Dünya Risk Raporu Endeksi’ne göre Filipinler, afet riski en yüksek ülke olarak ilk sırada yer alıyor. Bu yüksek riskin altında yatan nedenler ise depremler, yanardağ patlamaları, tayfunlar, seller ve kuraklık gibi çeşitli doğa olaylarının sık ve yoğun yaşanması. Filipinler’deki halk için bu felaketler artık günlük yaşamın kaçınılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Son yaşanan olaylardan biri olan süper tayfun Yagi, nehirlerin taşmasına ve toprak kaymalarına yol açtı; en az 14 kişi hayatını kaybetti. Bu, 2023 yılının Mayıs ayından bu yana Filipinler’i vuran beşinci tayfun olarak kayıtlara geçti.
Afet Riskinin Tek Nedeni Doğa Olayları Değil
Filipinler’in bu kadar yüksek riskli bir ülke olmasının tek nedeni sık yaşanan doğa olayları değil. Afet riskini artıran bir diğer önemli faktör, toplumsal kırılganlıklar ve altyapı yetersizlikleri. Kalkınma Yardım Birliği’nin Bilimsel Direktörü Katrin Radtke’nin de belirttiği gibi, yoksulluk, yaygın yolsuzluk, sağlık hizmetlerinin eksikliği ve afeti önleme tedbirlerinin yetersizliği gibi sosyal sorunlar, ülkelerin afetlere karşı daha savunmasız hale gelmesine neden oluyor.
Türkiye: Yüksek Riskli Ülkeler Arasında
Dünya Risk Raporu’nda 193 ülke değerlendirildi ve ilk 41 ülke, “çok yüksek riskli” ülkeler arasında sınıflandırıldı. Türkiye, 35. sırada yer alarak bu kategoride bulunan ülkelerden biri. Türkiye’de de benzer şekilde, afetlerle başa çıkma kapasitesindeki yetersizlik büyük bir risk faktörü olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin deprem, sel ve orman yangınları gibi doğal afetlerle başa çıkmakta yaşadığı zorluklar, bu yüksek risk sıralamasında etkili oluyor.
Önleyici Tedbirlere Yatırımın Önemi
Bir doğa olayı, her zaman büyük bir felakete dönüşmek zorunda değil. Katrin Radtke, doğa olaylarıyla başa çıkmak için ülkelerin önleyici tedbirlere yatırım yapmaları gerektiğini vurguluyor. ABD ve Avustralya gibi gelişmiş ülkelerde de fırtına, deprem gibi olaylar sık yaşanmasına rağmen, bu ülkelerin daha güçlü afet yönetimi kapasiteleri olduğu için zarar minimum düzeyde kalabiliyor.
Çin’in bu konuda önemli bir örnek olduğu belirtiliyor. Çin, koronavirüs pandemisi sonrası hastane yatırımları, aşılama kampanyaları ve sağlık sistemine yapılan büyük yatırımlar sayesinde kırılganlığını azaltmayı başardı ve Dünya Risk Raporu’nda 12 sıra birden yükselerek 22. sıraya yerleşti.
Sosyal Eşitsizlik ve Yolsuzluk
Afet riskini azaltmak için barajlar, erken uyarı sistemleri ya da daha etkin arama-kurtarma hizmetleri gibi geleneksel afet önleme tedbirleri önemli olsa da, Radtke, bunların tek başına yeterli olmadığını vurguluyor. Eğitim, sağlık hizmetlerine yatırım yapmak ve sosyal eşitsizlikleri azaltmak, afet sonrası toparlanma kapasitesini artıran önemli faktörler arasında yer alıyor. Özellikle yolsuzlukla mücadele eden ülkeler, afetlerle başa çıkmada daha iyi bir konuma geliyor.
İklim Değişikliği ve Çatışmalar
Birçok doğa olayı, iklim değişikliğiyle doğrudan bağlantılıdır. Radtke’ye göre, küresel ısınmayı en aza indirme çabaları, daha az doğal afet yaşanmasına katkıda bulunabilir. Ayrıca, savaş ve çatışmaların yaşandığı bölgelerde doğa olaylarının etkileri çok daha yıkıcı olabilir. Bu tür bölgelerde doğal afetler, var olan çatışmaların daha da şiddetlenmesine yol açabiliyor. Ancak bazı durumlarda, doğal felaketler düşman tarafları işbirliğine zorlayabiliyor; buna örnek olarak, Endonezya’nın Açe bölgesinde 2004’teki yıkıcı tsunami sonrası çatışmaların sona ermesi gösterilebilir.
Dünya Risk Raporu, ülkelerin doğal afetlerle baş etme kapasitesini değerlendirirken sadece doğa olaylarının sıklığına bakmıyor. Aynı zamanda toplumsal kırılganlıklar, yolsuzluk ve sosyal eşitsizlik gibi faktörler de dikkate alınıyor. Filipinler, doğa olaylarının sıklığı kadar, bu olaylara karşı savunmasızlığını artıran sosyoekonomik sorunlar nedeniyle de en riskli ülke olarak öne çıkıyor.
- NHY / DW, World Risk Report 2023