Kimlik meselesi aslında cumhuriyetin kurulması ile birlikte toplumsal ve kültürel bir arayış olarak kimiz, nereden gelmiÅŸ, nereye gideriz? Sorularının karşılığı olarak toplumsal hayatımızın devamlılığını saÄŸlayan bir gerçeklik olarak varolmaktadır. Â
Levi-Strauss, Kanada radyosunda yaptığı ses getiren bir söyleÅŸisinde konuyu şöyle dile getiriyor: Ben bu kimlik denilen ÅŸeyin ne olduÄŸunu bir türlü anlayamadım. Kendi kimliÄŸimi de tam çıkaramıyorum. BenliÄŸim dört yol aÄŸzı gibi ortada ve açık bir yer. Bir yerlerden bazı akımlar gelip geçiyor. Ben kendi bilincimi sorguladığım zaman deÄŸiÅŸimlere seyirci kalıyorum.Â
Dikkat edilirse bu yaklaşımda zaman ve zemine göre deÄŸiÅŸkenlik gösteren bir bilinç meselesi ön plana çıkıyor.Â
Bu açıdan ele aldığım zaman Türkiye’nin müzikal kimlik bilincini incelemeye koyulduÄŸumda, üzerine tezler yazılabilecek kadar geniÅŸ alt alanları olduÄŸunu ve araÅŸtırmaya, tanımlamaya deÄŸer bir konu olduÄŸunu tespit ediyorum. Elbette kısa bir hafta sonu yazısı olarak böylesine derin bir konuyu incelemeyeceÄŸim ancak, konunun tekelcilik kısmına vurgu yapmak gerekliliÄŸini hissediyorum.Â
Türkiye’de müziÄŸin hangi branÅŸta olursa olsun bazı tekeller içinde sıkıştığını hepimiz biliyoruz.Â
Popüler müzik üretim piyasası belli kiÅŸilerin elinde. Onların izin verdiÄŸi kimlikler medyada yer alıyor, onların önümüze paketleyip sunduÄŸu karakterler ünlü oluveriyor. Reklam müzikleri sektöründe de yıllardır aynı isimler var, hatta dizi müziklerini bile ele geçirmiÅŸler, artık öyle müzikler duyuyorsunuz ki, bunu ÅŸu kiÅŸi yazmış diyecek kadar tanınıyorlar.Â
Klasik müzik camiasında da tekelcilik öylesine almış yürümüş ki, sanki ülkede sadece iki tane piyanist, bir kaç orkestra, bir kaç tane ÅŸef var. Sanarsınız ki yeni hiç kimse yetiÅŸmiyor. Peki konservatuvarlardan mezun olan onlarca genç nerede hangi kimlikle nasıl iÅŸler yapabiliyorlar? (Hiçbir ÅŸey olamazsan müzik öğretmeni ol diyordu bir öğrencimin annesi. Sanki müzik öğretmeni olmak deÄŸersizmiÅŸ gibi).Â
Bir sorun olarak gördüğüm bu konularla ilgili sorulacak tüm soruların cevaplarını, belkide, önce soruların birer sorun olmasını fark eden Z kuÅŸağı verecek ve hatta vermelidir diye düşünüyorum. KeÅŸke Z kuÅŸağının da bunu farkedebileceÄŸi noktaya ulaÅŸabilsek diye de hayal kuruyorum.Â
Bunu baÅŸarabilmek için öncelikle eÄŸitim alanında köklü deÄŸiÅŸiklikler yapılmasının gerekliliÄŸi ortaya çıkıyor.Â
Çocuklarımıza hiç bir şeyi sorgulamadan, sorgulamayı öğretmeden, sadece ezber bilgiler verdiğimiz sürece, birileri hep müziğin tekelini elinde tutacak ve şimdi olduğu gibi yurt dışında eğitim alamayan kişiler ikinci sınıf müzisyen olarak kabul edilmeyi göze alacaklar.
Bakınız Jostein Gaarder’in felsefe tarihi üzerine yazmış olduÄŸu çok sevdiÄŸim romanı Sofi’nin Dünyası bile Sofi’ye yöneltilen Kimsin? sorusu ile baÅŸlıyor. Müzik eÄŸitiminde de en önemli sorulardan biri kimsin olmalı. Â
Birine kimsin diye sorduÄŸunuzda, kim olmak istediÄŸini düşünür ve belki bu soru, kiÅŸiyi o mesleÄŸi yapmayı gerçekten isteyip istemediÄŸi yönünde kendini sorgulamasına yöneltir.Â
Daha sonra ise öğrenciler, müziÄŸin öğretiminde öncelikli söz hakkı olan eÄŸitimciye neden, niçin, nasıl diye sorular sorabilmelidirler.Â
Ne yazık ki adı üzerinde konservatif bir eÄŸitim modeline sahip olan konservatuvarlarımızda, öğrencilerin bu tarz sorular sormaları neredeyse yasak gibidir.Â
Neden çello böyle tutuluyor öğretmenim?Â
Neden piyanoya otururken saÄŸ ayak önde olmalı öğretmenim?Â
Neden kemanın arÅŸesini burdan tutuyoruz öğretmenim?Â
Neden bu kadar yoÄŸun solfej dersi almak zorundayız öğretmenim? Bu etütleri ve gamları neden çok çalışmak zorundayız? Bu sıkıcı egzersizleri yapmasak olmaz mı öğretmenim?Â
Bu soruları sormaya baÅŸladığınızda karşınızda sus bakayım demeyen, bilimsel bir anlatımla, hatta fiziksel gerekçelerini açıklayarak cevaplar veren bir öğretmeniniz olduysa ÅŸanslısınız demektir.Â
Öğretmenleri yetiÅŸtiren fakültelerin kimliklerinin yeniden sorgulanması, eÄŸitim modellerinin nedenlerinin, niçinlerinin yeniden tartışılarak güncellenmesi, enstrüman çalmayı isteyen her çocuÄŸa solist ya da virtiöz olacakmış gibi davranılmaması, ülkemizde müzikal kimliÄŸin nitelik kazanması için bireylerin daha kaliteli müziklere yönlendirilmeye çalışılması, her evde bir enstrüman çalan olsun gibi kampanyaların baÅŸlatılması ve buna benzer bir çok detaylı çalışmaların düşünülerek uygulanması gibi yapılacak yüzlerce anlamlı iÅŸ varken, müzik sektörünü tekelinde tutan, bir iki ünlünün duyarsız tavırlarını hatta birbirleriyle kavga ediyor olmalarını seyretmek biraz benim yüreÄŸimi burkuyor desem ne hissedersiniz?Â
MüziÄŸin tekelini oluÅŸturmuÅŸ bu kiÅŸilerin hiç idealist olmadıklarını ve kendi konforlarından asla feragat etmediklerini düşünüyorum.Â
Sadece kendi belirledikleri çevrelerinde, kendilerine el pençe divan saygı duyacak kiÅŸilerle çalışmalar yapıyor olmaları ülkemizin müzikal kimliÄŸine zarar vermekle kalmıyor, kimlik bilincinin geliÅŸmesine de engel oluyor kanımca.Â
Sosyal medyalarından incelediÄŸinizde, çok duyarlı kiÅŸilermiÅŸ gibi gözüken bu kiÅŸilerin maç seyredip, viski içip, Bach videosu yaptıktan sonra yangın ve sel fotoÄŸrafı paylaşıp, ölenlere rahmet dilemeleri de hiç samimi gelmiyor bana.Â
Stefan Zweig’ın dediÄŸi gibi: Ben söylediklerimden sorumluyum, anladıklarınızdan deÄŸil…Â
Bu yazımda, müzikal kimlik bilincinin geliÅŸememesinin ana sebebini tekelciliÄŸe baÄŸlayarak, sorunu ortaya açık açık koymak ve çözümler üzerinde sizleri düşünmeye sevk etmekten baÅŸka bir ÅŸey yapmaya çalışmıyorum.Â
Ben bazen kendi içimde inzivaya çekilir, aklıma takılan bu tip konuları düşünmek üzere iç sesimle yolculuÄŸa çıkarım.Â
Hatta deniz kıyısında bir kasabada deÄŸil, insanın inzivaya çekileceÄŸi en anlamlı yerin kendi ruhundan, kendi huzurundan, kendi iç sesinden baÅŸka bir yer olamayacağına inanırım.Â
Bu hafta sonu benim iç sesimle deÄŸerlendirdiÄŸim müzikal kimlikler meselesi, belki sizinde özgür iç sesinizde düşüncelerle yer alır, ne mutlu bana ki artık iç sesimi yazarak paylaÅŸabilme ÅŸansına da sahibim.Â
Sizlerde çözüm önerileri paylaÅŸmak isterseniz, konu tamamen benim cephemde yorumlara açıktır.Â
Yorumlarınızı bekleyelim, görelim ve tabii ki yine herkese mutlu bir hafta sonu diliyorum…
- Müzik Alzheimer Hastalarına Yardım Edebilir mi? - 28 Ocak 2022
- Ebeveynlere Mektup - 29 Kasım 2021
- Müzisyen Dünyası - 19 Kasım 2021