüşümüyle paralel gitmiyor. Bu nedenle, dünyayı değiştirmek için yola çıkan her devrimci önce kendisini değiştirmeye/dönüştürmeye hazır olmalı ve devrimci değişimin/dönüşümün gücüne herkesten daha fazla inanmalıdır.

Değişimin/dönüşümün hızına ayak uyduramayanlar siyasal ve toplumsal sürecin gerisinde kalıyor ve geleceği kazanma mücadelesini kaybediyor. Eskiye takılıp kalmaktansa eski “iyi şeyleri” unutmadan, eskiye göre iyi olamasa da yeni şeylerden başlayabilmek önemlidir. Siyasal ve toplumsal bir süreçlerde yeniyi kavramak, yeniyi yakalamak, daima ileriye bakmak ve geleceğe yönelmek için eskiyle ve özellikle eski dönemin başarısızlıklarıyla “yüzleşmeyi” bilmek gereklidir.

Türkiye’de devrimci mücadelede ağır ve çok yönlü yenilgiler yaşandı. Yenilgi koşullarında tek tek devrimciler, örgütler, sınıf ve kitleler yenilgilerle yüzleşmek zorunda kaldı. Ancak, yenilgi dönemlerinin ardından ideolojiden ve politikadan hızlı kaçışlar oldu. Bu kaçış sürecinde adeta işçi sınıfının ideolojisine karşı savaş, “yeni bir ideoloji haline” geldi. Bu tarihsel süreçlerde eski güzel şeylere/günlere özlem duyanlar, yeni ve daha güzel şeyler yaratamamanın çaresizliğiyle nedametçi tepkiler göstermeye başladı.

İçinde bulunduğumuz tarihsel koşullarda ajitasyon, propaganda, örgütlenme faaliyetinde yeni tarz ve yöntemler geliştirmemiz gerekiyor. Çağın gelişen teknolojileri nedeniyle artık eski yöntemler ve hazır reçeteler temel alınarak yapılan propaganda ve ajitasyon yöntemleri sınıf ve kitle çalışmalarında eskisi kadar etkili olamıyor. İşçi sınıfının değişen ve gelişen karakterini iyi anlamalı ve ona göre yeni ajitasyon, propaganda yöntemleri ve sloganları bulmalıyız. Araştırma, inceleme ve propaganda faaliyetini birlikte yürütmeliyiz. Propaganda faaliyetinde mevcut sorunlara sadece eleştirel yaklaşmak yeterli değil, sorunları daha pozitif bir söylemle ortaya koymak, her sorunu kendi bağlamında ele alarak alternatifler üretmek gerekiyor.

Dünyada değişmeyen tek şeyin değişim olduğu söylenebilir. Hayatın kendi dinamizmine uygun olarak her gün her şey değişiyor/dönüşüyor. Kapitalist dünyanın marjinalleştirdiği insanların “hızlı yaşayıp genç ölmeleri” bile bu hıza ulaşmak için yeterli olmuyor. Biz bu değişimin/dönüşümün hızına ne kadar ayak uydurabiliyoruz? Bu sorunun yanıtını basitçe şudur: Dünyayı değiştirmek için yola çıkan her devrimci önce kendisini değiştirmeye/dönüştürmeye hazır olmalı.

Geçen yüzyılın başlarında K. Liebknecht “Mümkün olanın sınırlarına, ancak imkansızı isteyenler ulaşabilir” demişti. Yüzyılın ikinci yarısında ise Che, “gerçekçi ol imkansızı iste” diyerek Güney Amerika dağlarında “göğü fethe” çıkmıştı. Her iki devrimci de değişimin/dönüşümün gücünü biliyor ve ona göre davranıyordu. Dünyayı değiştirmeye/dönüştürmeye kalkışan devrimcilerin 21. Yüzyıldaki sloganı gene “gerçekçi olup imkansızı istemek” olmalı. Değişime/dönüşüme ayak uydurabilmenin ve geleceği kazanabilmenin başka yolu yok.

Ve her devrimci şu gerçeği unutmamalı: “Aşk ve devrim insanı değiştiren/dönüştüren iki temel güçtür!..”

Şaban İBA