Seçim Barajı’nın TBMM’ye yansıması üzerine bir örnek

Milletvekili Genel Seçimleri’nde uygulanan %10’luk ülke barajı her seçim öncesinde eleştirilir. Barajı geçme riski olmayan partiler “istikrar” adına böyle bir uygulamanın gerekliliğinden bahsederlerken, barajın altında kalması muhtemel olanlar “temsil” ilkesinin zedelendiğini, halkın iradesinin TBMM’ye yansıyamadığını vb. iddia ederek mevcut sistemi eleştirirler.

Bu yazının amacı, partilerin bir seçim çevresinde kazandıkları oylardan o ilde çıkaracakları milletvekili sayısının nasıl belirlendiği ve uzun yıllardır uygulanmakta olan %10 ülke barajının somut sonuçları (ve eğer bu baraj uygulanmamış olsaydı neler olabileceği) ile ilgili çok basit bilgiler verebilmektir.

Kullandığım rakamların tamamı TUİK’ten alınmıştır. Örnek olarak 2002 tarihinde gerçekleştirilen Milletvekili Genel Seçimleri’ni; Seçim Çevresi olarak da Diyarbakır ilini aldım. Çünkü özellikle ülke barajının kazanılan milletvekilliği üzerindeki etkisini gösterebileceğim ve yaklaşan seçimlerde de alacağı oyun bu tartışmaya endekslendiği parti,  bu tarihten sonra gerçekleştirilen seçimlerde, ülke barajını atlayabilmek için bağımsız adaylar ile seçimleri katılmayı tercih etmiştir. Seçim çevresi olarak Diyarbakır’ı  seçmekteki temel amacım ise yine bu partinin Diyarbakır’daki oyların yarısından fazlasını almasına rağmen hiçbir milletvekili çıkaramamasını örnekleyebilmeme en müsait yer olmasıdır.

Yaklaşan seçimlere parti olarak girme kararı alan (ve dolayısıyla ülke genelindeki oyları %10’u aşamazsa hangi seçim çevresinde ne kadar oy alırsa alsın aldığı oylar hesaplama işlemine tabi tutulmayacak olan) HDP, en son 2002 seçimlerinde DEHAP adıyla örgütsel olarak katılmış; o tarihten sonraki seçimlere ise bağımsız adaylar aracılığı ile iştirak etmişti.

2002 seçimlerinde Diyarbakır’da kullanılan geçerli oy, toplam 421.680’dir. Bu oyların 67.298’i, Meclis’te toplam 10 sandalyeyle temsil edilen Diyarbakır’dan 8 milletvekili çıkaran AKP’ye aittir. Aynı seçimlerde CHP 24.963 oy almış ve geri kalan 2 milletvekilliği de partinin ilk iki sırasındaki adaylar arasından seçilmişlerdir. Diyarbakır’a ayrılan 10 milletvekilliğinin 8’ini AKP, 2’sini CHP almasına karşın bu iki parti de bölgedeki en yüksek oyu alan ilk iki parti değildirler. Diyarbakır’da kullanılan oyların %56,1’ini alan DEHAP, ülke genelinde %6,7 oy aldığı için; Diyarbakır’daki oyların %7,2’sini alarak CHP’den de fazla  (30.330)  oy toplayan DYP ise ülke genelinde %9,54 oy aldığı için her iki parti de hiçbir milletvekili çıkaramamıştır.

İlk önce önümüzdeki genel seçimlerde de uygulanacak olan sistemi özetlemeye çalışayım. İşi basitleştirmek için de 2002 seçimlerine sadece bu partilerin katıldıklarını varsayalım ve Diyarbakır örneğinden hareketle alınan oylardan yola çıkarak kazanılan milletvekili sayılarının nasıl hesaplandığını özetlemeye çalışalım.

Hesaplama işlemi yapılırken, seçimlere katılan her bir partinin (ve bağımsızların) oyları sırayla o ilde çıkarılacak milletvekilliği sayısına bölünür. Şöyle ki, örneğin,  2002 seçimlerinde DEHAP’ın aldığı oy (236.689) önce 1’e, sonra 2’ye.. 9’a ve 10’a bölünür. Böylece Diyarbakır ili için oluşturulan seçim sonuçları tablosunda DEHAP satırına ait 10 ayrı rakamın bulunduğu sütunlar oluşturulur. Eğer Diyarbakır 10 değil örneğin 15 milletvekilliği ile temsil edilseydi bu işlemi 15’e kadar devam ettirerek 15 ayrı rakam ve bu rakamların yer aldığı sütunlar oluşturmamız gerekirdi. Aynı işlem AKP, DYP, CHP (ve örneğimize dahil etmiyoruz ama katılan tüm parti/bağımsızlar) için tekrarlanır. Daha kolay tasavvur edebilmeniz için sadece DEHAP için yapılan işi şöyle sayıya vurarak tekrarlayayım. Yüksek Seçim Kurulu, DEHAP’ın o seçim çevresinde aldığı oyu (toplam 236.689) 1/236.689, 2/236.689…..10/236.689 şeklinde bölerek bir tablo elde eder. Tabii bunu her parti için tekrar eder. Böylece Diyabakır için bir tablo oluşturur. Gerisi kolay. Listedeki en büyük 10 rakamı seçilir; seçilen rakamlar hangi partinin satırlarına denk geliyorsa o parti o kadar milletvekilliği kazanmış olur. Yukarıdaki rakamlar esas alınarak oluşturulacak bir tablodaki en büyük 7 rakam DEHAP’a, 2’si AKP’ye 1’i de DYP’ye aittir. Yani tabloya göre 2002 seçimlerinde Diyarbakır’dan 7 DEHAP, 2 AKP ve 1’de DYP milletvekili çıkacaktır.

Ancak yukarıda da belirttiğim ve TUİK sayfalarından da rahatlıkla bulabileceğiniz gibi seçim sonuçları hiç de bu şeklilde değildir; açıklanan seçim sonuçlarına göre AKP 8, CHP’de 2 milletvekili çıkarmıştır.

İşte %10 ülke seçim barajı burada devreye girer. O seçim çevresinde (bizim örneğimizde Diyarbakır) alınan oylar ve oluşan tablo ne olursa olsun, hesaplama benim yukarıda yapmaya çalıştığım gibi yapılmaz. Çünkü tablodan %10 barajını geçemeyen DEHAP ve DYP silinir; hesaplama onların oyu dikkate alınmadan yapılır. Gerçekten de bu iki partinin aldığı oyların o ilin çıkacağı milletvekili sayısına sırasıyla bölünmesiyle oluşturulan tabloda bu iki partiye ait onar rakam dikkate alınmazsa, en yüksek 8 rakam AKP, 2 rakam da CHP satırına denk gelmektedir.

Başka şekilde ifade edeyim. Sadece Diyarbakır özelinden hareket eder ve sadece 4 partiyi dikkate alarak konuşursak; bu ilde DEHAP ve DYP’ye verilen (sırasıyla %56,1 ve %7,2) toplam % 63,3 oy;  yani 421.680 geçerli oyun 267.019 oy çöpe atılmış ve 10 milletvekilliği  (AKP ve CHP’nin toplam )92.261 oy dikkate alınarak hesaplanmıştır. %10 barajı, sadece ve sadece Diyarbakır’da uygulanmış olsa ya da kendisinden beklenen sonuçları sadece bu ilde göstermiş olsaydı bile parlamento aritmetiğinin nasıl değişebileceğini umarım gösterebilmişimdir. O takdirde AKP 363 değil 358 milletvekili; CHP ise 178 değil, 176 milletvekili çıkarmış olurdu. Sadece diyarbakır’ı ele alarak kurduğum bu senaryoyu Türkiye genelini düşünerek hesap etme; böylesi bir kurgunun önümüzdeki seçimlerine yansımasını tahayyül etme işini de size bırakıyorum.

Bu haftalık bu kadar; aynı konuya gelecek hafta da devam edeceğim. Eğer ülke barajı bu kadar kötü ya da popüler söylenişi ile “milli irâdenin tecellisine” mani ise neden tüm ülkelerde hâlâ –Türkiye kadar yüksek olmasa da- ülke barajı uygulaması var? Neden tüm ülkelerin uygulayacağı “tek” ve “mükemmel” bir seçim sistemi yok? Temsilde adalet ve yönetimde istikrar nedir? Neden dünya üzerindeki her bir parlamento birinden birbirleriyle çelişkili bu iki ilkeyi aynı anda gözetmek zorundadır. Gözetmezse ne olur?

 

Mete Kaan KAYNAR