Karadeniz’de konuşulan diller yok oluyor

Karadeniz bölgesi, tarihi boyunca farklı kültürlerin ve dillerin buluşma noktası olmuştur. Ancak, son dönemlerde tekçi politikaların etkisiyle bu zenginliklerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı açıkça görülmektedir. Özellikle Pontus Rumlarından Sümeyye Yıldızlı ve Hemşinli Mahir Özkan’ın vurguladığı gibi, anadillerin resmi veya eğitim dili olması gerekliliği üzerinde durulmalıdır.

Karadeniz bölgesindeki dillerin yok olma tehlikesi, kültürel kimliklerin ve tarihî zenginliklerin kaybı anlamına gelmektedir. Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü‘nün verilerine göre, Türkiye’de 15 dil yok olma tehlikesi altındadır. Bu dillerden bazıları Karadeniz coğrafyasında bulunmaktadır. Romeika, Hemşince ve Lazca gibi diller, “tehlike altındaki” diller arasında yer almaktadır.

Özellikle, Romeika gibi dillerin yok olma süreci, tarihî ve kültürel bir kayıp olarak değerlendirilmelidir. Osmanlı döneminde yaygın olarak kullanılan bu dil, ulus devletin inşası sürecinde tek kimlik anlayışının etkisiyle erozyona uğramıştır. Dilin Türkleştirilmesi ve asimilasyon politikaları, dilin varlığını ve kullanım alanını giderek kısıtlamıştır.

Karadeniz bölgesinde yaşayan insanların anadilleri üzerindeki baskılar ve asimilasyon politikaları, dilin yok olma sürecini hızlandırmıştır. Özellikle, Hemşinli Mahir Özkan’ın belirttiği gibi, Cumhuriyet döneminde uygulanan “tek dil, tek kimlik” politikası, dillerin yok olma sürecini hızlandırmıştır. Hemşince gibi diller, kentleşme ve göçle birlikte unutulmaya yüz tutmuştur.

Anadilin yok olma sürecinin durdurulması ve dilin yaşatılması için çeşitli önlemler alınmalıdır. Öncelikle, dilin günlük yaşamda konuşulmasının teşvik edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, dilin kamusal alanda kullanılması ve eğitim diline dönüştürülmesi önemlidir. Anadilde eğitim hakkı herkesin temel bir hakkı olmalıdır.

Bunun yanı sıra, dilin yok olma sürecinin önlenmesi için siyasi destek ve anayasa reformları gerekmektedir. Türkiye’deki tüm dillerin resmi dil olarak kabul edilmesi ve farklı kimliklerin anayasal olarak tanınması önemlidir. Kamu hizmetlerinin çok dilli olarak yürütülmesi ve dilin korunması için somut adımlar atılmalıdır.

Sonuç olarak, Karadeniz bölgesindeki anadil sorunu, kültürel zenginliklerin ve tarihî mirasın korunması açısından büyük bir öneme sahiptir. Dilin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekmektedir. Anadillerin resmi dil veya eğitim dili olması, Türkiye’nin kültürel çeşitliliğini ve demokratik yapısını güçlendirecektir.

NHY/ MA