Sermayenin Siyaseti: Elon Musk ve Amerikan Demokrasi Krizi

white concrete structure

Amerikan siyasi tarihinin garip bir sayfasına daha tanık oluyoruz. Dünyanın en zengin kişisi Elon Musk, ABD Kongresi’ni sosyal medya platformu X’te (eski adıyla Twitter) paylaştığı öfkeli mesajlarla sarsarak, yalnızca kendi gücünün sınırlarını değil, aynı zamanda Amerikan siyasetindeki yapısal çürümeyi de ortaya koydu. Musk’ın, iki partinin üzerinde anlaştığı geçici harcama bütçe tasarısını “suç” olarak nitelendirmesi ve bu tasarıya oy veren kongre üyelerini “iki yıl içinde görevden aldırma” tehdidi, Amerika’nın geleceği için endişe verici bir tablonun parçası olarak görülmeli.

Ancak Musk’ın bu hamlesi, yalnızca bir bireyin narsistik güç gösterisinden ibaret değil. Bu durum, sermayenin siyaseti nasıl açıkça ve doğrudan yönlendirdiğinin bir örneği olarak tarih kitaplarına geçmeye aday.

Hükümetin Krizi: Demokrasi mi, Sermaye Oligarşisi mi?

Kongre üyelerine bütçe tasarısını reddetmeleri çağrısı, hükümetin kısmen işlevsiz kalma (kilitlenme) riski üzerine yapılan tartışmalar, geleneksel olarak siyasi strateji ve mali muhafazakarlık zemininde yürütülürdü. Ancak bugün, bu tartışma Elon Musk ve Donald Trump gibi figürlerin kişisel kaprisleriyle şekilleniyor. Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson’ın açıklamaları, bu gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Johnson, tasarının ayrıntılarını Musk ve Vivek Ramaswamy gibi seçilmemiş zenginlerle tartıştığını açıkça itiraf ederek, halkın temsilcilerinin değil, sermayenin emirlerini yerine getirdiğini ortaya koydu.

Bu tablo, Amerikan siyasetinde bir süredir şekillenmekte olan bir değişimin sonucudur. Sermayenin siyaseti dizginlemesi yeni bir olgu değil, ancak Musk gibi bir figürün bu kadar açık bir şekilde otoriter bir lider gibi davranması ve Cumhuriyetçi Parti’nin buna boyun eğmesi, sermayenin siyaseti ele geçirme sürecinin neredeyse tamamlandığını gösteriyor.

Sosyal Medya ile Yönetim: Kaos ve Manipülasyon

Musk’ın sosyal medyadaki çıkışları, yalnızca siyasi baskı yaratma aracı değil, aynı zamanda sistemin zayıflıklarını istismar eden bir taktik olarak işlev görüyor. Musk’ın, hükümetin işlevlerini yerine getirme riskini görmezden gelerek, “kritik işlevleri etkilemeyeceği” iddiası, onun hem kamu yönetimine dair temel bilgisizliğini hem de popülist bir şekilde kitleleri manipüle etme niyetini gösteriyor. Gerçekte, bir hükümetin ödeme yeteneğini kaybetmesi (kilitlenmesi) ekonomik ve sosyal olarak büyük maliyetler yaratır; kamu çalışanları maaş alamaz, sosyal programlar aksar ve en kırılgan kesimler bu krizden en çok etkilenir. Ancak Musk için bu, yalnızca kendi gücünü göstermek adına göz ardı edilebilecek bir detaydır.

Trump-Musk Çatışması: İki Otoriter Figür Arasında Güç Mücadelesi

Musk’ın siyasetteki bu yeni rolü, Donald Trump için hem bir fırsat hem de bir tehdit oluşturuyor. Trump, sermayenin desteği olmadan otoriter hedeflerine ulaşamayacağının farkında. Ancak Musk’ın bu kadar görünür bir şekilde siyaset sahnesine çıkması, Trump’ın egemenlik alanını tehdit ediyor. Bu durum, iki otoriter figür arasında bir güç mücadelesinin başlangıcına işaret edebilir.

Musk’ın sosyal medya platformu X’te gösterdiği agresif tutum, Trump’ın politikalarında bir gölge lider gibi davranma potansiyeline sahip olduğunu ortaya koyuyor. Ancak bu ittifak, uzun vadede çatışmaya dönüşebilir. Çünkü Trump gibi bir figür, Musk’ın dikkatleri kendi üzerinden çekmesine ve hükümet üzerindeki etkisini artırmasına uzun süre izin veremez.

Sermayenin Demokrasiyi Kuşatması

Bu olaylar, yalnızca ABD için değil, tüm dünya için bir uyarı niteliği taşıyor. Sermaye sınıfı, yalnızca ekonomiyi değil, siyaseti de doğrudan yönlendirebilecek bir güce ulaştığında, halkın iradesi tamamen devre dışı bırakılır. Bu durum, otoriter rejimlerin kapısını ardına kadar açar.

Elon Musk’ın, seçilmemiş bir milyarder olarak, Amerikan siyasetini şekillendirmeye çalışması, demokrasinin içinin nasıl boşaltıldığını gösteriyor. Demokratik süreçler yerini sermaye oligarşisinin diktasına bırakırken, halkın çıkarları bu süreçte tamamen göz ardı ediliyor. Bu durum yalnızca eleştiriyle değil, halkın kolektif örgütlenmesi ve direnişiyle karşılanmalıdır.

Bugün ABD’de yaşananlar, kapitalist sistemin sınırlarının ve çelişkilerinin açık bir göstergesidir. Bu sistem, yalnızca az sayıda kişinin çıkarlarına hizmet ettiği sürece, halkın ihtiyaçlarını ve adalet talebini karşılayamaz. Elon Musk ve Donald Trump gibi figürlerin yükselişi, bu sistemin krizinin bir sonucudur ve ancak bu krizle yüzleşerek aşılabilir.

Musk-Trump dönemi, demokrasiyi savunanlar için bir alarm zili olmalıdır. Halkın iradesini geri almak ve sermayenin tahakkümünü sona erdirmek için örgütlenmek, yalnızca Amerika’nın değil, tüm dünyanın geleceği için bir zorunluluktur.