DEVRİM bir “kişiliktir”

Aslında çoğunuz alıştınız sanırım… Genel olarak o kadar huysuzum ki… Kimse bunu çok da önemsemiyor… Yahu zaten o eleştirir diyor geçiyorsunuz… Geçiyor musunuz? Geçmeyin bence çünkü eleştirmek sizin yaptığınız o saçma sapan şeyin bile bir insan tarafından üzerinde düşünülecek kadar değerli bulunmasıdır…

Bu durumum özellikle “özel” günler de bu daha da depreşiyor… Bahsi geçen özel günler ortak kutlama günleri…

Nisan’ı hiç saymıyorum… Çünkü benim için Nisan’lar başı sevdiğim herkesin doğum günleri, sonu yalancılık ve riyanın temsili haline geldi birkaç senedir… Her Nisan sonunda yahu diyorum insanlar nasıl bu kadar ağızlarından dostluk, birlik, beraberlik lafları dökülürken yalancı, riyakâr ve hain olabilirler…

O sebep Nisan’ı geçip 1 Mayıs’tan başlıyorum…
O gün bu memlekette herkes ‘İşçi’dir… En patronlar bile 1 Mayıs iletileri paylaşır… Ha sonra bütün eşitsizlikleri kasar elemanına ama sosyal platformda herkes Sosyalist Enternasyonal’in tüm toplantılarında varmış gibi davranır…

İşçi ve emekçi sınıf aslında çok kalabalıktır. Dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesimi küresel servetin %82’sine sahiptir çünkü… Yani siz oylarınızla ancak kendinizi eğlersiniz… Onlar zaten bu kukla tiyatrosunun ‘Hayalbaz’larıdır… Onlar oynatır siz izlersiniz… Ayrıca belirtmek lazım Dünya serveti 8 kişinin elinde ve onun altında da 61 kişilik bir daha geniş muhteşem servet sahibi var diyor araştırmalar… Bu sayının yüzde doksanı erkek üstelik… Yani dünyayı idare eden kesimin sadece yüzde onu kadın… O nedenle göstermelik yürüyüşler, laf olsun hak arayışları, değişmeyen küresel şeyin benim için hiç itibarı yok…

Bu arada tabiri caizse erken seçimi topumuza kastılar… 24 Haziran’a kadar bununla eğlenir olmuşa, olacağa deva aramak yerine olası senaryolar peşinde laf üretiriz artık… Her şeyin şakasının yapıldığı bir ülkede neyi ciddiye alır insan bilmiyorum… Ayrıca kim gelirse gelsin zaten bu kukla tiyatrosu artık bütünden bağımsız değil onu anlayamayanlara şaşıyorum…

Bizi birileri idare ediyor usta… Tedirginim dünyanın halinden…

Gelelim 5 Mayıs gecesine…

Hızır günü, ‘Ruz-ı Hızır’ olarak bilinen ve Hızır ile İlyas’ın yeryüzünde buluştuğu gün sayılan 6 Mayıs baharın başlangıcının müjdecisi olarak bolluk ve bereket dilekleri ile kutlanır bildiğiniz gibi.
5 Mayıs gecesi Hıdırellez kutlanır her yerlerde… O gün buralarda profiller dilek ağaçları dolar…
Roman mahalleleri dolar taşar… Ne güzel bir bayramdır.

Çok seviyorsun Hıdırellez’i diyenlere “çok seviyorum” diyorum… Ruhuma hitap ediyor… Kurban Bayramı’nı mı seveyim? Hangi aklıselim insan yavrusu çocukken sokaklardan gelen kan kokusunu unutup bayram diye onu sever… Ben sevmiyorum. Dans edilen, müziklerle kutlanan, çiçeklerin olduğu Hıdırellez en sevdiğim bayram… İçim açılıyor…

Hıdırellez Romanlarla bağdaşmasına rağmen aslında bir Türk-İslam geleneğidir. Ve sadece dilek dilemekten ibaret değildir adetleri… Romanlar o gün “babafingo” nun denizden çıkıp gelmesini beklerler…

Bu renkli, neşeli dünya vatandaşlarının kökenleri hakkında bilinen Orta Hindistan‘dan tüm dünyaya dağılan düşük bir Kast grubuna ait olduklarıdır. O sebeple bile severim ben tüm dünya çingenelerini… Çingene erkekleri kendilerine ‘insan, adam’ anlamında Rom, kadınlara da Romni, dillerine ise Romani derler. Bu dünyanın gerçek dışlanmışlarıdır… Tüm dünyada ikinci hatta üçüncü sınıf insan muamelesini her kesimden görürler… O sebeple daha da çok severim onları…
O gün su ve ateş… Hava ve toprak buluşur.

6 Mayıs sadece Bahar bayramı değildir… Bu ülkede gül dalına dilek değil darağacına fidan asıldığı gündür…

Herkes Deniz’i özler… Samimiyetsizliğin dibine bir kez daha vurulur…

Bazı günlerde daha da ağır gelir bana olan biten…

Ne dünyada, ne de yaşadığım ülkede o güzelim genç adamın o mahkeme salonunda görüp güldüğü “adalet” in zerresi yokken, iyisi mi “züppe hanım evlatlarına” sarayım ben… Kendini bilmezlere bir günlük işçilere, devrimcilere sarayım…

Gerçekten devrim yapasım gelir…

Çünkü DEVRİM “bir” kişiliktir… Ya da DEVRİM bir “kişiliktir”… Hangisi size uyarsa…
Ama kesin olan şu ki Devrim, yaşamın her alanında bir mücadeledir…
Tüm standartları olduğu gibi kabul etmiş biri çıkıp da hak, hukuk, zart, zurt dediğinde alnına mıh diye koyasım gelir…

Hiç öyle tartışasım filan da gelmez… Böyle duvara çivileyesim gelir.

Bir çocuk doğduğu andan itibaren kişiliğini ortaya koyar…

Uyaroğulları/kızları ve düzenbozanlar vardır bu dünyada…

Ben ortada “bir düzen varsa bozarım” çünkü bir “düzen” varsa ortada düzen yoktur… Demem o ki bazen “düzen” sizi fark etmeden düzüyordur siz de halinizden memnun ortama uyum sağlıyorsunuzdur… Ve biliyorum birçok insan rahatı bozulmasın diye “düzene” uyar…

Ben, 1 Mayıs’larda ortaya çıkan ama sonra rüşvet yiyen sendikacıları sevmiyorum … Ben, 6 Mayıs’ta Deniz Gezmiş fotoğrafı koyup 7 Mayıs’ta çocuklarla Mc Donalds’a gitmeyi anlamıyorum…

Ben, Che fotoğraflarını t-shirtler de, bardaklarda, şapkalarda gördüğümde utanıyorum… Kapitalist abilerin, ablaların Çav Bella ile dans etmesinden rahatsız oluyorum…

Tüm bu güzel insanlar “BOŞUNA MI ÖLDÜLER” diyorum…

Ben birik beraberlikten bahseden kocaman egoları sevmiyorum…

Yani BEN huysuzum yoksa herşey güzel… Herkes dert üstü murad üstü…

Çiçekler, böcükler… Sevgi pıtırcıkları…

Susayım diyorum… Ama…

“SUSMAK; KİMİ ZAMAN ATEŞE SU,
KİMİ ZAMAN DA ATEŞE RÜZGÂR OLMUŞTUR

Emine AKI
Latest posts by Emine AKI (see all)