Birkaç saat önce FED (ABD merkez bankası) başkanı Jerome Powell bir basın toplantısı yaparak faizin 75 baz puan yükseltildiğini açıkladı. Bu, FED’in beşinci faiz artışı kararı. Konunun uzmanları Kasım ayında bir artış daha bekliyor. Faizin bu kadar kararlı ve aşama aşama yükseltilmesinin tek amacı var: enflasyonu düşürmek.
Basın toplantısının büyük bölümünü bizim ekonomi kanallarımız da verdi. Powell iyi hazırlanmış bir konuşma ile faiz artışının neden gerekli görüldüğünü ayrıntılı biçimde açıkladı. Enflasyonun düşürülmesinin en önemli amaç olduğunu, bunun bazı maliyetleri olmasının da kaçınılmaz olduğunu açıkça belirtti. Gözlerinde hiçbir ışıltı göremedim. Eminim, basın toplantısına katılanlar da göremedi.
Medya temsilcileri sorularını doğrudan ve kısa kısa sordular. Soruların tümünün bir mantığı vardı. Örneğin faiz artışının büyüme hızını düşürme olasılığı (bir anlamda kesinliği), bununla ilişkili olarak işsizliğin artması, ekonominin durgunluğa girmesi gibi konular yanında faiz artışlarının nereye kadar süreceği, büyüme hızının ve istihdamın ne zaman toparlanacağı soruldu. Powell bunlara gerçekçi yanıtlar vermeyi tercih etti, lafı dolandırmaya çalışmadı, işsizliğin bir ölçüde artacağını, büyüme hızının bir süre düşük olacağını söyledi. Alınan önlemlerin olumlu sonuçlarının ne zaman doğacağına dair bir süre de vermedi. Tekrar tekrar şunu vurguladı: enflasyonun maliyeti çok daha ağırdır, fiyat istikrarını geciktirmek daha fazla acıya neden olur, özellikle ücretliler ciddi bir satınalma gücü kaybına uğramaktalar, birinci ve en önemli hedef enflasyonu düşürmektir.
Powell “halkımızı enflasyona ezdirmeyiz” gibi bir ifadeyi hiç kullanmadı. Demek ki, böyle bir yaklaşımı hiç okumamış, hiç duymamış. ABD’nin işi gerçekten çok zor. Türkiye’de uygulanan politikanın dayandığı propaganda “halkı enflasyona ezdirmemek”. Ne var ki halk bu gerçeği göremediği için, ezildiğini düşünüyor ve hep şikayet ediyor.
Hükümetin iddiasının sözde “kanıtı” da en azından memurlara ve emeklilere altı ayda bir zam yapmak. Enflasyon oranları ile ilgili tartışmaları bir yana bırakarak, altı ayda bir enflasyon kadar bir zam yapıldığını varsaysak bile, bunun refah düzeyinin düşmesini engellemeye yetmediği çok açık. Basit bir örnekle gidelim: Sizin ücretinizle (10 000 tl) sadece peynir aldığınızı düşünelim (kilosu 100 tl) ve birinci aydaki ücretinizle 100 kg peynir alıyorsunuz, bir ay içinde peynir fiyatı % 10 artarsa (110 tl) alacağınız peynir yaklaşık 91 kiloya ( 90 kg 909 g) düşer. İzleyen ayda diyelim ki % 8 artsa , fiyat 118.80 olur ve alacağınız peynir 84,175 kg olur. Demek ki, aldığınız peynir her ay azalıyor. Altı ay sonunda enflasyon oranında zam yapıldığı takdirde, siz sadece ilk aydaki satınalma gücünüze kavuşursunuz, ancak arada geçen aylardaki kayıplar (sıkıntılar) telafi edilmemiştir. Dolayısıyla her ay basamakları aşağı doğru iniyorsunuz, sonra asansörle çıkıp yeniden inmeye başlıyorsunuz. Bu da şu açıdan iyimser bir örnek oldu, basitleştirmek amacıyla açıklanan enflasyonun sizin yaşadığınız enflasyonu yansıttığını varsaydık. Tam böyle olmadığını da biliyoruz.
İşin özü çok açık, yüksek enflasyonun olduğu yerde özellikle sabit gelirlilerin refah düzeyinin düşmemesi olanaksızdır. Dolayısıyla enflasyonu düşürmek zorunludur, bunun için uygulanacak sıkı para politikasının yaratacağı sosyal maliyetler karşısında ise, sosyal politika araçlarına başvurmak gerekir. Bugün Türkiye’de uygulanan politika ile büyüme hızı düşmese bile, halkın satınalma gücü düşmekte, büyümeden ihracatçılar, ihracata dönük üretim yapan firmalar ve de finans sektörü yararlanmaktadır.
İşin kötüsü, iktidar sürecin işleyişini anlamamakta inat etmekte, hatta seçim eğik düzlemine girildiği için harcamaları artırıcı politikaya gaz vermekte ve enflasyonun sürmesini garanti altına almaktadır. Powell ise, kısıtlayıcı para politikasını kararlı biçimde uygulamayı, bizdekine oranla çok daha düşük olan bir enflasyonu % 2’ye çekmek amacıyla gerekli görmektedir.
İşin özeti, Powell bu işi bilmiyor, bizim iktidar biliyor!
ABD’nin işi zor, Türkiye’nin işi kolay! Onun için de bizi kıskanıyorlar.
- Osman Kavala 2500 Gündür Hapis - 4 Eylül 2024
- Bir Televizyon Tartışması Amerika’yı Sarstı - 28 Haziran 2024
- Enflasyon Düşecek, Ama Fiyatlar Değil - 3 Haziran 2024