“Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı… Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli.” Şeyh Edebali, 13. Yüzyıl, Söğüt-Bilecik-Türkiye
Şeyh Edebali’nin Osmanlı İmparatorluğu kurucusu Osman Bey’e söylediği düşünülen ve Ey Oğul diye başlayan birçok öğüdü var. Meraklıları tüm öğütleri bulup okuyabilir. Ona mı aittir bilemiyorum. Böyle bir metnin varlığı tarihçiler açısından da spekülasyon konusu, kaynağı muhtemelen Tarık Buğra’nın ‘”Osmancık” romanı olabilir. Ama önemli olan sözlerin/öğütlerin anlamı ve etkisi. Taşıdığı anlam yıllara meydan okuyan güçte ve her devrin yöneticilerine ışık tutacak isabetlilikte.
Bizde bu isabetliliğin altını çizerek yazının başında alıntıladığımız öğüt ile devam edelim.
Hepimiz biyolojik olarak öleceğiz. Geriye ne kalıyor. En önemli şey insan olmak. Bunun bir diğer ifade şekli, geriye iz bırakmak. Bir insan için iyi anılmaktan başka ne olabilir.
Tüm Felsefe sorularının özünde de bu var. Albert Camus, “gerçekten önemli olan tek bir felsefe sorunu vardır” der. “Yaşam yaşanmaya değer mi değmez mi?” Felsefenin temel sorunu budur. İnsan nedir?
Yaşamımıza giren her insanın bir sebebi vardır. İster ilahi yolla olsun ister ibretlik olsun, herkes hayatınıza bir sebep için girer ve daima ortada daha büyük bir amaç vardır. Bazen biriyle tanışırsınız ve öyle bir şey olur ki yaşamınız bir anda değişiverir ya da bu insan her şeyi allak bullak eder. İster iyi ister kötü algılayın ama her rastlantı size en iyiyi sunabilmek için gelir. Ya da sizin unuttuğunuz bir yaşam amacınızı hatırlatır. Derin manaları anlamak, sizin daha ileriye yol almanıza ve kendiniz hakkında daha fazla şey öğrenmenize yardımcı olur. Refikiniz, yoldaşınız olur. Kalbinizi sevgiyle doldurur. Anlam katar.
Bu insanlar verdiği ya da kanal olduğu bilgilerle size ışık tutar, yolunuzu aydınlatır, sizi size anlatır. En büyük düşmanınız ve yardımcınız egonuzu kontrol altına almayı öğretir. Tek bir kelime, bir cümle ile tüm kâinat bilgisini anlatmaya çalıştığı o muazzam bilgiler, akışlar, aslında hayatımıza ışık tutmakta ve yaşam formülü OL’maktadır. Güvenirsiniz, sorgularsınız, inanırsınız ve sevgiyle teslim olursunuz.
Anlam. Ah anlam. Yaşamın anlamı. İnsan dışında tüm canlılar, yemek, içmek, üremek, barınmak için yaşar. Hayatın anlamı budur onlar için. Onlarda anlam arayışı yok. Bir tek adına insan denen varlıkta var bu arayış.
Ne demiş Montagnie, “Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.” İnsanın amacı yoksa bir yol haritası oluşamaz, pusulası yok demektir. Pusulası yoksa, rüzgâr ne tarafa götürse oraya gider ve en sonunda ya savrulur ya kaybolur ya devrolur. Olaylar onu sürükler. Bir gün öyle davranır, bugün böyle davranır ve yarın farklı davranır. Halbuki amacı olan bir kimse, hayır demeyi bilir, fırsatları yakalayabilir, ona doğru yönelebilir. Bir gün öyle bir gün böyle davranan kimse güçlü değildir. Yaşamda en büyük güç istikrardır.
Yaşamda bir amacınız varsa ve/veya size bir amaç fırsatı verildiyse ona sahip çıkın. En büyük hazinenizdir o.
Nasıl ki, doğada boşu boşuna, mantıksız, hiçbir işe yaramayan şey yoksa, her şeyin amacı var ve her şey bir amaca hizmet ediyorsa, bizim yaşamımızda da her şey bir amaç uğruna olmalı ve o amaç bütüne hizmetten başkası olmamalıdır.
Ve inanç. İnanarak yola devam etmek. Çünkü ne kadar inancımız yoğun olsa da hayatın zorlukları ve karmaşasından, güvensizliğe düşebiliyor ve hayatla ilgili şüphelerimiz ve kaygılarımız birdenbire oluşabiliyor. Hiç beklemediğiniz anda gerçekleşen bir olay ve/veya hiç beklemediğimiz bir kişinin vesile olmasıyla, bir şeyler değişebiliyor. Ve bu da bizi strese ve umutsuzluğa itebiliyor. İşte bu inancımıza sıkıca sarılacağımız an. Güvenimizi ve cesaretimizi yitirmeden, tekrar yolumuza devam edebilmeliyiz. Yolu doğru olanın yükü ağır olur. Yoldaşlar değişse de yol belli, hedef belli ise ne gam. Her gün güneş doğar, yeter ki açık olsun perdeler.
Şeyh Edebali ve yaşanılan üzüntü verici bir hayal kırıklığının tetiklediği değişik bir yazı olduğunun farkındayım. Ne yapalım oluyor bazen böyle duygular akışta. Neyse kapanışı da kendisini dinleyenlere verdiği birkaç tavsiye ile Edebali’den yapıp bitirelim;
“Toprağa bağlanın. Suyu israf etmeyin. Mirasınızın sağlam kalmasına dikkat ediniz. Veriniz, cömert olunuz elleriniz yumuk kalmasın. İlim sahiplerini koruyunuz. Ağaç dikiniz. Ödünç aldığınızı fazlasıyla iade ediniz.”
Sevgiyle, gururla, korkusuzca, geçmişin endişesini geleceğe taşımadan, yaşanmaya değer ve inandığınız yolda dimdik yürümeniz dileğiyle…
- Düşünceyi Düşünmek - 2 Kasım 2024
- Benim, Çünkü Biziz; Biziz, Çünkü Benim - 25 Ekim 2024
- Suçlama(k) - 16 Ekim 2024