Başlıktaki soruyu doğrudan yanıtlayarak başlayalım. Elbette değil. Bu köşede, çoğunlukla yapay zekânın sakıncalarına, insanlık için getirebileceği, etkin yönetilmesi gereken risklere yer verdik. Başta da insanların, özellikle de gelir açısından kırılgan kesimin bu teknolojik gelişme yüzünden işlerini yitirmek suretiyle darbe almaması gerektiğine değindik.
Fakat tabii ki yapay zekânın faydalarının üst seviyede deneyimlendiği durumlar da söz konusu.
Örneğin, yeni bir antibiyotik geliştirmek üzere yapay zekâdan faydalanıldı ve çok etkin sonuçlara ulaşıldı. Bu araştırmanın amacı, antibiyotiğe dirençli bir mikroorganizmanın yavaşlatılabilmesi ya da öldürülebilmesiydi.
Acinetobacter baumannii son derece tehlikeli bir bakteri ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından insanlık üzerinde tehdit oluşturan üç dirençli mikroorganizmadan birisi olarak addediliyor. Kanda, ciğerlerde ve yaralarda iltihaplanmalara yol açıyor. Antibiyotiklere karşı da dayanıklı olduğu için, bakım evleri ve hastaneler gibi alanlarda büyük problemlere yol açabiliyor.
Bilim insanları, bu büyük tehdide karşı bir çözüm geliştirebilmek amacıyla çalışmışlar ve binlerce ilacı gözden geçirmişler. Elde ettikleri sonuçları makina öğrenmesine tabi tutmuşlar ve yapay zekâ hangi kimyasal yapıların işe yarayabileceği konusunda “bilgilenmiş”. Bunu takiben de 7.500 yeni kimyasalın bu antibiyotiğe dirençli bakteri karşısında etkinliği üzerinde tahminlerde bulunmuş ve sadece 90 dakika içerisinde “aday kimyasal sayısını” 240’a indirmiş. Sonra bilim insanları devreye girerek bu kimyasalları laboratuvar ortamında test etmişler ve Abaucin isimli dar spektrumlu bir antibiyotiğin en etkili çözüm olduğunu bulmuşlar.
Antibiyotiğe dirençli bakteriler büyük bir problem. Yukarıda da nelere yol açabileceklerine değindik. Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan ve 34 küresel riskin değerlendirmeye tabi tutulduğu Küresel Riskler Raporu’nun 2024 nüshasında “bulaşıcı hastalıklar” olarak tanımlanan risk, iki yıllık bir gelecek öngörüsünde yirmi üçüncü, 10 yıllık bir gelecek öngörüsünde ise biraz yükselerek on dokuzuncu sırada yer alıyor.
“Bulaşıcı hastalıklar riski” dediğimiz risk zoonotik hastalıklar (hayvanlardan insanlara bulaşabilen hastalıklar) yanında antimikrobiyal direncin (tartışmakta olduğumuz konu yani bakteriler, virüsler, mantarlar ve parazitlerin zamanla değişmesi ve artık ilaçlara yanıt vermemesi) yükselişini ve iklim değişikliğinin patojenler ve vektörleri üzerindeki etkisini de kapsıyor.
Antimikrobiyal direnç, enfeksiyonların tedavisini zorlaştırarak hastalığın yayılmasına, ağır hastalık ve ölüm riskinin artmasına neden oluyor. İşte yapay zekânın bir antibiyotik tespitine yardımcı olarak yönetilmesini kolaylaştırdığı risk, böylesine önemli bir risk. Belki de yıllarca sürebilecek bir araştırmayı yalnızca doksan dakika içerisinde tamamladığını da unutmamamız gerekiyor.
Yapay zekânın katkıları sadece bununla mı sınırlı diye düşünebiliriz ve bunun da yanıtı kolay. Çok daha geniş bir çerçevede katkı sunuyor.
Yeni malzemelerin üretimi, insansı robotların insanlarla iletişim kurması ve iş görebilmesi, akıllı telefonlara entegre edilerek kullanıcıların yalnızca telefon ekranına bakmak suretiyle muhtelif elektronik cihazları kontrol edebilmesi bu katkıların sadece bir bölümüne örnek gösterilebilir.
Bu saydığımız katkıların, yapay zekânın doğası gereği taşıdığı riskleri ortadan kaldırdığını iddia edemeyiz, etmiyoruz da. Bunun için, hep söylediğimiz gibi yapay zekânın kullanımının insan odaklı olarak planlanması ve düzenlenmesi gerekiyor. Yani iş yine insanlarda bitiyor. Ancak, şunu ifade etmeliyiz ki umut var bir noktadayız.
Avrupa Parlamentosu, dünyada yapay zekâ kullanımına ilişkin kurallar getiren ilk yasal düzenleme olan, “Avrupa Yapay Zekâ Yasası”nı onayladı. Yeni yasa ile yüz tanıma amaçlı veri tabanı oluşturan sistemler de dahil olmak üzere insan haklarını tehdit eden yapay zekâ uygulamalarının yasaklanması kararlaştırıldı. Yasak ne kadar doğru bir yöntemdir bilmiyorum. Ancak, konuya insan odaklı şekilde yaklaşılması son derece doğru.
Yapay zekânın insanlık üzerinde ne büyüklükte bir risk yaratacağını, yine insanlar ve onların koyacağı kurallar belirleyecek.
Bir sonraki yazıda görüşene kadar, sağlıcakla kalın.
- Dünyada 4B Hareketi ve Sürdürülebilirlik - 16 Aralık 2024
- Yeme İçme Alışkanlıklarınızı Radikal Şekilde Değiştirmeye Hazır mısınız? - 31 Ağustos 2024
- Nihayet Söylediler, Kral Çıplak - 3 Ağustos 2024