Yanlış Bilgi ve Dezenformasyon

Dünya Ekonomik Forumu, 2024 yılı Global Riskler Raporu’nu yayımladı. Rapor dünya genelinde düzenlenen Global Risk Algısı Anketi’nden elde edilen verileri baz alarak hazırlanıyor.

Bu seneki ankete akademik çevrelerden, iş hayatından, kamu yönetimlerinden, uluslararası toplum ve sivil toplum örgütlerinden 1.490 kişi katılım sağlamış. Yani, oldukça geniş ve yetkin bir kitlenin görüşlerine dayanarak bir çalışma yapıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Alışmışızdır, genellikle risk yönetimi anketlerinde iklim değişikliği, toplumsal ya da siber güvensizlik riskleri ilk sıralarda yer alırlar. Fakat, bu seneki ankette büyük bir sürpriz sonuç vardı. İki yıllık ve on yıllık gelecek öngörülerine dayanarak en önemli riskleri sıralamaları istendiğinde, yukarıda andığımız profesyoneller yakın gelecek perspektifinde “yanlış bilgi ve dezenformasyon” riskini ilk sıraya yerleştirdiler.

Aslında, sürpriz dememize bakmayın. Bu riskin üst sıralarda çıkması pek de sürpriz değil. Neden? Yanıtı basit. Özellikle son dönemde İsrail-Filistin çatışmalarında bolca gördüğümüz gibi, bilgi eğilip bükülerek, belli bir görüşü doğrulamak üzere yanıltıcı hale getirilerek ya da daha doğru tabiriyle gerçekler olduğundan farklı gösterilerek öyle ya da böyle çıkar temin edilmeye çalışılabiliyor. Bu amaçla içerikle bağlantılı olmayan görüntüler kullanılabildiği gibi gelişen teknoloji doğrultusunda yapay zekâ tarafından üretilen videolar ve fotoğraflar da kullanılabiliyor. Böylesi bir ortamda etraf o kadar bulanıklaşıyor ki doğru ile yanlış; gerçek ile yalan birbirine giriyor.

Risk yönetiminin kanaat liderleri özellikle 2024 yılı boyunca, dünya üzerinde yapılacak, büyük önem taşıyan seçimlerden endişeli. Bu riskin ilk sırada yer almasının temel nedeni bu. Yaratılacak yanlış bilgi ve dezenformasyonla seçim sonuçlarının halkın iradesinden uzaklaştırılması ve demokrasinin mekanizmalarının sakatlanması büyük bir problem gibi gözüküyor.

Bu size imkânsız gibi mi görünüyor? Hiç de öyle düşünmeyin.

Buyrun, bir örnek verelim: Bildiğiniz gibi bu sene ABD’de başkanlık seçimleri var. New Hampshire’da ilginç bir olay meydana geldi. Bazı seçmenler, sesi Başkan Joe Biden’a çok benzeyen birinden telefon aldı.  Çağrı, New Hampshire sakinlerini geçen haftaki ön seçimler sırasında evde kalmaya ve Kasım ayındaki genel seçimler için “oylarını saklamaya” ikna etmeye çalışıyordu.  Elbette bunun hiçbir anlamı bulunmuyor.  Seçmenler her iki seçimde de oy kullanabiliyor.  Biden onlara neden böyle bir şey söylesin ki?  Yanıt basit. Biden böyle bir görüşme yapmamıştı. Bunlar, Biden’ın sesini taklit eden, yapay zekâ tarafından oluşturulan otomatik aramalardı.

Bu sahte içerikler konusunda güncel bir başka örnek de Taylor Swift. Daha doğrusu sanatçının internette yayılan “yaratılmış” müstehcen görüntüleri.

Söz konusu sahte görseller X’te viral olmuş ve milyonlar tarafından görüntülenmiş. Birçokları da hesaplarından paylaşmış. Bu sebeple Taylor Swift’in hayranları ile paylaşımları yapanlar da birbirlerine girmiş. Bir başka deyişle, küçük bir düzeyde de olsa, sahte içerikler bir başka kutuplaşma başarısına (!) imza atmış.

Örnekler çoğaltılabilir…

Önümüzdeki dönem karışık. Yanlış bilgi ve dezenformasyon, İngilizcesiyle “Misinformation and disinformation”, bundan böyle çok daha sık karşımıza çıkacak.

Devletlerin ve sosyal medyada – internette faaliyet gösteren şirketlerin kuvvetli kontrol kuralları ve araçları oluşturarak bu bilgileri kaynağında kurutmaları gerekiyor. Ancak tabii her şey devletlerden ve şirketlerden de beklenemez. Biz bireylerin de duyduklarımıza hemen inanmayıp bir mantık süzgecinden geçirmemiz, başka kaynaklardan araştırmadan bu haberlere ilişkin yorum yapmamamız, bir eyleme girişmememiz gerekiyor.

Aksi takdirde ancak tökezleye tökezleye, zorlukla yürüyebilen, soluğu kesilmiş demokrasinin sonunun gelmesi ve dünyanın karanlık bir sürece sürüklenmesi işten bile olmaz.

Bizlerin görevi uyarmak.

Bir sonraki yazıda görüşene kadar, sağlıcakla kalın.

Özgün ÇINAR
Latest posts by Özgün ÇINAR (see all)