Latmos’ta yeni maden ocakları açılmasın. Eskiler sınırlandırılsın ve çevreye zarar vermeleri önlensin istiyoruz. Sorunun çözümü yargıyla değil, alandaki güzellikler ve zenginlikler görülüp, keşfedilerek bir doğru sonuca varılsın istiyoruz. Tarihi ve Doğal zenginliklerin sesine kulak verilerek yeni adımlar atılsın istiyoruz. Latmos tüm doğal dokusuyla geleceğe taşınsın istiyoruz. Bunun içinde Latmosa daha fazla zarar vermeden Doğal Park yapılmasını istiyoruz.
Yıllardır Latmos için birçok kuruluş ve Sivil Toplum örgütü çağrı yapmaktadır. Latmos Doğal Park ilan edilip koruma altına alınmalıdır diye. Ancak Doğal park yapılacak yerde açılmış onca maden ocağına ilave ocak açılması için ÇED toplantıları yapılmaktadır.. Yöre halkı ve çevre örgütleri de karşı çıkarak yasal yollarla engellemeye çalışmaktadır. Son olarak yargının bu madencilik faaliyetlerine dur demesi olumlu ancak bu yetmiyor. Madenciler yeni başvurularla bu işin peşini bırakmayacakları açıktır. Buna karşı artık bizlerin, yani çevre örgütleri ve diğer tüm sivil toplum örgütleri, yöre halkı ve yerel yönetimlerle beraber buranın Doğal Park statüsüne alınması ve tam korunma sağlanması için işbirligi içine girerek kampanya başlatmalı ve Latmos’un o dokunulmazlığını Türkiye ve Dünya kamuoyuna duyurmamızın tam da zamanıdır. Yargının Zeytin ve Fıstık çamları üzerindeki karşı çıkışının ötesinde Tarihi ve Kültürel dokusu üzerinden çalışmaları yoğunlaştırıp ses vermeliyiz.
Bölgenin Tarihi Uygarlıkların yatağı olduğu ve kültürel zenginliği ve doğal güzellikleriyle ilgili sayısı bilinmiyecek kadar çok yazı ve belge bulunmaktadır. Bunları tekrarlamanın manası yok. Bunlar araştırılarak rahatlıkla görülebilinir. Bundan dolayı yargının bu son olumlu kararından sonra elimiz güçlenerek olayın üstüne gidip, bölgenin Milli Park ilan edilmesi için gerekli girişimler neyse birlikte karar verip harekete geçmeliyiz.
Gerek EKODOSD ve gerekse WWF (Doğal Hayatı Koruma)’nın önceki yıllarda başlattıkları Latmos’un Milli Park Olması kampanyalarınıda merkeze alarak bunu güçlendirmek ve daha ileri boyuta taşıyarak korumayı sağlamalıyız. Son olarak AYÇEM’in “Milli Park Olmalı” çağrısı da bizim için çok önemlidir ve onu çağrımız kabul ediyoruz.. Bu durum için yapılan her çağrıya destekçiyiz ve kendi çağrımız gibi sahipleniriz. Bu bizi güçlendirir. İlimizde birçok Çevre Örgütü bulunuyor, Sivil Toplum Örgütleri ve Yerel yönetimlerle ve yöre yerleşkelerdeki halkla dayanışma içinde Latmos için güçlü bir ses olmanın zamanı diyorum. Tarihi, kültürel ve Doğal dokusuyla aynı kalması ve tanıtılması için daha çok çaba gerekiyor. Latmosa sahip çıkmanın onu geleceğe taşımanın görevi bizim önümüzdedir. Onun için tüm güçlerimizi birleştirip ‘Latmos Milli Park statüsüne alınmalı’ çağrısını yapmalıyız.
Arkeofili sitesinin, Bilinmiyen Yönleri ile Latmos’ şöyle tanımlamış:
“Eşsiz Anadolu topraklarında, hemen yanı başımızda tüm gizemiyle ve çektiği çilesiyle, gören gözleri bekleyen Beşparmak Dağları antik adıyla Latmos… Bafa Gölü’nün doğusunda, Aydın ve Muğla sınırları içerisinde, Batı Menteşe Dağları sisteminde yer alan 124 km2 büyüklüğündeki Latmos, doğal ve kültürel kaynak değerleri bakımından Türkiye’nin en önemli alanlarından biri olmasına rağmen, güzelliklerini görmemek için gözlerimizi, çığlıklarını duymamak için kulaklarımızı kapadığımız, korumayı başaramadığımız mirasımız.
Resimlerde, yerleşik hayata geçişe bağlı olarak toplumsal değişimi yansıtan aile betimlemeleri, şenlikler ve düğünler yer almaktadır. Toplam 170 lokasyonun Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından şu anda 50’ye yakını tescil edilmiş olup çalışmalar devam etmektedir O resimlere baktığınızda bin yıllar önce Latmos’ta yaşayan insanların, insana ve doğaya olan sevgilerini ve bağlılıklarını düşünür, bugün Latmos’un çığlıklarını yüreğinizde hissedersiniz.” (*) diyerek aslında ne kadar da doğru tasvir etmiş.
Beşparmak Dağları olarak da bilinen Latmos Dağı, Fıstık Çamı Ormanları’na, zeytinliklere ev sahipliği yapmakta. Latmos Dağı’nda yürürken, buraya hayran kalabilirsiniz. Fıstık Çamı Ormanları arasında 500 milyon yıllık gnays kayaçlarının aşınması ile meydana gelen kaya oluşumları ile karşılaşırsınız. Latmos Dağı’nda yer alan kocaman kayalarda oluşan mağaraları her adımda görmek mümkündür.
Latmos Dağı üzerinde kurulan Herakleia Latmos Antik Kenti ve kaya resimleri, tarihin bize bıraktığı en önemli hediyelerden biri. Karia uygarlığının da yaşadığı bir alan olması da ayrı bir ayrıcalıktır.
Bafa Gölü kaya resimlerinin 8000 yıl öncesine ait olduğu tahmin edilmekte. 170’den fazla kaya resminin yer aldığı kayalarda ağırlıklı olarak insan figürü ön planda. Kaya resimlerinde binlerce yıl önce Latmos’ta yaşayan insanlara ait aile betimlemeleri ve toplumsal etkinliklere dair çizimler yer almakta.
Latmos dağı üzerinde milattan öncesine ait yollar bulunmakta. O dönemlerde yaşayan insanların ibadet yerlerine ulaşmak için gizli geçitler ve yollar inşa etmiş. Daha sonrasında, bölgede Hıristiyanlık döneminde bu kutsal yollar, hac yolu olarak da kullanılmış.
M.Ö. 300’lü yıllarda büyük bir şehir olarak kurulan Latmos Antik kenti adını Yunan mitolojisinde yer alan Herakleia’dan almış. O dönemlerde şehir ismi olarak meşhur olan Herakleia adını, diğerlerinden ayırt etmek için ise Latmos Dağı’nın adı da şehrin ismine eklenmiş.
Uzun sürelerden beri Latmos’da feldspat ve Kuartz minerali çıkarılmakta ve bu bölgenin coğrafi güzelliği ve tarihsel anıtları gün geçtikçe zarar görmektedir. Böylece “kutsal dağ” Latmos’un 500 milyon yıllık benzersiz güzellikteki kayaçları şiddetli bir değişime uğrayarak banyo seramiği olarak son bulmaktadır. Tüm bunlar buna değer mi?
Doğal ve kültürel mirasımızı, yok edip, onun yerinde banyo seramiği için nasıl bir yıkım gerçekleştirildiğinin görünmesi gerekmektedir. Latmos’un derelerinden akan maden tozlarından oluşan çamuru, çevreye savurduğu toz ve partikül bulutlarının yarattığı sonuçlara karşı da durmakta fayda vardır.
Başta Karakaya Köyü olmak üzere Latmos’taki köylerde, rüzgâr tarafından havaya karışan ve yağmur sularıyla tarım arazilerine giren maden tozu yerel halkın sağlığını da tehdit etmektedir. İnsanlarımızın sağlığını maden çalışmasında açığa çıkan ağır metalli tozlarla nasıl tehlike atıldığını da görmek lazım.
Sadece Latmos’ta değil, Feldspat ve Kuvartz minerali Türkiye’de başka bölgelerde de bulunmaktadır, oysa Latmos dünya kültür ve doğa mirası yönünden eşsizdir. Bu yapılan kazılar, patlatmalar ve maden çıkarmak için doğada yapılan yağma çabası Latmosu ağlatıyor. Bu faaliyetlerden dolayı Latmoz can çekişiyor. Daha fazla gecikmeden bunun önüne geçilmeli ve Latmoz koruma altına alınmalıdır. LATMOS DOĞAL PARK OLMALI.
- Zeytinyağlı Yerim, Ama Zeytinliklerden Vazgeçemem! - 10 Nisan 2022
- Yasadışı Yaşamımdan Geçen Sekiz Yıl - 2 Nisan 2022
- Maden Şirketleri ;Rehabilite Değil, Cehennem Çukurlarını Arkalarında Bırakıyorlar!!! - 18 Mart 2022