Proje Okulları Gölgesinde Eğitimde Yeni Kriz: CHP’den Yargıya Başvuru

Liselere Geçiş Sınavı (LGS) sürecinde yaşanan usulsüzlükler ve sınav güvenliği ihlalleri kamuoyunda yankı uyandırmaya devam ederken, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) hukuki mücadeleye başladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Proje Okul Yönetmeliği’nin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurduklarını açıkladı.

Parti adına yapılan açıklamada, LGS sürecinde sınav bitmeden sosyal medya üzerinden soruların paylaşılması, sınavın bütünlüğüne gölge düşüren iddiaların bizzat Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kabul edilmesi ve 29 kişi hakkında başlatılan soruşturmalar, mevcut eğitim sisteminin yapısal zaaflarını bir kez daha görünür hale getirdi.

“FETÖ Modeli”ne Dönüşen Bir Yapı mı?

CHP’li Özçağdaş, Proje Okul sistemini sert bir dille eleştirerek, bu uygulamanın geçmişte FETÖ tarafından inşa edilen paralel eğitim yapılanmalarını andırdığını belirtti. Özçağdaş’a göre, bu okullar yalnızca nitelikli eğitim verme amacı taşımıyor; aynı zamanda merkezi denetimden ve kamu denetiminden uzak bir ayrıcalıklı alan yaratıyor. Bu yapı, tıpkı FETÖ’nün eğitim yapılanması gibi, liyakatten uzak, ideolojik tercihlere dayalı bir kadrolaşmanın aracına dönüşüyor.

Dönemin müsteşarı olan bugünün Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in başlattığı uygulama kapsamında şu an Türkiye’de 2 bin 153 proje okulu bulunuyor. Bu okullarda görev yapan 80 bin öğretmen ve 5 bin yönetici, merkezi sınav sistemi dışında, doğrudan bakanın takdiriyle atanıyor. Özçağdaş, bu durumun açıkça “eğitimde eşitlik” ve “kamu görevlisi atamalarında liyakat” ilkelerini ihlal ettiğini vurguladı.

Yüzde Birlik Öğrenciden Tarikat Gözetiminde Eğitim

CHP’nin eleştirilerinde dikkat çeken bir diğer nokta ise, proje okulları aracılığıyla cemaat ve tarikatların eğitim alanında etkinleştiriliyor olması. CHP, bu okullarda oluşturulacak akademik danışma kurulları ve AR-GE koordinatörlükleriyle tarikatların okul yönetiminde söz sahibi olmasının önünün açıldığını ileri sürüyor.

Suat Özçağdaş, “Bu kurumlarda derslerin en az yüzde 30’unun öğretmen olmayan, Türk vatandaşı dahi olmayan kişiler tarafından verilmesi planlanıyor. Bu uygulama ne pedagojik ne de hukuki açıdan savunulabilir” ifadelerini kullandı. Bu, yalnızca eğitim kalitesini değil, aynı zamanda laiklik ilkesini de tehdit eden bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Sınıfsal Eşitsizlik Derinleşiyor

CHP’ye göre, proje okulları yalnızca ideolojik değil, aynı zamanda sınıfsal bir ayrışmanın da aracına dönüşüyor. Özçağdaş, bu okulların her birinin kendi sınavını yapabilecek olmasının, dar gelirli ailelerin çocuklarını dışlayacak bir mekanizmaya işaret ettiğini belirtti. “Yüzde birlik dilime giren öğrenciler bu okullara kabul edilecek ama her okulun ayrı sınav yapması demek, özel kurslara erişimi olmayan çocukların sistem dışına itilmesi demektir,” dedi.

Bu durum, eğitimde fırsat eşitliğini daha da zedeleyerek, yoksul ve emekçi sınıfların çocuklarının kamusal eğitim hakkından dışlanmasına yol açıyor. Eğitim sistemi, her geçen gün daha çok bir ayrıcalıklar düzenine dönüşürken, kamusal nitelikli eğitim fikri de aşındırılıyor. CHP’nin itirazı, bu sınıfsal ayrışmanın, ideolojik kadrolaşmayla birlikte kurumsallaşmasına karşı bir direniş olarak anlam kazanıyor.

Kamusal Eğitim mi, Parçalı Müdahale Alanı mı?

CHP’nin yargıya başvurusu, yalnızca bir yönetmeliğin iptali istemi değil; aynı zamanda Türkiye’de eğitim politikalarının neoliberal dönüşümü ve dinsel ideolojik kuşatması karşısında kamusal eğitim hakkının yeniden tanımlanması çağrısını da içinde barındırıyor. Bugün proje okulları üzerinden yürütülen politikaların, yalnızca teknik düzenlemeler değil, eğitimde ideolojik, sınıfsal ve siyasal bir yeniden yapılanma olduğu açık.

Dolayısıyla yürütmenin durdurulması istemi, yalnızca bir mahkeme kararını değil, daha büyük bir toplumsal tartışmanın da kapısını aralıyor: Türkiye’de eğitim, piyasa ve inanç merkezli müdahalelerden arındırılmış, bilimsel ve kamusal bir zemin üzerine mi inşa edilecek, yoksa cemaatlerin, tarikatların ve ayrıcalıklı sınıfların belirlediği bir “özel rejime” mi dönüşecek?

CHP’nin bu çıkışı, sessizleştirilen milyonlarca öğrencinin ve ailelerinin sesi olma iddiasını taşıyor. Eğitim alanında yaşanan bu derin dönüşüm, yalnızca teknik bir tartışma değil; toplumsal bir mücadele alanı olarak da yükseliyor.