Politik Tutum Olarak Savaş ve Barış

Burada söz konusu etmek istediğim konu, herhangi bir savaş ya da herhangi bir barış durumu değil. Benim üzerinde durmak istediği mevzu daha çok savaşın ya da barışın yolunun nasıl açılabildiğine ilişkin olacak.

Savaş da tıpkı barış gibi politik bir konu. Böyle onunca da ideolojiler işin içine giriyor tabii. Politikaya ve ideolojiye ikiz kardeş dersek yalan söylemiş olmayız; zira onlar birlikte doğmuştur, birlikte yaşamaktadırlar ve birlikte öleceklerdir. Bu anlamda ikiz kardeşlikten de öte bir durum olduğunu söylesek yeridir.

Bana sorulursa, bir insan yönetme sanatı olan politika da, ideolojiler de, tarihe, daha doğrusu etiğe toslamış bir yaşam ahlâkının ürünüydü. Çok iddialı bir şey söylediğimin farkında olarak belirteyim ki, hangi derecede bir ideolojinin taraftarı yaptıysak kendimizi, o derecede ufkumuzu daralttık demektir. Savaşlarımıza haklı gerekçeler aradık; haklı olmanın değil, haklı çıkmanın peşinde koştuk. Böyle olunca; savaştık, savaştık, savaştık…. İdeolojiler, kendi penceremizden bakmamızı engelledi; en güzel dünyanın kendi pencerelerinden göründüğüne ikna etmeye çalıştı. İşte o ikna sürecinin adı politikaydı. Ama yalandı… Korkularımızın ev sahibiydi o…. Onların günlüğüne bakma şansımız olsa eminim ki, bir psikopatın günlüğünden faklı bir şeyle karşılaşamayacağız.

Bizi sürekli umutla uyuÅŸturdu. Aslında bu sürdürülemez savaÅŸ sisteminin, her dört yılda bir “seçim” yaparak sürdürülür olmasını saÄŸladı. Çok da baÅŸarılı oldu üstelik. Böyle olunca, durumun hem kurbanı hem de sorumlusu olduk. UÄŸruna ölümü bile göze aldığımız ideolojilerimiz bizi adeta heyelan gibi altına aldı. Ama iÅŸin kötüsü bunun farkında bile deÄŸildik. Ağız dolusu gülemedik; gülmekle özgürlük arasındaki iliÅŸkiyi kuramadık bile.

Ä°deolojiler bizi kurban kültürüyle ve marÅŸlarla besledi; sertlikle disipline etti; örgütle aynılaÅŸtırdı; bizi silahlandırdı; ürkek ve tedirgin yaptı. Oysa bu “yol” sadece savaÅŸa çıkardı; barışa deÄŸil. Tüm toplumu erkekleÅŸtirdi; ego tutsağı liderlerle gerçek dışı beklentilere sürükledi. Kitleden kopma, etiketsiz yaÅŸama, cinselliÄŸini cinsiyetsizleÅŸtir dedi. Yalan mı?

Oysa barışa, ötekini cezbederek, dansla, ÅŸarkıyla, mizahla, güler yüzle, kadın ve erkek birlikte eÅŸitçe; etiketsiz ve cinsiyetimizle gidilirdi. Tıpkı “Gezi” deneyiminde olduÄŸu gibi. Zira Gezi, özünde bir barış deneyidir; doÄŸayla, herkesle, kardeşçe…

Biz insanların, durup dururken birbirine saldıran, şiddetsiz duramayan, sistematik vahşet uygulayan tek tür olduğumuz söylendi. Savaşın sürdürülebilir bir şey olduğu ima edildi. Böyle olunca barışın olabilirliği ortadan kalktı tabii! Savaş, meşru bir doğa olayı gibi algılandı; yazık oldu bize.

Ama durun, hemen pes etmeyin. Gündüz Vassaf’dan öğrendiÄŸim bir bilÄŸiyi paylaÅŸayım sizinle. DNA’mızın %98.7 oranda örtüştüğü ÅŸempanzelerden bahsediyor. Aslında ÅŸempanzelerin bir baÅŸka türü olan BONOBOLAR’dan… Bonoboları 1970’lerde keÅŸfetmiÅŸiz. Bizim yaÅŸamımızda savaÅŸ nasıl “kaçınılmaz” gösteriliyorsa; onların yaÅŸamında da barış kaçınılmazmış. Bilimsel ve gözlemsel olarak da ispat edilmiÅŸ ki, bonobolar saldırganlığı tetikleyecek ortamlarda, kavga yerine, cinsel iliÅŸkiye giriyorlar. Birbirlerine saldırmak yerine seviÅŸiyorlar. Mizah deÄŸil gerçek! Demek ki kalıtımsal olarak savaÅŸa da barışa da eÄŸilimliyiz. SavaÅŸ kültürünü üretmek yerine yaÅŸam ahlâkı üretebilsek, bonobonlar gibi bir ideolojiye ihtiyaç duymayacak, kafamız bozulduÄŸunda, diÄŸerine kızdığımızda, savaÅŸmayacak, seviÅŸecektik.

Bonobolar, insan evladının o çok kutsadığı ideolojisini, kültürünü çoktan çöpe atmış bile. Barışın olabilirliğinin yolunu göstermiş.

Evet ama insanlık o kadar ilerlemedi. Öyle anlaşılıyor ki Bonobolar’ın yanında bizler daha on bin yıl gerideyiz; belki de emekleme çağındayız.

Anafikir namına bir ÅŸey söyleyecek olursak; savaşın, politik tutumların ve onun ideolojilerinin ürünü olduÄŸunu söyleyelim. Barışın ise anti-politik tutum ve onun ahlakının ürünü olacağını ortaya koyalım. En azından benim bonobonlardan öğrendiÄŸim bu…

Ali Rıza GELİRLİ
Latest posts by Ali Rıza GELİRLİ (see all)