Ellen Meiksins Wood’un Ardından

Ailesi Letonya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne iltica ettikten sonra New York’ta doğan Ellen Meiksins Wood hiç kimsenin uzmanlık konusuna girmekten çekinmeden çok geniş bir alanda çok sayıda ama derinlikli kitap ve makale yazmıştır. Kanada, ABD ve İngiltere üçgeninde hayatının büyük kısmını geçirmiş ve bütün bu süreçte entelektüel yaşamını ve birikimini kapitalizmin özgüllüğünü anlamaya, onu dönüştürmenin ve alaşağı etmenin yollarını bulmaya adamıştır. Aramızdan ayrılmamış olsaydı Citizens to Lords (Yurttaşlardan Lordlara) ve Liberty & Property (Özgürlük ve Mülkiyet) ile başladığı muazzam projenin son ayağını muhtemelen yakında tamamlamış olacaktı. Maalesef artık bu üçlemenin son bölümünü okuyamayacağız.

Hayatının bir döneminde akademik çalışma yapanlar bilir. Bazı çalışmalar kişinin düşünsel formasyonunda öyle merkezi bir rol edinir ki hangi alanda yazarsanız yazın o çalışmalara atıf yapmadan geçemezsiniz. Benim için Ellen Meiksins Wood’un 1981 yılında New Left Review için yazdığı “The Separation of the Economic and the Political” (İktisadi ve Siyasi Olanın Ayrılması) başlıklı makale işte böyle bir çalışmadır.[1] İster liberal devlet kuramıyla ister ahlak felsefesiyle veya ortodoks Marksist bir değerlendirmeyle ilgili olsun ne zaman kapitalizmde siyasi olanla iktisadi olanın formel ve kurumsal olarak birbirinden ayrıldığını söylemek veya vurgulamak istesem “Wood 1981” yazmam yeterli olur.

Elbette Wood’un hem benim düşünsel gelişimime, hem de tarihsel materyalizmin yanı sıra genel siyaset felsefesine ve tarihsel sosyolojik analize katkısı bununla sınırlı değil. Bunlardan az sonra genişçe bahsetmeye çalışacağım. Ama bu katkısı kapitalist yeniden üretim ilişkilerinin hâkim olduğu koşullar altında çağdaş dünyadaki pek çok mitin ipliğini pazara çıkarması bakımından son derece kilit öneme sahip. Dolayısıyla bu denemenin odak noktasını Wood’a göre kapitalist sömürü tarzını niteleyen bu ayrışmanın çeşitli tezahürleri oluşturacak.

Siyasi olanla iktisadi olanın kapitalist sömürü tarzının yerleştiği durumlarda şekli ve resmi ayrımı, siyasi ve iktisadi gücün zımni paylaşımı biçiminde, devlet ve piyasanın kurumsal olarak birbirinden ayrıştırılması şeklinde cisimleşir. Wood’un Origins of Capitalism’de[2] (Kapitalizmin Kökeni) ve “Kapitalizmde ‘İktisadi’ ile ‘Siyasi’nin Birbirinden Ayrılması”nda tarihsel ve kuramsal boyutlarını anlattığı bu ayrışmanın önemini bu sayfalara hakkını vererek sığdırmak mümkün olmazdı. Ama en azından neden bu kadar önemli olduğunu anlatmak Wood’un hayattaki siyasi ve entelektüel hatırasını yâd etmek bakımından gerekli. Her Marksist gibi Wood da kapitalizmi alaşağı etmek için onun en derin sırlarını keşfetmek gerektiğine inanıyordu. Entelektüel ve akademik faaliyeti de aslında bu siyasi hedeften besleniyordu. Ancak çağdaşı olan diğer pek çok Marksistin aksine Wood, Robert Brenner ile birlikte, kapitalizmin bu en derin sırrının iktisadi değil siyasi olduğunu savunuyordu. Bu da onlara “siyasi Marksizm” etiketini kazandırmıştı. Aslında Marksizmin bu versiyonuna “siyasi Marksizm” ismini veren ne Wood ne de Brenner’dı; bir diğer Marksist, Guy Bois, bu etiketi Brenner’ın Marksizmini kötülemek amacıyla kullanıyordu.[3] Ama Wood bu tanımlamayı memnuniyetle benimsedi, çünkü Brenner ve kendi perspektifinin doğru bir tanımlaması olduğunu düşünüyordu[4] ve yukarıda belirttiğimiz gibi sermayenin temelinde iktisadi değil siyasi olanı görüyordu. Peki, neydi bu siyasi Marksizm?

Temellerini Robert Brenner’ın kapitalizme geçiş tartışması çerçevesinde yazdığı bir dizi makaleyle[5] attığı siyasi Marksizmin en önemli argümanı, kapitalizm öncesi toplumdan kapitalist topluma geçişin ortodoks Marksist anlatının inandığından çok daha farklı bir şekilde gerçekleştiğiyle ilgiliydi. Brenner bu makalelerde kapitalizmin ortaya çıkışının ne ticaret hacminin artması ne de Malthusçu nüfus döngüleriyle açıklanabileceğinden hareketle, ticarileşme modelini ve demografik modeli kıyasıya eleştiriyordu. Bu mekanik ve sınıf ilişkilerinden soyutlanmış modellerin yerine de sınıf ilişkilerini merkezine oturtan bir açıklama öneriyordu. Sınıf ilişkileriyse “artı değere el koyma ilişkileri” veya “toplumsal mülkiyet ilişkileri” üzerinden tanımlanabilirdi.

Wood da Brenner’dan aldığı ilhamla, kapitalizme geçişin uluslararası ticaret hacminin artmasına değil, mülkiyet üzerindeki siyasi mücadelelerin İngiliz tarımsal üretiminde yol açtığı değişikliklere dayandığını göstererek Brenner’ın tarihsel argümanını daha felsefikuramsal bir argümanla tamamlar. Kapitalizme geçişin siyasi açıklamasının önemi kendinden menkul değildir elbette. Wood’un asıl göstermek istediği kapitalizmin tarihsel olarak özgül ve geçici bir toplumsal mülkiyet rejimi olduğuydu. Diğer Marksist açıklamalar kapitalizmi bir nevi doğal bir gelişim süreci olarak tarif ederken, Wood (ve Brenner) kapitalizmin zaman, mekân ve failler bakımından özgüllüğünü vurguluyordu. Böylece Wood geçmişte Marksist analizle özdeşleştirilen ekonomik determinizm (iktisadi belirlenimcilik), teleoloji (ereksellik), doğallaştırma ve özcülük gibi pek çok suçlamanın mesnetsizliğini gösterip yerine tarihsel özgüllüğün temel önemde olduğu ve faillerin siyasi mücadelelerinin toplumsal olanı değiştirmekte merkezi rol oynadığı bir bakış açısı sunar.

Bu çerçevede Wood’a göre kapitalizmi geçmişteki tüm sosyal mülkiyet ilişkisi rejimlerinden ayıran, kapitalizmde iktisadi olan ile siyasi olanın şeklen ve resmen birbirinden ayrılması ve dolayısıyla siyasi zor ile iktisadi zorun kurumsal olarak farklı aktörlerin elinde yoğunlaşmış olmasıdır. Kapitalizm öncesi mülkiyet rejimlerinde siyasi ve iktisadi iktidar toplumsal mülkiyet ilişkileri çerçevesinde tek ve ayrılmaz bir bütünken, kapitalist dönemde siyasi iktidar devletin tekelinde, iktisadi iktidar ise piyasa dolayımıyla kapitalistlerin elindedir. Yani kapitalizm öncesi dönemlerde artı değere el koyma siyasi ve askeri zor yöntemiyle gerçekleşirken, kapitalist dönemin özgüllüğü iktisadi zorun artık siyasi zora doğrudan ihtiyaç kalmadan piyasa üzerinden artı değere el koymanın mümkün olmasıdır. Liberal siyaset felsefesinin ve burjuva ekonomi politiğinin piyasayı alkışlaması işte tam da bu yüzdendir: Emekçi, kapitalistle özgürce sözleşme imzalayarak, ürettiği artı değeri kapitaliste zor ve cebir olmadan devreder.

Serbest piyasada artı değeri üretenlerin emek gücü de sadece piyasa üzerinden dolaşıma girdiği ve emek üretim araçlarına ancak piyasa üzerinden ulaşabildiği için bir tür piyasa zoru devrededir.[6]

Kapitalist mülkiyet rejiminde hem emek gücünü satanlar hem de kapitalistler kendilerini yeniden üretmek için piyasaya bağımlıdır ve dolayısıyla sosyal yeniden üretim ilişkileri bütünüyle piyasa dolayımlıdır. Piyasa bağımlılığı bu anlamıyla kapitalizmi önceki mülkiyet rejimlerinden ayırır. Ellen Wood sadece liberal siyaset felsefesi ile hesaplaşmakla kalmaz. Ortodoks Marksizmin iktisadi belirlenimciliği ve buna eşlik eden teleolojisi, altyapı-üstyapı metaforunu bilimsel gerçek kabul etmesi, yapısalcılığı ve pozitivizm ile burjuva ekonomi politiğine ait benzer unsurlarla da mücadele eder. Ortodoks Marksizmin mekanizmi ve indirgemeciliği karşısında kimlikçiliğe yönelerek sınıf analizini reddeden post-Marksist ve postmodern pozisyonları da, antidemokratik sonuçları ve kapitalist mülkiyet ilişkilerinin dönüşmesinde sınıfın potansiyel rolünü önemsizleştirmeleri bakımından topa tutmuştur.[7]

Kapitalizmin siyasi alanı genişlettiği ve özgürlük imkânlarını artırdığı iddiasını reddeden Wood, kapitalist mülkiyet ilişkileri varlığını sürdürdüğü müddetçe, sınıf çelişkisinin önemini yitirmeyeceğini ve dolayısıyla post-Marksistlerin varsaydığı kadar özerk bir siyasi alan olmadığından hareketle, kendini “saf” olduğu farz edilen siyasi bir alanda konumlandıran kimlik hareketlerinin antikapitalist mücadeleyle bir arada olması gerektiğini savunur.

Wood’un literatüre katkısı bunlarla da sınırlı kalmaz; 11 Eylül saldırılarını takip eden dönemde Amerikan yönetiminin giderek saldırganlaşan tutumu ve sonrasındaki Afganistan ve Irak işgallerini takiben Wood, Empire of Capital (Sermaye İmparatorluğu) adlı kitabıyla kapitalist emperyalizm üzerine ve özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nin merkezinde olduğu emperyal form ile ilgili çalışmasını yayımlar.[8]

Aslında buradaki argümanı basittir: Tıpkı kapitalist dönem ile kapitalizm öncesi dönemleri ayıran şeyin iktisadi olanla siyasi olanın ayrılması olduğu gibi, kapitalist imparatorluğu, yani sermayenin imparatorluğunu kapitalizm öncesi dönemlerdeki imparatorluklardan ayıran da kapitalist imparatorluğun, emperyal faaliyetleri için toprak işgal etmesine gerek olmaması ve devletin de yardımıyla küreselleşmiş piyasalar üzerinden egemenliğini tesis etmesidir. Her ne kadar Wood ısrarla siyasi ve iktisadi olanın kurumsal ve şekli ayrışmasının gerçek bir ayrışma olmadığını ve biçimsel kaldığını vurgulamış olsa da, bu ayrışmanın kavramsal kullanımından kaynaklanan bazı sorunlar tespit edilebilir. Wood hem kapitalizm ile kapitalizm öncesi sosyal mülkiyet rejimleri arasındaki farkı, hem de emperyalizm, ırkçılık ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı gibi doğrudan kapitalizmle özdeşleştirilemeyecek ve hatta tarihsel kökenleri bakımından kapitalizmden daha geriye giden ve kapitalizmle bir illiyet bağı bulunmayan siyasi tahakküm formlarının kapitalizm koşulları altında aldığı biçimi bu ayrışma çerçevesinde açıklaması nedeniyle şekilcilik (formalizm) suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştır. Bunun yanı sıra, siyasi olanla iktisadi olanın ayrışması, kapitalizmin tarihsel olarak özgül bir sosyal mülkiyet ve sosyal yeniden üretim ilişkileri rejimi olduğunu göstermek için faydalı bir kavramsal araç olmakla birlikte, kapitalizm içi farklılaşmaların açıklanması için yetersizdir.

Kapitalizme geçiş tartışmalarında asıl anlamını bulan bu ayrım, farklı coğrafyalarda kapitalizme geçiş süreçlerinde dahi kendisini İngiltere kırsalında görülenden farklı biçimlerde göstermişken, neyin kapitalizm içi, neyin kapitalist olmayan geçmişin tarihsel bir kalıntısı olduğuna ilişkin tartışma anlamsızlaşmaktadır. Postkolonyal eleştirmenlerin de gösterdiği gibi,[9] kapitalizm formel bir çerçeve üzerinden bir kez tanımlandığında, başka coğrafyalarda kapitalizmin bir bütün olarak yeniden üretilmesine katkıda bulunan birçok toplumsal ilişki biçimi kapitalist dışı formlar olarak göz ardı edilebilmektedir.[10] Ama örneğin kölelik gibi kapitalizmin alacağı formun önemli belirleyenleri, siyasi ve askeri olanın en çıplak tezahürleri olarak çağdaş kapitalizmin kurucu unsurlarından olmuştur. Kapitalizm gibi büyük bir soyutlamaya ilişkin kavramsal bir çerçeve veya tanım, ancak o kadar büyük soyutlamalar karşısında anlam ifade edebilir. Dolayısıyla kapitalizme geçiş tartışmaları bağlamında anlamlı olabilecek soyutlamalar, kapitalist dönemdeki çeşitliliği kavramakta yetersiz kalmaktadır. Wood da pekâlâ bunun farkındadır ama geliştirdiği kavramsal çerçevenin cazibesine kapılmaktan zaman zaman kendini alıkoyamamıştır. Wood’un son yıllarını ayırdığı projeyse Batı siyasi düşüncesinin bir tarihsel sosyolojisini çıkarmaktı. Siyasi düşüncenin genellikle bağlamsızlaştırıldığı bir ortamda bir bağlam verilse dahi genellikle Cambridge ekolünden gelen Quentin Skinner’ın yaptığı gibi sadece fikrî bağlam dikkate alınıyordu.[11]

Wood’un bu projeyle amacı, Skinner’ın da bir adım ötesine geçerek siyasi düşüncenin sosyaltarihsel kaynaklarıyla birlikte anlaşılabileceğinden hareketle Batı siyaset felsefesini, kendisini tesis eden bu kaynaklarla açıklamaktı. İlk adımı Antik Yunan döneminden başlayarak ortaçağa uzanan bir tarihsel dönemi kapsayacak şekilde Citizens to Lords’ta (Yurttaşlardan Lordlara) atmıştı.[12]

Aristoteles’ten İbn Rüşd’e ve Ockham’lı William’a kadar bir dizi düşünürün bugüne uzanan katkılarını, içinde yaşadıkları dönemin sosyal çelişkilerine verilmiş cevaplar olarak okudu. Bu kitabın bıraktığı yerden devralan Liberty & Property (Özgürlük ve Mülkiyet) ise Rönesans, Reform ve Aydınlanma’nın önemli düşünürlerini yine sosyal bağlamları içinde yeniden değerlendiriyor.[13]

Giriş paragrafında da belirttiğim gibi, maalesef bu çalışmalarının devamı niteliğinde olacak üçüncü kitabı asla okuyamayacağız. 2008 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde katıldığı panelde Wood bir kez daha Türkiyeli okura da kapitalizm ve demokrasinin bağdaşmaz toplumsal ilişki biçimleri olduklarını vurgulamıştı. Wood’dan bize miras kalan belki de en önemli siyasi perspektif de bu olmalı. Kapitalizm demokrasiyi, demokrasi de kapitalizmi dışlar. Bugün en ileri demokratik denen formları bağlamında dahi gördüğümüz şey, insanların kendilerini ilgilendiren kararları katılımcı bir şekilde kendilerinin aldığı bir demokrasi değil, Wood’un yıllar öne işaret ettiği gibi şekli ve prosedürel bir demokrasidir.

Teknikleştirilerek siyasi kontrolden uzaklaştırılan iktisadi kurumların demokratik müdahaleye açık hale getirilmesi, kapitalizmin gökten inmiş piyasa kurallarının varlığına en büyük meydan okumadır. Dolayısıyla hakiki bir demokrasi mücadelesi aslında esaslı bir antikapitalist mücadeledir de.

Bu yazı ilk kez, Toplumsal Tarih Dergisi 266 Şubat 2016 sayısında yayınlanmıştır…

 


[1] Ellen Meiksins Wood, 1981, “The Separation of the Economic and the Political in Capitalism”, New Left Review I (127): 6695. Bu makalenin tıpkıbasımı Wood’un makalelerinin derlendiği bir başka kitapta da bulunabilir: Democracy Against Capitalism: Renewing Historical Materialism (Cambridge: Cambridge University Press, 1995). Türkçesi: Ellen Meiksins Wood, “Kapitalizmde ‘İktisadi’ ile ‘Siyasi’nin Birbirinden Ayrılması”, Kapitalizm Demokrasiye Karşı: Tarihsel Maddeciliğin Yeniden Yorumlanması, çev. Şahin Artan (İstanbul: Yordam Kitap, 2008), s. 35-64.

[2] Ellen Meiksins Wood, The Origin of Capitalism (New York: Monthly Review Press, 1999). Bu kitap daha sonra genişletilerek yeniden basılmıştır: E.M. Wood, The Origin of Capitalism: A Longer View (Londra: Verso, 2002). Türkçesi: Kapitalizmin Kökeni, çev. A. Cevdet Aşkın (Ankara: Epos, 2003)

[3] Guy Bois, “Against the NeoMalthusian Orthodoxy”, T.H. Ashton ve C.H.E. Philpin (der.), The Brenner Debate (Cambridge: Cambridge University Press, 1985), s. 115.

[4] Paul Blackledge, “Political Marxism”, J. Bidet ve S. Kouvelakis (der.), Critical Companion to Contemporary Marxism (Leiden: Brill, 2008).

[5] Robert Brenner, Agrarian Class Structure and Economic Development in Pre-Industrial Europe”, T.H. Ashton ve C.H.E Philpin (der.), The Brenner Debate (Cambridge: Cambridge University Press, 1985); Robert Brenner, “The Agrarian Roots of European Capitalism”, T.H. Ashton ve C.H.E Philpin (der.), The Brenner Debate (Cambridge: Cambridge University Press, 1985).

[6] Piyasa zoru veya iktisadi zor kavramının siyasi Marksistlerce bu şekilde kullanılmasının bir eleştirisi için bkz. Sébastien Rioux, “The Fiction of Economic Coercion: Political Marxism and the Separation of Theory and History”, Historical Materialism 21/4 (2013): 92-128.

[7] Ellen Meiksins Wood, The Retreat from Class: A New ‘True’ Socialism (Londra: Verso, 1998 [1986]). Türkçesi: Sınıftan Kaçış: Yeni “Hakiki” Sosyalizm, çev. Şükrü Alpagut (İstanbul: Yordam Kitap, 2006). Ayrıca bkz. Kapitalizm Demokrasiye Karşı’nın son iki bölümü.

[8] Ellen Meiksins Wood, Empire of Capital (Londra: Verso, 2005). Türkçesi: Sermaye İmparatorluğu, çev. Oya Köymen (İstanbul: Yordam Kitap, 2006).

[9] Dipesh Chakrabarty, Provincializing Europe: Postcolonial Thought and Historical Difference (Princeton ve Oxford: Princeton University Press, 2000); Türkçesi:  Avrupa’yı Taşralaştırmak: Postkolonyal Düşünce ve Tarihsel Farklılık, çev. İlker Cörüt (İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2012).

[10] Jairus Banaji, Theory as History: Essays on Modes of Production and Exploitation (Leiden: Brill, 2010).

[11] Skinner’ın Hobbes üzerine kitabına Wood’un getirdiği eleştiri bu çerçevede okunabilir. Bkz. Ellen Meiksins Wood, “Why It Matters”, London Review of Books 30/18 (2008): 3-6.

[12] Ellen Meiksins Wood, Citizens to Lords: A Social History of Western Political Thought from Antiquity to the Middle Ages (Londra: Verso, 2008). Türkçesi: Yurttaşlardan Lordlara: Eskiçağlardan Ortaçağlara Batı Siyasi Düşüncesinin Toplumsal Tarihi, çev. Oya Köymen (İstanbul: Yordam Kitap, 2009).

[13] Ellen Meiksins Wood,  Liberty & Property: A Social History of Western Political Thought from Renaissance  to Enlightenment (Londra: Verso, 2012). Türkçesi:  Özgürlük ve Mülkiyet: Rönesans’tan Aydınlanma’ya Batı Siyasi Düşüncesinin Toplumsal Tarihi, çev. Oya Köymen (İstanbul: Yordam Kitap, 2012).

Can CEMGİL
Latest posts by Can CEMGİL (see all)