Ölüm ve İhaleler

Ne de kolay söylenen bir kelime!

13 Mayıs 2014 tarihinde, Soma’da meydana gelen maden faciasında, madende çalışan 301 işçi yaşamlarını yitirdi!

2017 yılı içerisinde, erkekler tarafından en az 290 kadın öldürüldü!

Zeytin dalı olarak isimlendirilen Afrin operasyonunda, çeşitli rütbelerden 52 TSK (Türk Silahlı Kuvvetler) mensubu yaşamını yitirdi!

Ülke genelinde neredeyse her gün 120 trafik kazası yaşanırken, 2017 yılı içinde trafik kazaları sonucunda toplan 3.530 kişi yaşamlarını yitirdi!

Cizre’de, sokağa çıkma yasakları uygulaması ve yapılan operasyonlar sürerken, eve isabet eden bombanın parlaması sonucunda 13 yaşındaki Cemile Çağırga, çocuk yaşında hayata veda etmek zorunda kaldı. Yasaklar nedeniyle cenazesi yapılamayan Cemilenin ölmüş bedeni, yasaklar bitene kadar evde, buzdolabında günlerce saklandı!

19 Aralık 2015. Silopi’de sokağa çıkma yasakları sırasında, sokakta, evine yüz metre mesafede, keskin nişancılar tarafından vurulan 11 çocuk annesi Taybet ana (inan), vurulup düştüğü yerde 7 gün bekletildi! 7 gün aile fertleri Taybet anayı düştüğü yerden alamadılar!

Cizre bodrumlarında 2 yüz civarındaki insan günlerce süren kuşatma, yardım taleplerinin karşılanmaması, acı ve endişeli bekleyiş sonrası öldürüldü! Öylesine öldüler ki ancak bir kısmının kemikleri bulunabildi!

Ölümlerden konuşuyoruz.

Ölenleri, öldürülenleri anlatıyoruz.

Kimimizde ufak bir hüzün veya burukluk oluyor okurken! Ya da yüreğinde daralma, sıkışma hisseden. Birkaç dakika sonra unutulacak duygular!

Ölümler, rakamlarla eş değer haline gelen, anlık hüzün dalgaları estiren, bir insanın, bir yaşamın son bulduğu, bir daha ulaşılamayacak yaşamlar haline geldiği ölümler!

Taybet ananın oğlu bir mektup yazmış, mektubun bir yerinde; “Annem de ne hissetti acaba? Canı çok yandı, yanmıştır. Biz sevgi nedir hiç dile getirmezdik ama bir sarılması vardı, dünyaya değerdi. Binlerce söz gelse anlatamazdı o sevgiyi. Annem tam tamına yedi gün sokakta kaldı. Hiçbirimiz uyuyamadık köpekler gelir, kuşlar konar diye. O orada yattı, biz 150 metre ilerisinde öldük.” Demişti ya, işte asıl ölüm orada tarif ediliyor!

Her ölümün birkaç üzüleni vardır, gerçek anlamda, yaşarken ölür gibi canı yananları, kanlı gözyaşı dökenleri, yüreğini parça parça edenleri vardır.

Her ölümün derin izlerini taşıyanları vardır, yaşam boyu.

Her ölümün, yalnız bıraktıkları, boşlukları, uçurumları, öksüz ve yetimleri, anıları ve kendisiyle birlikte öldürdükleri vardır!

Oysa, ne çok ölüyoruz her ölümle birlikte!

Bir de sevinenleri, şerefine lokum, şerbet dağıtanları, daha fazla olmasını isteyenleri, çığırtkanları, nemalananları, kullananları, çıkar sağlayanları, üzerinden para kazananları, teşvik edenleri, kışkırtanları, zevk alanları da vardır, insan doğasına aykırı, insana aykırı, insana ters olsa da!

Ölüm. Söylenmesi kolay, yaşanması zor kelime!

“50 küsur şehit verdik ama…” diyebilmek! Bunu ne de kolay söyleyebilmek! Söylerken gülümsemek, övünmek! Ve arkasından, “ama” dan sonra gelen ve ölümden beter, ölümden fazla can yakan, ölümden daha vahşi, ölümden daha yok edici cümleler!

“İhalelerin fazlasını bizler alacağız” …

Ölüm ve ihaleler, ölüm ve para, ölüm ve zenginlik, ölüm ve mutluluk, nasıl yan yana gelebilir, getirilebilir, nasıl bir arada kullanılabilir, insan olabilenin anlayabilmesinin mümkün olamayacağını düşünüyorum.

Birileri ölecek ve ben para kazanacağım!

Benin para kazanmam, zengin ve mutlu olmam için birileri ölmeli!

Söylerken, yazarken zorlanmıyor insan! Bu cümleleri kuran da zorlanmadı! Hem de çok kolay söyledi. Ne de kolay söyledi! “İhaleleri biz alacağız” dedi. “benim aile şirketim de buralarda ihale aldı” dedi. “50 küsur şehit verdik, ama…” dedi!

50 küsur demek, 50 ile 59 arasında bir rakam demektir. “50’nin üzerinde ama kaç olduğunu bilmiyorum” demektir. İnsanlar rakamdır. Rakamlar insanlardan daha değerlidir. Rakama hata yapılmaz, insana yapılsa da önemsizdir.

50 küsur demekle, ölenlerin yaşamlarının ne kadar değersiz olduğunu söylemiş oldu. Ardından devam ettiği, “ihaleleri…” diye başlayan cümlesi ise, ölümlerin üzerine basarak yükseldi. Cümle zirveye oturduğunda ölümler görünmüyordu bile!

O 50 küsur ölenin anne-babasının, eşi ve çocuklarının, yakınlarının, dost ve arkadaşlarının, sevenlerinin yaşadıkları acıların, döktükleri gözyaşlarının, yüreklerindeki silinemeyecek izlerin, o cümleyi kuranlarca ve onun gibi düşünenlerce hiçbir öneminin olmadığını kanıtladılar.

Önemli olan kazanımlardı! Kazanılacak ihalelerdi.

Elbette insanlar ölecekti! Acılar çekilecekti! Gözyaşları dökülecekti! Ama kazanılacak ihaleler vardı! Para vardı, zenginlik vardı, mutluluk vardı.

Vatanın bekası vardı!

Kimin için?

Ölenler için olmadığı kesin, ölecekler için de aynı durum mevcut.

İhaleleri alacaklar için olabilir mi?

Ölüm.

Ağızdan çıkarken bir kelebek edasıyla süzülen kelime!

Omuzlarına şehitlik rütbesi de takılınca daha da güzelleşen, sayısız hurilerle ödüllendirilen, boyanan, bezenen, sevdirilen ve teşvik edilen ama aslı ölüm olan, ölüm kokan kelime!

Doğduğu andan itibaren her geçen zaman parçasında ölüme yaklaşan hayat denilen süreç içinde, öleceği kesin olan insanları öldürmek neden?

Ölümü güzelleştirmek neden?

Her gün sevdiklerimizi bizlerden koparan, onların gözlerinin içindeki sevda tomurcuklarını bir daha görmemizi ömür boyu yasaklayan, kısıtlı mutluluklarımıza ters kelepçe vuran, her seferinde yüreğimize derin çukurlar açarak ortak umutlarımızı gömdüren ölümü bizlere güzel göstermeye çalışanların amaçlarını anlamak için daha ne kadar çok ölmeliyiz?

Sonuç belli.

İhaleleri alacaklar!

Ve bizi yaşarken öldürecekler!


Not: Yeni kaybettiğimiz, yeri doldurulamayacak İnsan Ülkü Temer’i sevgi ve saygıyla anıyorum.

Nami TEMELTAŞ
Latest posts by Nami TEMELTAŞ (see all)