Uluslararası Af Örgütü, Gezi Davası’nda tutuklanan Osman Kavala ve diğer beş kişinin derhal serbest bırakılması için adalet çağrısında bulundu. Örgüt, bu kişilerin barışçıl eylemlerine rağmen hapsedildiklerini ve Türkiye’de yargı bağımsızlığının giderek siyasi baskılar altına girdiğini belirtiyor. AİHM’in Osman Kavala’nın serbest bırakılması yönündeki bağlayıcı kararına rağmen, Türkiye’nin bu kararı uygulamayarak uluslararası yükümlülüklerini ihlal ettiği vurgulanıyor. Kavala’nın yanı sıra Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Ali Hakan Altınay’ın yargılanma süreci, yargı sisteminin siyasi çıkarlarla manipüle edildiğini gösteriyor.
Hukuki Sürecin Detayları
Osman Kavala’nın tutukluluk süreci, 2017 yılında başlayan yargılamalardan bu yana büyük tartışmalara yol açtı. 2013 Gezi Parkı protestolarına katıldığı gerekçesiyle Kavala, “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçlamasıyla yargılandı. 2020 yılında beraat kararı verilmesine rağmen, hemen ardından darbe girişimi suçlamasıyla tekrar tutuklandı. Kavala, “anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” ve “siyasi ve askeri casusluk” suçlamalarıyla karşı karşıya bırakıldı.
2022 yılındaki son duruşmada Osman Kavala’ya müebbet hapis cezası verildi. Aynı davada yer alan diğer sanıklar, Çiğdem Mater, Can Atalay, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman da “hükümeti devirmeye teşebbüse yardım” suçlamasıyla 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Gezi Davası, Türkiye’de yargının siyasi nüfuz altındaki yapısını ve insan hakları savunucularına karşı yürütülen baskıları gözler önüne seriyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve İhlal Prosedürü
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2019 yılında Osman Kavala’nın tutukluluğunu haksız bularak, Türkiye’nin Kavala’yı serbest bırakmasını talep etti. AİHM, Kavala’nın tutukluluğunun, insan hakları savunucularını susturmayı amaçladığını ve bu sürecin hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığını hükme bağladı. Ancak Türkiye, AİHM kararına uymayarak, Kavala’yı 2022’de müebbet hapis cezasına çarptırdı. Bu durum, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliği kapsamında bağlayıcı olan AİHM kararlarına uymadığı için ihlal prosedürüyle karşı karşıya kalmasına neden oldu.
Tutuklular Düşünce Mahkumu İlan Edildi
Uluslararası Af Örgütü, 17 Haziran 2022’de yaptığı açıklamada Osman Kavala, Çiğdem Mater, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Mine Özerden’i düşünce mahkumu ilan etti. Bu terim, bireylerin barışçıl fikirlerinden veya kimliklerinden dolayı hapsedildiği durumları tanımlamak için kullanılıyor. Af Örgütü, bu kişilerin şiddete başvurmadan veya teşvik etmeden düşüncelerini ifade ettiklerini ve hiçbir meşru gerekçeyle tutuklanmamaları gerektiğini savunuyor.
Yargı Bağımsızlığı Tehlikede
Gezi Davası, Türkiye’de yürütmenin yargı üzerindeki etkisini ve yargının siyasi çıkarlar doğrultusunda kullanıldığını gösteren en çarpıcı örneklerden biri. Af Örgütü, Türkiye’deki yargı sisteminin reforme edilmesi gerektiğini ve yargının bağımsızlığının korunmasının elzem olduğunu vurguluyor. Bu davada verilen ağır cezalar, sadece tutukluların değil, aynı zamanda Türkiye’de ifade özgürlüğü ve insan hakları savunuculuğunun da baskı altına alındığını kanıtlar nitelikte.
Uluslararası Toplum ve Türkiye Üzerindeki Baskı
Af Örgütü, Türkiye’nin AİHM kararlarına uyması ve tutuklu düşünce mahkumlarının serbest bırakılması için uluslararası topluma da çağrıda bulunuyor. Türkiye’nin insan haklarına saygı göstermesi ve hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalması gerektiği konusunda uluslararası baskıların artması bekleniyor.
Bu gelişmeler, Türkiye’de insan hakları ve yargı bağımsızlığına ilişkin derin bir krizin habercisi olmaya devam ediyor.
- NHY / Uluslararası Af Örgütü