Milli güvenlik devletinin stratejik ilkeleri doğrultusunda AKP-MHP-CHP arasında parlamentoda oluşan üçlü blok müesses nizamın saç ayaklarını oluşturdu. Bu kutsal ittifak parlamentoda güçlü bir muhalefet hareketi olmaya başlayan Kürt demokratik siyasetini müesses nizamın baş düşmanı yaptı, ama 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin başarısı AKP’nin tek parti iktidarını kaybetmesine neden oldu. AKP’nin 1 Kasım operasyonuyla yeniden eski konumunu kazanması ve milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılarak HDP’nin meclisten tasfiye edilmeye çalışılması yine bu üç parti arasında işbirliğiyle gerçekleşti. Sonraki süreçte devrimci ve demokratik güçlere karşı baskı ve terör uygulamaları da yine AKP-MHP-CHP’nin müesses nizam ittifakına dayalı olarak devam etti.
Kendilerini devletin koruyucusu, kollayıcısı, sahibi ve yöneticisi olarak gören askeri ve sivil bürokrasi ile merkez sağ ve merkez soldaki düzen partilerinin her dönemde geçerli olan müesses nizam ittifakı, 24 Haziran 2018 baskın seçiminde iki sağ blok haline dönüştü. Biri, “Cumhur ittifakı” denilen ve AKP’nin öncülüğünde gerçekleşen AKP-MHP-BBP’nin iktidar bloğudur; ikincisi de adına “Millet ittifakı” denilen CHP-İyi Parti-FP-DP’nin bloğudur. İdeolojik, siyasal ve tarihsel referansları Türk-İslam milliyetçiğine dayanan bu iki sağ bloğun ortak paydasını tekçilik ve Kürt sorunun çözümsüzlük politikaları oluşturuyor. Yayınladıkları protokollerden anlaşılacağı gibi her iki bloğunda Türkiye’nin demokratik geleceği için bir projeleri yok. 16 yıldan beri tek parti iktidarını sürdüren AKP, herhangi bir ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve etik bir şey vaat etmiyor ve üstelik şimdiye kadar yaptıklarını unutturmaya çalışarak 2002’deki vaatlerini yeniden tekrarlıyor. Aynı şekilde CHP’de ülkenin temel sorunlarının çözümü konusunda yeni bir şey söylemiyor, protokolde yazılanlar genel geçer şeylerden ileriye gitmiyor.
Müesses nizama karşı olan HDP’nin devrimci ve demokratik kulvarı ise, etnik, kültürel, inançsal ayrımcılığa, militarizme, şovenizme, faşizme, ırkçılığa, gericiliğe, mezhepçiliğe, kapitalist ve emperyalist hegemonyaya, askeri ve bürokratik ayrıcalıklara, tekçiliğe, diktatörlüğe karşı çıkıyor. Cumhuriyetin kuruluşundan beri yinelenen tekçiliğe (tek devlet, tek millet, tek inanç, tek kültür, tek dil) karşı; çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı çoğulcu ve demokratik bir toplumu savunuyor. Şimdi tüm gücümüzü ve enerjimizi 24 Haziran’da HDP’nin oluşturduğu devrimci ve demokratik kulvarın başarı kazanması için seferber etmeliyiz.
24 Haziran’da iki seçim yapılacaktır. Biri milletvekili, ikincisi de cumhurbaşkanlığı seçimidir. Bu bakımdan ikisi arasında bir ayırım yapmadan her iki seçime birlikte hazırlanmalı ve oylarımızı ona göre kullanmalıyız. Özellikle parlamentonun nasıl oluşacağını görmeden cumhurbaşkanlığına kafa yormanın bir anlamı yok. İki oy tek zarf sistemiyle kullanılacak oylar parlamentonun bileşimini ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığının ikinci tura kalıp kalmayacağını da belirleyecektir. Cumhurbaşkanlığı seçimi birinci turda biterse, yani adaylardan biri 50+1 alırsa, seçimde zaten her şey sonuçlanmış olacaktır. Aslolan bu tarihi anda demokrasiden, özgürlükten, barıştan, eşitlikten, hak, hukuk ve adaletten yana olan herkesin temel görevi, HDP’nin ve Demirtaş’ın mümkün olan en yüksek oy almasını sağlamak olmalıdır.
HDP’yi dışlayan CHP’nin şu andaki siyasal taktiği, parlamentoda muhalefetin çoğunluğu sağlaması üzerine kurulmuş görünüyor. Buna göre, ittifak yaptığı güçlerle cumhurbaşkanı seçimini birinci turda kazanma şansı yok. Bu nedenle CHP bütün umudunu ikinci tura bağlamaya çalışıyor. Oysa sorun ikinci tura kalmayabilir veya ikinci tur yapılmayabilir ya da HDP her iki aşamada da anahtar rol oynayabilir. Bu da, CHP’nin daha önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi unutamayacağı bir bedel ödemesi anlamına gelebilir. Sol ve sosyalist partiler/örgütler CHP’nin bu taktiğinin ve bu bloğun öncüsünün gerçekte İyi Parti olduğu gerçeğinin farkında olmalıdır. CHP’den umudunu kesmemiş sosyal demokratların ve partinin tek dinamik gücü olan Alevilerin bu sağ bloğun milliyetçi, mukaddesatçı, Türkçü ve İslamcı partileri meclise taşımaktan başka anlamı olmadığını unutmamalıdır. AKP’ye karşı bir seçim zaferi kazanmayı içeriyor gibi görünse de CHP’nin asıl amacı, yeni rejimin iki partili hale gelmesini sağlayarak kendi pozisyonunu korumaktır.
Son olarak iki olgunun altının çizmek istiyorum: Birincisi, 24 Haziran seçimleri 16 Nisan hileli anayasa referandumunun rövanşı olacaktır. Eğer bu rövanş alınamazsa, artık geriye dönüşü mümkün olmayan Türk tipi başkanlık rejimine geçilecektir. Bu da totaliter bir rejimin tamamlanması anlamına gelmektedir. İkincisi, bu baskın seçimde yüzde onluk seçim barajı sadece HDP için geçerli hale gelmiştir. Her iki bloğun da amacı HDP’yi baraj altına iterek meclise girmesini engellemektir. Bu nedenle HDP’ye koşulsuz bir şekilde oy verilmesi devrimci, demokratik ve insani bir görevdir.
- Siyasal Önderlikler ve Sosyalizm Anlayışı – Şaban İba - 14 Haziran 2024
- Eğitimde müfredat sorunu! - 26 Mayıs 2024
- Solun Durumunu Yeniden Düşünmek! - 20 Mayıs 2023