Karantina günlerinde aile içi iletişim

Sosyal açıdan anormal günlerden geçtiğimiz bu günlerde en çok tartışılması gereken konulardan biri de aile içi iletişimdir. Sürekli bir arada kalmak zorunda kalan aile bireyleri bu süreçte iletişim çatışmaları yaşayabilmektedirler. Karantina günlerinden yaşana iletişim çatışmalarında en çok olumsuz etkilenenler çocuklar ve gençlerdir. Böylece bu süreç ve bu sürecin bitiminde normale dönmek için Sosyal bilimcilere(Özellikle de Sosyoloji, Psikoloji, Sosyal Psikoloji)çokça iş düşmektedir. Bu yüzden sosyal bilicilerin önerilerini esas almak gerekir.

Sosyal Bilicilere göre; Kişilerarası iletişim, iki veya daha fazla kişi arasında bilgi alışverişidir. Aynı zamanda insanların bir takım kişisel ve ilişkisel hedeflere ulaşmak için sözlü ve sözsüz ipuçlarını nasıl kullandığını anlamaya çalışan bir araştırma alanıdır. Tüm Toplumsal etkileşimler mutlaka iletişimseldir ve her toplumsal süreç iletişim süreçlerini varsayar. İletişimde konuşulanları anlama ve düşünülenleri söyleme temel ilkedir.

Çocukla iletişim denince genellikle yetişkinlerin aklına çocuğa bir şeyler söylemek, ona söz dinletmek gelir. Çocuktan bir şeyler anlatması beklenmez. Birçok anne-baba çocuklarla iletişim kurmada görevlerinin çocuklara öğüt vermek olduğunu zannederler. Bu anlayış sürekli evde kalmak zorunda kalan çocuğu olumsuz etkilemektedir. Oysa bu karantina günlerinde çocuğa söz dinletmek yerine, onu dinlemek daha doğrudur, Çocuğa rahatlıkla konuşabileceği bir ortam sağlamak gerekir. Eğer böyle bir ortam oluşturulamıyorsa mutlaka problemin kimde olduğu tespit edilmeli ve problem ortadan kaldırılmalıdır. Çocuğa konuşabilme ortamı sağlandıktan sonra onu dinlemeye geçmek gerekir.

Karantina günlerinde ebeveynlerle, gençler arasında çatışmanın olmaması için öncelikle yetişkinlerin genci bir “İnsan”  olarak kabul etmesi gerekir. Gence duyduğu sevgiyi koşulsuz ve açıkça belirtmesi gerekir. Bu durum gencin kendisini ve diğer insanları sevmesini ve değerli bulmasını sağlayacaktır. Ebeveynler, gence sevgisini gösterdiği oranda, ondan saygı alacak, gencin, yaşamına saygı gösterecektir. Ebeveynler gencin yaşamına saygısız müdahale ettikçe onların kendilerine olan güvenlerini yitirmelerine neden olacaklardır.

Karantina günlerinde ebeveynler, gençlerle yaptıkları tartışmalarda kırıcı ve sert olmaktan kaçınmalıdırlar. Sert konuşmalarla onları yıldırmaya çalışmak, onlarla iletişimi koparır. Onlara bol bol öğüt verme yerine, onların yapmalarını istediğiniz davranışları onların yanında sergilemelidirler. Ebeveynlerin söylediği şey ile davranışı uyuşmuyorsa, gençten tutarlı bir davranış göstermesini beklememelidirler.

Ebeveynler ve çocukları arasındaki anlaşmazlıklar, daha çok çocuğun yaptığı ebeveynlerce istenmeyen davranışlar sonucu oluşur. Çocuklarının istenmeyen davranışları yâda olumsuz sözleri anne-baba’da hoşnutsuzluk, kızgınlık yaratabilir. Bu duygular karşısında genellikle aniden ve sözel olarak çocuğu kırıcı tepkiler gösterirler. Bu durum çocuklarla iletişimi koparmaya neden olur. Böyle davranan ebeveynler bu davranışı onarıcı tepkiler de göstermezler. Böylece çocuk derdini anne- babaya anlatma yerine ya içine atar yâda kendisini dinleyen başka birine yönelir. Bu durum çocuğun anne-babaya olan saygısını da bitirir.

Karantina günlerinde eşlerin kendi aralarındaki iletişimleri için de birçok öneri sıralayabiliriz ancak iletişimin kesin olarak bir kuralı vardır: Konuşmak ve birbirini anlamaya çalışmak. Bunu başarınca diğer her şey mümkün olacaktır. Unutmayın; mutlu çocuk yetiştirmenin en önemli şartı mutlu bir aile, mutlu ailenin şartı da mutlu eşlerdir.

Sosyal açıdan alışık olmadığımız bu günler mutlaka bitecektir. Tabiiki bu sürecin sonunda normal yaşamımıza döneceğiz. Önemli olan bu süreci en az sorunla bitirmek ve bu sürecin sonunda normal yaşantımıza dönebilmektir. Bu nedenle de bu süreci kuralına göre yaşayıp olumsuzluklardan uzaklaşmak gerekir. Göreceksiniz ki güzel günler geldiğinde bu günler sadece bir anı olarak kalacaktır. Aksi halde yaşamımızın kanayan yarası olarak kalacaktır.

Arslan ÖZDEMİR