Hayat Boş mu, Yoksa Bir Hoş mu?

Bazen arkadaşlarımdan duyarım “hayat ne kadar boş”. Hayat mı boş, yoksa sen hayatta bir boşluğu dolduramayanlardan mısın? Dürüstçe bu soruyu kendine sorup cevap verdin mi? Aynayı tut yüzüne, özüne nazar eyle. Bak bakalım ne görüyorsun. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Siz ne yapıyorsanız hayat odur. Siz bir anlam ve amaç verene kadar boştur, doldurduğunuz kadar doludur.

Kurumsal hayatın rutini içerisinde, kahve molalarından birinde arkadaşım, kendisini tekerlekte koşturmaya mahkûm bir hamstera benzetmişti. Her sabah bu duyguyla uyandığından yakınmış, uzun uzun anlatıp bir soru sormuştu sonunda. 

“Kalkıyorum, dişlerimi fırçalıyorum, of bu sabah ne giyeceğim diye düşünüp sıkılıyorum, işe gidiyorum, aynı mekânda hep aynı kahvaltıyı yapıyorum, sen dahil hep aynı insanlarla oturuyorum, konuştuğumuz konular bile hep aynı, eve geliyorum, akşam yemeği yiyorum, televizyon izliyorum, eşimle rutin şeyleri konuşuyorum,  yatıyorum, uyuyorum, uyanıyorum. Sabah aynı döngüm başlıyor. Hiçbir şey yapmadığın, hiçbir yere gitmediğin ve amacın olmayan bir hayat yaşıyormuşsun gibi gelmiyor mu?”

Şaşkınlıkla uzun uzun suratına baktığımı ve ruhunun derinliklerinde bir yerlerde, hiçbir zaman asla dolmayacakmış gibi görünen o boşluğu hissettiğimi ve burada kritik sözcüğün amaç olduğunu, rutinlerden benim de zaman zaman sıkıldığımı ama yaşam amacımı bulduğumu, bir insanın başına gelebilecek en eşsiz serüvenin yaşam olduğunu düşündüğümü, kendisinin de amacını bulması gerektiğini söyledim. 

Rutinlerden sıkılsan bile hayat bir nimet. Yeni bir güne uyanma şansı bulduysan uyanamayanlara göre çok şanslısın demek. Hayata olumlu bakalım öğüdünde bulunmayacağım. Sonuçta bir Polyanna değiliz bizler. Ama zihninizdeki olumsuz düşünce kalıplarının farkında olmanız, bunlara kapıldığınızda, sizi nasıl etkilediğinin farkına varmaya başlamanız insanlık için olmasa bile sizin için çok büyük bir adım olacaktır. 

Her şey düşünce ile başlıyor. Düşünce bir duygu yaratıyor ve duygunun etkisiyle bir davranış sergiliyorsun. Davranışların kaynağı düşünceler. Duygular da aynı zamanda kendini ve düşünceni anlamak için bir araç. 

Ne demiş Gandhi “Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür… Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür… Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür… Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür… Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür… Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür… Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.”    

Eğer dünyaya bakış açınızı değiştiremezseniz, gördüğünüz dünya asla değişmeyecek.

Doğmak ve ölmek kolay. Zor olan yaşamak. Yaşam dediğin bir yolculuk. Biz de yoldayız, yolcuyuz. Hayattaki yolunuzu kim yargılamalı? Hiç kimse. Bu aynı zamanda kendi yolunuzu yargılamamanız gerektiği anlamına da gelir. Elinden gelenin en iyisini yapıyorsun. Denemeye devam et. Öğrenmeye devam et. Keşfetmeye devam et. İleriye doğru gitmeye devam et. Tam olarak olman gereken yerdesin. İşin bu, yaşamak, hissetmek ve yaymak. Öğren (BİL) artık kendini, en iyi yapabildiğin şeyi fark et.

Ne bilirsen bil, ne bulursan bul, ne yaşarsan yaşa, insan oldukça duygudan kurtulamayacaksın ve ne tümden iyi, ne tümden kötü asla tek boyutta kalamayacaksın. Yaşamana ve hissetmene bak, becerebiliyorsan tanımla. Ama sen sen ol, hiçbirinde aşırıya kaçma, varsa bir marifetin dengelemekte kullan. 

Ne yaşarsan yaşa, yeter ki dolu dolu yaşa…

Not: Bu vesile ile bu satırları okuyanların hem babalar gününü hem de Kurban Bayramı’nı kutluyorum. Renkli, tatlı bayramlar. Tadınız tuzunuz yerinde, gönlünüz afiyette olsun…

A. Semih İŞEVİ
Latest posts by A. Semih İŞEVİ (see all)