Sivil itaatsizlik hem hak hem görevdir

Modern dünyada bir hukuk düzeninin meşru olmasının başat ölçütü özgürlüktür. Hukuk düzenlerinden özgürlüğü sağlamaları beklenir. Bu, aynı zamanda, iktidarın meşruiyetinin en önemli dayanaklarından biridir. Özgürlükleri keyfi biçimde sınırlayan, haklı ve adil olmayan düzenleme ve uygulamaları yürürlüğe koyan iktidarlar ve onların dayandıkları hukuk düzenleri meşruluklarını yitirirler. Bu uygulamaların süreklilik kazanması, baskı ve zulüm derecesine varmaları, sivil itaatsizlik hareketlerini doğurabilir.

Sivil itaatsizlik tabirini, ilk kez, 1849’da Amerika’da Henri Thoreau, hükümetin Meksika’ya karşı yürüttüğü savaşı finanse etmek için topladığı vergiyi haksız bularak ve ırk ayrımcılığını reddetmek için yurttaşları şiddet içermeyen eylemlere davet ettiği bir kitapçıkta kullandı. (1997’de Ayrıntı Yayınları’nın yayımladığı İtaatsizlik, Kamu Vicdanına Çağrı başlıklı derlemede bu metin de yer alıyor.) Tiranlaşmış iktidara karşı özgürlüklere yeniden kavuşmanın yolunun itaatsizlik olduğunu birçok düşünür daha önce belirtmişti. Bunların başında 16. yüzyılda Etienne de la Boétie gelir (Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, İmge Yayınları). Thoreau bu fikre bir isim verdi. Daha sonra, yürürlükteki yasalara aykırı ama hepsi sonradan aklanmış, insanlığa özgürlük mücadelesinde eşik atlatmış birçok eylemin adı oldu. Bir ülkede ve belli bir zamanda yasal olan ama toplumsal vicdanın meşru kabul etmediği uygulamalara karşı, şiddete başvurmadan harekete geçmek sivil itaatsizliktir.

Sivil itaatsizlik kavramında sivil sözcüğü itaatsizlik kadar önemlidir. Sivil, bir yandan yurttaş olma niteliğine, yurttaşın talep etme hakkına vurgu yapar. Sergilenen itaatsizlik, yurttaşlık ilişkisini koparmak amacıyla değil, tam tersine bunu güçlendirmek için yapılır. Sivil itaatsizlik bireysel yarar amaçlı değil, genel yarar amaçlıdır. Bu nedenle, gizli saklı yapılmaz. Kamusal alanda gerçekleştirilir ve mümkün olan en geniş iletişimin sağlanmasına çalışılır. Diğer yandan, Latince “civilis” kavramından da türeyen sivil, aynı zamanda “criminalis”in karşıtıdır. Sivil itaatsizlik, yürürlükteki yasa ve hâkim otoriteye itaatsizliktir ama medeni/sivil olmanın ilkelerine, kurallarına riayet ederek, kriminal olmayarak bunu yapmayı öngörür.

Halen Avrupa Parlamentosu üyesi olan Fransız siyasetçi ve eylemci JoséBové, Gilles Luneau ile yazdıkları İtaatsizliğe Çağrı başlıklı kitabında (İletişim Yayınları, 2006), bir eylemin sivil itaatsizlik olarak nitelendirilmesi için birkaç kriteri yerine getirmesi gerektiğini belirtiyorlar. Bunların başında, sivil itaatsizliğin “yüzü açık yapılan bir eylem” olduğu geliyor. Bunun anlamı, bu tür eylemlerin kamunun gözü önünde yapılması ve eylemi yapanların yaptıklarından dolayı yürürlükteki yasalar çerçevesinde cezalandırılma riskini bilerek göze almalarıdır. Diğer kriter, şiddetsizliktir. Sivil itaatsizlikte amaç, bir karşı şiddeti kışkırtmak, polis veya asker şiddetini, silahlı tepkiyi tetiklemek değil, kamuoyunu ve özellikle karşı tarafı ikna etmektir. Eylem, bireysel çıkar elde etmek için değil, genel yarara aykırı bir yasa veya uygulamaya karşı yürütülür. Başka bütün diyalog ve yasal başvuru yolları tükenince veya ortadan kaldırılınca sivil itaatsizliğe başvurulur.

Nazi savaş suçlularının yargılandığı Nürnberg askeri mahkemesinde tartışılan konulardan biri, “ne dereceye kadar yasallık ilkesi adalet ilkesinden üstünaddedilebilir” sorusuydu. Sanıklar genellikle askeri disiplin, devlet hiyerarşisine tabi olma gibi nedenlerle, şimdi savaş suçu addedilen işleri yaptıklarını beyan ediyorlardı. Nürnberg yargıçları, kişilerin şerir yasalara boyun eğmeme hakkını vurgulamakla yetinmedi. Bu tür yasalara, kararnamelere, emirlere uyup bunları harfiyen uygulayanları da mahkûm ettiler. Böylece, şerir yasalara boyun eğmemeyi yalnız bir hak değil aynı zamanda insanlık değerleri adına bir görev olarak tanımladılar.

Sivil itaatsizlik hukukun genel reddi değildir. Ne de herkesin kendi kafasına göre kendi yasallığını ilan etmesidir. Evrensel kabul görmüş ilkeler adına, hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi için veya bunun daratılmasına karşı çıkmak için verilen, şiddet içermeyen mücadelelerin bir parçasıdır. Meşru olmayan yasaya, meşruluğunu yitirmiş iktidara hayır demek ve bu meşruluk yitimi devam ettikçe bunda ısrar etmektir. Adam sendeciliğe, her şey boşunacılığa, kısacası sinizme ve konformizme teslim olmamak, insanlık onurunu savunmak demektir.