İkinci turda kazanılan seçim örnekleri

NHY, Baki Kamil

Dünyada iki turlu seçimlerde ilk turda geride olan adayın kazandığı seçim örnekleri var ve ilk turda gerde olan adayın kazanması da mümkün.

Dünyada birçok ülkede cumhurbaşkanlığı veya parlamento seçimleri iki turlu olarak yapılıyor. Bu sistemde, ilk turda hiçbir aday veya parti gerekli çoğunluğu sağlayamazsa, en çok oyu alan iki aday veya parti ikinci turda yarışıyor. Peki, ikinci turda ilk turda geride kalan adayın seçimi kazanması ne kadar mümkün? Bu yazıda, dünyada iki turlu seçimlerde ilk turda geride olan adayın kazandığı seçim örnekleri de var.

İki turlu seçim sistemi, seçmenlere ikinci bir tercih hakkı veriyor ve farklı siyasi ittifakların oluşmasına imkan tanıyor. Ancak bu sistem, aynı zamanda seçim maliyetini ve süresini artırıyor ve ikinci turda katılım oranının düşmesine yol açabiliyor. İkinci turda katılım oranının düşmesi, ilk turda geride kalan adayın lehine veya aleyhine olabiliyor.

Dünyada 2000 yılından bu yana iki turlu seçim yapılan belli başlı ülkelerdeki seçim sonuçlarına baktığımızda, ilk turda geride kalan adayın ikinci turda seçimi kazanma olasılığının düşük olduğunu görüyoruz. Bu ülkeler arasında Rusya, Portekiz ve Arjantin’de bütün seçimler ilk turda sonuçlandı. Avusturya ve İran’da ise birer seçim hariç hepsinde ilk turda sonuç alındı. İkinci tura kalan seçimlerde ise genellikle ilk turda en çok oyu alan aday ikinci turda da başarılı oldu.

Ancak bazı istisnalar da var. Örneğin Brezilya’da 2002 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde, ilk turda %46 oy alan Lula da Silva, ikinci turda %61 oy alarak rakibi Jose Serra’yı geride bıraktı. 2010 yılında ise ilk turda %47 oy alan Dilma Rousseff, ikinci turda %56 oy alarak rakibi Jose Serra’yı yine mağlup etti. Brezilya’da bütün seçimler ikinci tura kaldı ve bütün seçimlerin ikinci turunda seçime katılım oranı düştü.

Fransa’da ise 2002 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde, ilk turda %19 oy alan Jacques Chirac, ikinci turda %82 oy alarak rakibi Jean-Marie Le Pen’i ezici bir farkla yendi. Bu seçimde, sol partilerin adayları ilk turda elenince, Chirac’a destek vermişlerdi. Fransa’da da bütün seçimler ikinci tura kaldı ancak biri hariç hepsinde ikinci turda katılım oranı düştü.

Bulgaristan’da ise 2016 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde, ilk turda %25 oy alan Rumen Radev, ikinci turda %59 oy alarak rakibi Tsetska Tsacheva’yı geçti. Bu seçimde, Radev’in Rusya yanlısı tutumu ve Tsacheva’nın hükümete yakın olması etkili oldu. Bulgaristan’da da biri hariç hepsinde ikinci turda katılım oranı düştü.

Son olarak Polonya’da 2020 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde, ilk turda %43 oy alan Andrzej Duda, ikinci turda %51 oy alarak rakibi Rafal Trzaskowski’yi zor da olsa yenmeyi başardı. Bu seçimde, Duda’nın muhafazakar ve milliyetçi politikalarına karşı Trzaskowski’nin daha liberal ve Avrupa yanlısı bir alternatif sunması belirleyici oldu. Polonya’da ise dört seçimden biri ilk turda sonuçlandı, ikisinde katılım oranı değişmedi, birinde de ikinci turda katılım arttı.

Bu örneklerden de anlaşıldığı gibi, dünyada iki turlu seçimlerde ilk turda geride olan adayın kazandığı seçim örnekleri oldukça nadir. Ancak bu durumun gerçekleşmesi için bazı faktörlerin etkili olması gerekiyor. Bunlar arasında siyasi kutuplaşma, ittifak kurma potansiyeli, ideolojik yaklaşımlar ve tabii ki katılım oranları sayılabilir.