“Muhtar bile olamaz” manşeti ülkemizde halen iş görüyor. 1988’de Yargıtay’ın Sayın Erdoğan hakkında verdiği karardan sonra Hürriyet gazetesi böyle bir haber yapmıştı. Sayın Erdoğan yasaların değişmesiyle daha sonra hem Milletvekili seçildi hem Başbakanlık yaptı hem de iki dönemdir seçimle Cumhurbaşkanı seçildi, şimdiyse Başkan. Ama Türkiye sosyolojisi o kadar ilginç ki beni çok şaşırtıyor, şaşırtmaya da devam edecek.
Özellikle de son seçimlerde yarışan iki rakibin kendi köylerinde aldıkları oy oranları mesela Sayın Muharrem ince kendi köyü Elmalık’ta 458 oy aldı. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ise 814 oy aldı. Bu durum aslında çok trajik değil mi sizce? Gelecekte yapılacak Elmalık köyü Muhtarlık seçimlerinde Sayın Erdoğan ve Sayın İnce Muhtarlık seçimleri için yarışsa seçimi büyük bir ihtimalle 24 Haziran seçim verilerine göre Sayın Erdoğan kazanır. Yani Sayın İnce bu verilere göre kendi köyünde Muhtar seçilemiyor. Köylüler ellerinde büyüdüğü, sokaklarında saklambaç oynadığı, top sektirdiği İnce’yi Muhtarlığa bile layık görmeyecekler. Köyün yaşlıları kim bilir kaç defa bakkala yolladılar İnce’yi? İşte Türkiye Sosyolojisi böyle bir şey.
Onun için CHP’de kazan kaldıranlar bu durumu hesaba katmak zorunda. Hemen şunu da söyleyeyim ki yarın öbür gün Sayın Erdoğan “Bay Muharrem sen kendi köyünde bile muhtar seçilemedin, senin köyünde bile ben seçildim” derse şaşırmayın. Bu durumda Sayın İnce’nin köylüleri için vefasız da diyebilir, ama bu çok geçerli bir argüman değil. Siyasette güvenirlik çok önemlidir. Bu önce kendi sokağından, mahallesinden, köyünden, ilçesinden, ilinden başlar ve dalga dalga her yere yayılır. Onun için boşuna üzülmeyin öncelikle birine güvenmesini öğrenin ve tabii insanların size güvenmelerini sağlayın. Siyasette güveni ve açık iletişimi inşa ettiğiniz zaman kimse önünüzde duramaz. Parti başkanı da olursunuz Cumhurbaşkanı da ama bunu yapmadığınız ve yapamadığınız durumlarda ikisini de unutun. Apartman yöneticisi bile seçmezler sizi. Ki günümüzde apartman yöneticiliği bile politikleşti, kendi görüşünden olmayana öldürsen oy vermiyorlar.
Bütün bunların yanında sizin halkın içindeki imgeniz de çok önemlidir. Ne derseniz deyin Türkiye Muhafazakâr bir ülke ve bu ülkede seküler ve laik oylar yüzde 30 ile 35 bandında ne aşağısı ne de yukarısı. Onun için eleştiri yaparken bunu da hesaba katın. Peki, nasıl iktidar olunur diyeceksiniz bunun aslında çok kolay bir yolu var önce alın elinize bir murç ve bir balyoz alın ve hırslarınızı yontun sonra bu ülke insanının birleştirici yönlerini tespit edin. Onların ekonomik, sağlık, eğitim, sosyal yaşam ve değer dünyaları için bir program çıkartın ve ev ev mahalle mahalle, köy köy, ilçe ilçe ve il il gezin kendinizi anlatın. Nasıl bir devlet teşkilatı nasıl bir yönetici tipi nasıl bir eğitim ve sağlık politikası uygulayacağınız anlatın. Kimseyi yok saymayın, kimseye bunlar cahil zaten gidip iktidar partisine oy veriyor demeyin, unutmayın ki onlar da Althusser, Marx, Nietzsche, Foucault… okuyorlar, çünkü yıllar önce evimi sattığım türbanlı kadın Dostoyevski’den uzun uzun söz edince şaşırmıştım. Unutmayın ki siz bunları yok saydıkça ve onlara cahil muamelesi yaptıkça ki cahil değiller ve bu filozofları en az sizin kadar bilirler. Ya da bizim kadar demeliyim.
Yani dostlar önce büyük bir çuvaldız alıp kendinize batırın. Çünkü canınınız acımadan nerede hata yaptığınızı anlayasınız. Anlamadığınız sürece de kendi ruhunuzu eğitimle işleyemezsiniz ve elitist olup, karşınızdakileri görmezsiniz. Ondan sonra da çıkıp biz niye başaramadık diye hunuli hunuli gezersiniz. Bu söylediklerimin hepsi Kürt siyasal hareketi için de geçerlidir. Onlar da toplum karşısına çıkartacakları politik figürlerine ve bu ülkenin insanlarına nasıl bir toplumsal sözleşme vaad ettiklerine iyi çalışmalılar ve kesinlikle şiddetle aralarına çok kalın çizgiler koymalılar. Türkiye’nin kaderinin kendi ellerinde olduğu bilinciyle toplumun her kesimi için umut olmak zorundalar ve umut her eve yayılmalı. Bunu yapmadıkları zaman onlar da hunuli hunuli gezmeye doyamayacak ve “muhtarlık” meselesi onlar için de geçerli olacaktır.
- Yazar Takdir bekler mi? - 14 Ağustos 2024
- Kör İnanç ve Terör - 4 Ekim 2023
- Z Kuşağı ve Deprem! - 9 Şubat 2023