Televizyondan ya da sosyal medyadan takip etmişsinizdir -çünkü artık gazete okuyan dinozorlar! parmakla gösteriliyorlar- Amerika Birleşik Devletleri’nin Minneapolis kentinde, siyahî bir genç, George Floyd, polis şiddeti sonucu hayatını kaybedince ülkede gösteriler aldı yürüdü. Farklı kentlere sıçrayan gösteriler günlerdir devam ediyor. Şiddet olaylarının artması üzerine Pentagon, askeri birliklere 4 saat içerisinde Minneapolis’e konuşlanmaya hazır olmaları emri vermiş. Floyd’u öldüren polisin karısı da boşanma davası açmış. Haber siteleri George Floyd’ un “Nefes alamıyorum!“ diye feryad ettiğini yazıyor. Ne acı, ne acı bir feryad; “Vurmayın öldüm!“ diyen Ali İsmail’ i hatırlattı bana. Bu konunun üzerinde ayrıca düşünmek, yazmak gerekiyor; ne kaldı Haziran’ ın 2′ sine şunun şurasında.
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, George Floyd’ un öldürülmesi ile ilgili olarak İngilizce bir tweet atarak Floydun “ …işkenceyle ölümüne yol açan ırkçı ve faşist yaklaşım“ ı kınamış. Ağzın bal yesin Reis. Yıllar yıllar önce bugün başka gençler de öldürülmüştü Türkiye’nin dağlarında. Acaba aynı şeyleri onlar içinde söyleyebilir miyiz?
*
Prof. Dr. Ali Taylan Cemgil, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği hocası, aynı zamanda bas gitarcı. Ve yine aynı zamanda 2015′ te Ayrıntı yayınlarından çıkan Sinança isimli kitabın da derleyeni. Kitabın yazarı aslında Taylan Hoca’nın annesi; Şirin Yazıcıoğlu. Şirin Hanım Denizli Buldan doğumlu, 45li. Ankara’nın Hukuk Fakültesi Mezunu, bir dönem Avukatlık da yapmış. Şirin Hanım da müziğe meraklı Leydi Börd Vokal Grubu’nda bateri çalarmış 1964’te. Tiyatroyla da ilgiliymiş hatta üniversitede Tiyatro bölümüne gitmek istemiş ama ailesinden vize alamamış. Tabii ben de bunları Füsun Erbulak’tan aktaran Soner Yalçın’ ın Sözcü’ deki (17. 08. 2014) makalesinden öğreniyorum. Füsun Erbulak ismi belki genç okuyucular için yabancı gelebilir ama önemli bir yazar/çevirmen ve oyuncu olduğunu söyleyebilirim. Şimdilerde meşhur Sevinç Erbulak’ın annesi. Lafı dağıtmayayım, Soner Yalçın da işte bu kaynaktan öğrenmiş anlattıklarını, bu yazıda Sevinç Hanım’ ı “bir amazon kadını“ diye tanımlamış; mükemmel oturmuş bence.
*
Dönüşüm dergisi, 60′ ların efsane dergisi. Fikret Başkaya Hoca’ dan dinledim ben de bu derginin serencamını. İkinci sayının satışı yapılırken Fikret Hoca’ya da görev verir Dönüşümü satması için. Yalçın Cerit, TİPin kurucu üyelerinden; hoş hangi sosyalist partinin kurucu üyesi değil ki!; benim bildiğim, Türkiye Birleşik Komünist Partisi’nden Sosyalist Türkiye Partisi’ne, TKP’ye kadar her yerde Yalçın Cerit’in izi vardır. Neyse, zamanın meşhur birahanesi Piknik’in önünde satışa başlarlar. Gerisini Hoca’dan aktarayım size.
“Sakarya köşe mi yoksa bir aşağı mı çok emin değilim ama şimdi ben kucağımda dergi, orada duruyorum işte. ‘Dönüşüm, Dönüşüm’ falan diye bağırıyorum. İnsanlar geliyor alıyor, 1 lira. 1 lira at cebe, 1 lira at cebe. Şimdi biz orada satıyoruz, karşı kaldırımda da öbür tarafta -caddenin ben Sakarya tarafında satıyorum- başka ekip var, koruyucu ekip, Yusuf Küpeli ve başkaları. Hatta o darbede de Yusuf Küpeli’nin üst tarafı tamamen harap oluyor oluyor, üstünde atleti falan yırtılmış. Şimdi orada birikiyorlar Mete, komünistler aleyhinde sloganlar; çoğalıyorlar, çoğalıyorlar, çoğalıyorlar. Belirli bir çoğunluk birikince bize saldırıyorlardı. Ondan sonra orada en az bir kez daha saldırdılar. Şimdi saldırıyorlar ama polisler de onlarla birlikte saldırıyor. Tek başlarına saldırsalar; yok değil. Bizimkilerden alıp içeri koyuyorlardı… Ben satışa başladıktan sonra dinci-faşistler bulvarın karşı tarafında toplanıyorlar, sloganlar atıyorlar. Toprak diye bir dergi satıyorlardı… Sayıları artınca polisle bir olup bize saldırdılar…Müthiş bir arbedeydi…Bizden epey insanî polis alıp götürmüştü.“
Sadece bu olay değil ki, derginin ilk sayısının satışı da olaylı olur. 13 kişi tutuklanır ilk sayı satılırken, Bunlardan biri de Taylan Hoca’nın annesi Şirin Hanım’dır. Şirin Hanım ileride kocası olacak, Taylan Hoca’nın da babası Sinan Cemgil ile o ortamda tanışır. Derginin ilk sayısında yaşanan olayların ayrıntısını Turan Feyizoğlu’nun Sinan- Nurhak Dağlarından Sonsuzluğa kitabından takip edebiliriz. Olay 23 Nisan 1965 Cuma günü gerçekleştir. Zaten Dönüşüm dergisinin ilk sayısı 22 Nisan 1965 Perşembe günü çıkarılmıştı “Cuma [23.04.1965] günü, kızlı erkekli üniversite öğrencileri Kızılay Meydanı’nda Dönüşüm dergisini bağırarak satarken dergiyi satanlar dövülür, dergiler parçalanarak yakılır. Dergiyi satanlardan 13 kişi gözaltına alınır. Gözaltına alınanlar arasında 1969’da Sinan Cemgil ile evlenen Şirin Yazıcıoğlu’da vardır. Bu olaydan sonra Kızılay’a çıkan Sakarya Caddesi’nin başında Dönüşüm, Büyük Sinema ve Piknik Lokantası’nın önünde de Kuvayı Milliye dergilerinin satışı başlar. Her dergi satışı sırasında Dönüşümcülerle Kuvayı Milliyeciler arasında kavga çıkar.”
Evet Taylan Hoca’nın annesi, Şirin Hanım, Şirin Cemgil; Sinan Cemgil’in eşi. Taylan Hoca, 26 Nisan 2009’da Sabah gazetesine verdiği bir röportajda “ anne[sinin] ömrü boyunca baba[sına] âşık kaldı[ğını]“ belirtiyor. Taylan Cemgil’in ismini de zaten Sinan Cemgil’in yakın arkadaşı Taylan Özgür vermiş; vermiş demeyelim verilmesini vasiyet etmiş arkadaşı Sinan Cemgil’e. Taylan Özgür 23 Eylül 1969’da Beyazıt Meydanı’nda polis kurşunuyla öldürülmüştü.
*
Taylan Özgür, Sinan Cemgil’in oğluna ismini verdiği, Deniz Gezmiş’in de yanına gömülmek istediği bir isim. Sinan Cemgil ve arkadaşları Kadir Manga ve Alparslan Özdoğan, Hacı Tonak, Metin Güngörmüş, Ahmet Erdoğan ve Mustafa Yalçıner; Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının
tutuklanmaları ve idamla yargılanmaları üzerine Malatya Kürecik’teki NATO radar üssünde eylem yapmaya karar verirler. Yollar Kahramanmaraş, Nurhak, İnekli Köyü’ne düşer. Orada çobana rastlarla, kendilerini avcı olarak tanıtırlar. Ama çoban köye dönünce durumu muhtara anlatır, muhtar da jandarmaya… Gerisini Murat Bjeduğ’un T 24’teki yazısından birlikte okuyalım:
“ Nurhak’a gitmiş, köylülerle konuşmuş, İnekli köyüne defalarca uğramış olmamın avantajıyla şunları saptıyorum:
Çok uzun mesafe ve dağlık arazilerde üstelik, yürüdüler, son gün içecek su bile bulamadılar…
Çok yorgunlardı, güç toplamak için nöbetleşe uyudular ama mola sırasında karşılarına çıkan çoban ile Sinan’ın konuşması, avcı olduklarını söylemesi, ürkmüş çobana hiç inandırıcı gelmediği ve bunu da sezdikleri hâlde, üstelik kötü olasılığı düşünüp çobanı alıkoymayı tartışmalarına rağmen salıvermeleri ölümcül ihmalleri/hataları oldu. Çünkü çoban bir koşu gidip köyün MHP’li muhtarına haber vermiş ve yöredeki tek manyetolu telefonun İnekli köyünde olması ile muhtar jandarmaya istihbaratı iletebilmiş ve operasyonun süratle yapılması da bu sayede olmuştur.
O zaman şunu söyleyebiliriz; faaliyet göstereceği bölgeyi iyi bilmeme handikapı söz konusudur.
Kendilerinden kuşkulanan çobanı bırakarak, “gerilla romantizmi”nin şahikası ile ölümcül bir hata yapmışlardır. “
Öldürülen Alpaslan Özdoğan İzmir doğumlu, ODTÜ öğrencisi. Mustafa Yalçıner ile Filistin kamplarından tanışıyorlar. Zaten döndükten sonra da THKO’da birlikte yer almışlar. Kadir Manga ise 1947, Konya, Akşehir doğumlu, Erzurum Atatürk Üniversitesi öğrencisi. Kars’ta, Ağrı’da TİP mitinlerinin ve üniversite eylemlerinin içerisinde yer alır. Sinan Cemgil diğer iki isimden daha politik bir aileden gelmektedir. TİP üyesi Adnan ve Nafize Cemgil’in çocuğu. Adnan Cemgil; Behice Boran Nevzat Özmeriç, Osman Toprakoğlu, Vahdettin Barut, Reşat Sevinçsoy ve Muvakkar Güran gibi isimler tarafından kurulan Türkiye Barışseverler Cemiyeti’nin de Genel Sekreterliğini yapmış bir isim. Oğlunun ölüm haberini alıp da köye geldiğinde oğlunun cesedi başında köylülere şöyle seslenir: “Ben varlıklı bir aileden geliyorum. Öğretmenim. Ekonomik durumum oldukça iyi. Oğlumu en iyi şekilde yetiştirdim. En iyi okullarda okuttum. Ülkenin en güzide üniversitesi ODTÜ’de okuyordu. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Ölmese yüksek mühendis çıkacak ve o da varlıklı bir hayat yaşayacaktı. Fakat o sizin iyiliğiniz için öldü. Bunu bilesiniz diye söylüyorum. “
Öldürüldükten sonra bir ağıt yakıldı Nurhakta ölenlere: “Böyle kalır sanma devran, yola devam eder kervan öldü Sinan, doğdu Taylan omuzladı silahını “ der, ağıtın son kıtası. İşte o “öldü Sinan doğdu Taylan“ daki Taylan, Boğaziçi’nin hocası basgitarcı Taylan Cemgil.
Keyifli Pazarlar…