İsrail’in Saldırıları Devam Ediyor: Netanyahu’dan İran ve Hizbullah’a Tehdit, BM’ye Eleştiri

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, uluslararası toplumun barış çağrılarını görmezden gelerek, saldırılarını sürdürme kararı aldığını duyurdu. BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Netanyahu, Lübnan’daki Hizbullah’a yönelik saldırılara devam edeceklerini belirtti ve ateşkes çağrılarını reddetti. Ayrıca, BM’yi ve uluslararası camiayı eleştirerek antisemitik suçlamalarda bulundu. Bu yaklaşım, barışa yönelik çabaları baltalayan ve çatışmaların daha da tırmanmasına neden olan bir tutum olarak eleştirildi.

Savaş ve Ateşkes Çağrıları Arasında

İsrail’in, Gazze Şeridi’nde devam eden savaşta Hizbullah tarafından hedef alındığını belirten Netanyahu, uluslararası toplumun ateşkes taleplerine kulak asmadan, saldırıların süreceğini açıkladı. “Hedeflerimize ulaşana kadar durmayacağız,” şeklindeki açıklaması, İsrail’in barışçıl bir çözüm yerine askeri yöntemlere başvurmaya devam edeceğini gösteriyor. ABD, Almanya ve birçok ülke, diplomatik bir çözüm için üç haftalık ateşkes talep ederken, İsrail’in bu çağrılara direnmesi, sivillerin hayatını tehlikeye atıyor ve savaşın uzamasına zemin hazırlıyor.

Hizbullah’ın, Gazze’deki Hamas’a destek amacıyla İsrail’i roketlerle vurduğu biliniyor. İsrail, ilk başlarda bu saldırılara ölçülü bir şekilde karşılık verirken, son dönemlerde Lübnan’a yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırarak bölgede şiddetin artmasına yol açtı. Bu saldırılar sonucunda yüzlerce sivil hayatını kaybetti, binlerce insan evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Barış Yerine Savaşın Seçimi

Netanyahu, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, İsrail’in Hizbullah ile savaş halinde olduğunu ve Lübnan halkını hedef almadıklarını iddia etti. Ancak savaşın Hizbullah üzerinden tüm bölgeyi etkilediği göz önüne alındığında, bu söylemin gerçeklikle ne kadar örtüştüğü sorgulanıyor. “Hizbullah savaşmayı seçtiği sürece, İsrail’in başka bir seçeneği yok,” diyen Netanyahu, çatışmanın devamını meşrulaştırmaya çalışırken, bölgedeki halkların acısını göz ardı ediyor. İsrail’in sürekli genişleyen askeri operasyonları, sivillerin yaşamlarını tehlikeye atıyor ve barışa dair umutları zayıflatıyor.

Netanyahu’nun Hizbullah’ı İran’ın bir piyonu olarak nitelendirip, “Tahran’daki tiranlara bir mesajım var: Eğer bizi vurursanız, biz de sizi vururuz,” şeklindeki tehditkar açıklamaları, bölgedeki gerilimi daha da tırmandırıyor. Bu tür söylemler, diyalog ve diplomasi yerine güç kullanmayı önceliklendiren bir politikanın ürünü olarak eleştiriliyor. Barışçıl çözüm yolları aramak yerine savaş tehditlerinde bulunmak, sadece bölgeyi daha fazla şiddet sarmalına sürüklüyor.

Savaşın İnsanlık Dışı Yüzü

Netanyahu, İsrail’in barış istediğini iddia etse de, “Vahşi düşmanlarla karşı karşıyayız,” gibi ifadelerle savaşı haklı göstermeye çalışıyor. Oysa ki, İsrail’in yürüttüğü bu operasyonlar, sadece askeri hedefleri değil, aynı zamanda binlerce sivilin yaşamını da doğrudan etkiliyor. Savaşın bedelini ödeyenler, çocuklar, kadınlar ve masum siviller oluyor. Bu durum, barış ve diplomasi çağrılarının ne kadar acil ve hayati olduğunu bir kez daha gösteriyor.

İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı askeri operasyonlar, on binlerce insanın ölümüne neden oldu. Netanyahu’nun “Zafer kazanana kadar savaşacağız” söylemi, barışçıl çözüm arayışlarını ikinci plana atarken, bölgede daha fazla acı ve yıkımın habercisi olarak görülüyor.

BM’ye ve Uluslararası Topluma Yönelik Sert Eleştiriler

Netanyahu, BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, uluslararası toplumu ve BM’yi sert bir dille eleştirerek, onları antisemitik olmakla suçladı. “Bu antisemitik öfke bataklığında, Yahudi devletini her türlü suçlamayla mahkum etmeye hazır otomatik bir çoğunluk var,” diyerek BM’nin kararlarını küçümsedi. Ancak bu tür suçlamalar, İsrail’in savaş suçları ve sivillere yönelik saldırıları karşısında yükselen uluslararası eleştirileri göz ardı etme çabasından başka bir şey olarak görülmüyor.

Netanyahu’nun konuşması sırasında, birçok ülke temsilcisi protesto amacıyla salonu terk etti. Özellikle İran ve Suudi Arabistan heyetlerinin boş kalan koltukları dikkat çekti. Bu tür protestolar, İsrail’in savaş politikalarına yönelik uluslararası tepkinin bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Ayrıca, Netanyahu’nun ailesi ve İsrail’e destek veren gruplar, konuşmayı alkışlarla destekledi. Ancak, İsrail’in yürüttüğü saldırıların sonuçları göz önüne alındığında, bu tür desteklerin savaşın insani sonuçlarını gölgede bırakamayacağı açıktır.

Sonuç olarak, Netanyahu’nun BM’deki sert söylemi ve savaş yanlısı politikaları, bölgede barışın önündeki en büyük engellerden biri olarak eleştiriliyor. Savaş ve şiddet yerine barışçıl ve diplomatik çözüm yollarının aranması, bölgedeki halkların yararına olacaktır.