Silivri’de Nikah: Tutuklu Bürokrat Buğra Gökce Cezaevinde Hayatını Filiz Kahveci ile Birleştirdi

Silivri Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Buğra Gökce, cezaevinde düzenlenen törenle Filiz Kahveci ile evlendi. Nikaha, CHP Genel Başkanı Özgür Özel şahitlik yaptı. Törene Gökce’nin 80 yaşındaki annesi Şeyma Gökce, ağabeyi Tuğba Gökce ile Filiz Kahveci’nin babası Ahmet Kahveci de katıldı.

Cezaevinin sınırlı imkanlarında gerçekleştirilen nikah töreni, yalnızca iki aileyi değil, aynı zamanda Gökce’nin tutukluluğuna yönelik kamuoyundaki tartışmaları da yeniden gündeme taşıdı. Gökce’nin ailesi ve kayınpederi törenden sonra cezaevi önünde duygusal açıklamalarda bulundu.

Anne Gökce: “Biz insan değil miyiz?”

Nikah sonrası cezaevi önünde konuşan anne Şeyma Gökce, adaletsizliğe ve yaşadıkları mağduriyete dikkat çekti. 80 yaşındaki anne, gözyaşlarını tutamayarak şunları söyledi:

“O kadar büyük kötülüklerle karşılaşılıyor ki, hangisini söyleyeceksin aklına gelmiyor. Yazık, günah. Sokakta katiller, kadını öldürenler gezerken neden suçsuz insanlar içeride? Kendi istikbalin için herkesi bu kadar aşağılamak, kötülemek, vatanı bu hale getirmek insanlığa yakışır mı? Çocuğunun evliliğini, yavrusu olmasını, mutlu olmasını ister insan. Ama sen bundan mahrum kalırsan, bir anne olarak çabalayıp büyüttüğün evladını bu halde görürsen, ne kalıyor geriye? Bize yazık değil mi, biz insan değil miyiz? Size uymak zorunda mıyız? Uyamıyoruz, uymuyoruz.”

Baba Kahveci: “Bu zulüm nasıl yapılabilir?”

Gelin Filiz Kahveci’nin babası Ahmet Kahveci de duygularını şu sözlerle dile getirdi:

“Babaların, annelerin en büyük mutluluğu kızlarını koluna takıp damadın koluna teslim etmektir. Bugün ben bunu yapamadım. Yine kızımı koluma taktım ama götürdüğüm yer bir nikah salonu değil, cezaevi oldu. Böyle bir zulüm nasıl yapılabilir ki? Gerçekten, insan olmanın ne kadar uzağındalar, anlatılamaz. Buğra’yı ilk tanıdığımda, ‘Adam gibi adam, pırıl pırıl bir insan’ demiştim. Kızım evlilik kararını bana telefonda söylediğinde ‘Baba, Buğra oradayken evlenelim mi?’ dedi. Ben de dedim ki: ‘Yoldaşlık böyle zamanlarda belli olur. Birlikte daha güçlü direneceksiniz. Bu insanlar daha çok direnecek ve biz kazanacağız. Zafer bizim olacak. Ama çocuklarımız eziyet çekiyor. 75 yaşımıza geldik, ak saçlarımızla mücadeleye devam ediyoruz, devam edeceğiz.’”

Ağabey Tuğba Gökce: “Direniş esastır, devam edeceğiz”

Ağabey Tuğba Gökce ise yaptığı açıklamada, Türkiye’de adalet sistemine dair sert eleştiriler yöneltti:

“Vatan hainleri, IŞİD’ciler, domuz bağcılar, bebek katilleri dışarıda, ellerini kollarını sallayarak geziyor. Eli silah tutmayan, kalem tutan, bu vatanın yetiştirdiği kıymetli akademisyenler ve devlet insanları ise içeride. Biz onurlu, şerefli bir Kıbrıs gazisinin çocuklarıyız. Gökyüzüne bakıyoruz. Gökyüzü herkesindir. Sizindir. Siz de gökyüzüne bakın. Direniş esastır, direnmeye devam.”

Gökce’nin Tutukluluğu ve Siyasi Arka Plan

Buğra Gökce, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İstanbul Planlama Ajansı’nın başkanı olarak görev yaparken gözaltına alınmış, ardından 23 Mart 2025 tarihinde tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilmişti. Gökce’ye yöneltilen suçlamalar hakkında kamuoyuna net deliller sunulmamış, tutuklama süreci ağırlıklı olarak gizli tanık ifadelerine dayanmıştı. CHP yönetimi, Gökce’nin tutuklanmasını hukuksuzluk örneği olarak değerlendiriyor ve siyasi bir operasyon olarak nitelendiriyor.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in şahit olarak katılması da bu evliliği yalnızca kişisel bir karar olmaktan çıkarıp siyasi bir sembole dönüştürdü. Özel, daha önce yaptığı açıklamalarda, Gökce’nin tutukluluğunu protesto eden mitingler düzenlemişti.

Toplumda Derinleşen Adalet Tartışması

Nikah töreni, Türkiye’de adalet, hukuk devleti ve özgürlükler konusundaki gerilimleri bir kez daha gözler önüne serdi. Tutukluluk süreci, sadece bireysel bir mağduriyet değil; akademisyenlerin, şehir planlamacıların ve muhalif bürokratların hedef alındığı daha geniş bir baskı dalgasının parçası olarak görülüyor.

Gökce’nin cezaevinde evlenmesi, ailesinin yaşadığı travma ve törende verilen duygusal mesajlar, sadece bir nikahın değil, aynı zamanda bir direnişin sembolü olarak hafızalara kazındı. Cezaevi duvarları ardında kurulan bu evlilik, bir yanıyla sevdanın, diğer yanıyla da adaletsizliğe karşı sürdürülen mücadelenin hikayesi haline geldi.